Kimliksizleştirme Politikası | Direnişin Hafızası: Bellek Mekanlar * – Öykü Devrim Doğru (Kolektifler.net)

Toplumsal bellek bireylerin hafızasından etkilenerek oluşur. Bireylerin hafızası ise geçmişin yaşandığı mekanlardan bağımsız düşünülemez. Bu mekanlar içlerine işlenen sosyal kodlar, yaşanmışlıklar, biriken anılar, tarihi olaylar, mutluluklar , üzüntüler ve direnişlerle toplumsal ve kentsel düzeyde bellek mekanlara dönüşür ve kentin belleğine kolektif bir biçimde eklemlenirler. Bu mekanlardaki anılar kodlanır, saklanır ve gerektiğinde yeniden deneyimlenmek üzere ortaya çıkar. Bellek mekanlar bütünüyle kamuya aittir. İktidarın kentsel dönüşüm, restorasyon, modernleştirme gibi kılıflar uydurarak halkı muhatap almadığı saldırılar bellek mekanları hedefine koyan toplumun tüm kesimlerine yönelen apaçık saldırılardır.

Neoliberalizmin en büyük besin kaynaklarından biri kentsel talandır. Kenti neoliberalizmin arka bahçesi yapmaya inat eden iktidarın birçok amacı ve stratejisi vardır. Tektipleşen evler insanı içinde bulunduğu bağlamdan soyutlar. Onu bu modern labirente hapseder ve başka denizlerin, başka düşüncelerin ve direnişin var olduğunu unutturmaya çalışır. İnsanların bir araya geldiği ve toplumsal dayanışma zemininin kurulmasının olası olduğu alanları yok eder. Beyoğlu Sineması’nın ekonomik sebeplerle kapanmak zorunda kaldığı haberini aldığımız şu günlerde, Beyoğlu’nda sinema salonlarının rant uğruna tek tek kapatıldığı Gezi direnişinin önünü açan Emek Sineması mücadelesinden anımsanabilir. Çoğu zaman ise toplum oyalanır ve mekanın hafızanın en ücra köşelerine saklanması ve yeni kuşağın mekanı tanımaması sağlanır. İstiklal Caddesindeki Narmanlı Han o kadar uzun süre reklam panoları arkasında çürümeye bırakılmıştı ki sonunda restorasyon adı altındaki yıkımın haberi geldiğinde başlatılan direnişin devamı sağlanamadı çünkü toplum hanla bağlarını çoktan koparmıştı. İktidar topluma iktidarda olduğu süre öncesinde daha mutlu olduğu anıları hatırlatabilecek, anıların yeniden canlanabileceği mekanları, simgeleri yok etme amacındadır. İnci Pastanesi, Beyoğlu’ndaki sinemalar, kitabevleri… İktidarın korktuğu alanların en başında gelen Taksim’e açtığı savaşın nedenlerini tahmin etmek zor değil. Geçtiğimiz günlerde Beyoğlu sinemasının ekonomik sebeplerden kapanacağını öğrendik, kapatılan mekanlara ne olduğu ortada, meydan koskoca bir beton yığını, İstiklal’in ağaçları çalınalı çok oldu, tarihi tramvay dahi yok… Bütün bunların üstüne şimdi de Koruma Kurulu Beyoğlu’nda devre dışı bırakıldı. Gezi direnişinin her bir tohumunu çürütmeye çalışanlar bizi yaptıklarıyla direnişten uzaklaştırmayı, yabancılaşmanın kollarına atmayı umuyor.

İktidarın yalanları ve talanları toplumsal belleğin mekanlarda yeniden yaşam bulmasını engelliyor, toplumun geçmişini siliyor, gençliği mutlu bir geleceğin yalnızca hayallerde var olabileceğine inandırarak umutları tüketiyor, bizleri yaşam alanlarımıza yabancılaştırıp yalnızlaştırıyor. Kentsel bellekte yaratılan bu boşluklar toplumla var olduğumuzu unutturuyor, aidiyet hissetmemize engel oluyor ve bizleri kimliksizleştiriyor. İktidarın hedefinin toplumun bütün köklerini silmek, insanları toplumdan çok bireye indirgemek ve böylece daha kolay kontrol sağlamak, direniş hatıralarını ve deneyimlerini silmek ve kimliksiz, mutsuz, umutsuz bir toplum yaratmak olduğu belli. Aidiyet duygusu kalmayan, kökleri ve bağları tümüyle kesilmiş kişiler topluma karşı yapılan tüm saldırılara, yaşanılan tüm çeteleşmelere ve adaletsizliğe arkasını dönüyor ve direnişin bir sonuç getirmeyeceğini düşünüyor. Tam da bu anda ‘Hayır, bitmedi’ demek, bellek mekanlarımızı korumak, kimliksizleştirme politikalarının karşısında yıkılmayan irademiz, inadımız ve yaşam alanlarını savunurken katledilen Berkin’den Ali İsmail’den aldığımız cüretimizle durmak ve sadece direniş anılarının unutulmamasını sağlamak değil geçmişten, Gezi’nin o umut dolu günlerinden aldığımız güçle yeni direnişleri örgütlemek bizlere, ülkenin onurlu gençlerine düşüyor.

Mekanların ruhları vardır (*genius loci). Bu ruhlar yaşanmışlıklarla beslenir, direnişle harmanlanır. Attığımız sloganlar geçmişe hüzünlü bir özlemle ya da umutsuzlukla dolu olmasın sakın! Bilelim ki mekanlardan, belleğe belki bir ağaca, bir sinemaya, bir sokağın ismine, bir meydana ve topluma bulaşır bizim direnişimiz. Biliyoruz ki direnişin yolu sokaktan geçer; sinemaların, kitabevlerinin, hanların sokağa açılan kapılarını kapatanlara karşı mücadele bayrağı gençliğin ellerindedir. Biz mimarlık, iç mimarlık, peyzaj mimarlığı, şehir plancılığı, restorasyon öğrencileri başta olmak üzere tüm gençliğin kampüslerden sokaklara örgütlediği mücadelede mekan mekan, sokak sokak , meydan meydan yaşam alanlarımızı savunacağız.

Bellek mekanlar halkındır, bu mekanların her noktasında direnişimizin, kahkahalarımızın, yasaklı alanları özgürleştirmemizin, dayanışmamızın, kimliğimizin izleri, toplumun kökleri var. Mekanların direnişle harmanlanmış ruhuna yapılan bu saldırılara karşı yaşam alanlarımıza sahip çıkıyor, betonun grisini değil umudun ve direnişin mavisini savunuyor, bu toplumun belleğinde ve mekanlarında mücadeleyi ilmek ilmek örüyoruz.

Umudumuzun mavisinde yeşersin tüm direnişlerimiz!

***

* Bu yazı AKP’nin rant politikaları sonucu Emek Sineması’ndan Narmanlı Han’a, İnci Pastanesi’nden Beyoğlu’daki sinema ve kitabevlerinin talan edilmesi ve son olarak İBB Meclisi kararıyla Beyoğlu’ndaki yapılarda Koruma Kurulu’nun devre dışı bırakılması üzerine Öğrenci Kolektifleri’nden iç mimarlık öğrencisi Öykü Devrim Doğru tarafından yazılmıştır.