Neoliberal politikaların sonuçlarını yaşam alanlarımızda güvencesizlik örnekleriyle fazlasıyla hissetmeye başladığımız zaman emek mücadelesinin içinde yer alan mühendisler, mimarlar, plancılar olarak bir tartışma başlatmıştık. ‘30 yılı aşkın bir zamandır uygulanan bu neoliberal dönüşüme karşı örnekleri giderek çoğalan hak mücadelelerini mühendisler, mimarlar ve plancılar nasıl ilerletebilir? Bu dönüşümden mühendisler, mimarlar, plancılar nasıl etkilendi, hangi güvencesizliklerle karşı karşıya kaldılar? Mühendisler, mimarlar ve plancılar sahip oldukları bilgiyle güvenceli yaşam mücadelesinde nasıl bir bileşen olabilir?’ soruları etrafında ilerleyen süreç sonucunca 2008 yılının mayıs ayında hak mücadelelerini büyütme iddiasıyla ‘Çağrı’ yaparak başladık çalışmalarımıza. Çağrımız şöyleydi:
“Mühendis, mimar, şehir Plancısı, öğretim görevlisi, araştırmacı, teknik okul öğrencisi ve teknik alanlarda üreten, emek harcayan diğer tüm arkadaşlar,
Bizler çeşitli teknik alanlarda çalışan, emek harcayan, üreten ve sahip olduğu bilgi, beceri ve emek gücünü başta içinde bulunduğumuz toplum olmak üzere tüm insanlığın ve doğanın özgürleşmesi için kullanmak isteyen, emekçi halkın tarihsel ve toplumsal kurtuluş öğreti ve mücadelesinin bir parçası olma çabası içinde olan insanlarız. Başta içinde yeraldığımız TMMOB’ye bağlı odalarda olmak üzere, işyerlerimizde, sendikalarda, toplumsal mücadelenin bütün alanlarında bu doğrultuda tarafız.
Mühendis, mimar ve şehir plancıları ve diğer tüm teknik elemanların, teknik okul öğrencilerinin haberleşme, tartışma ve müdahale platformunu oluşturmak üzere bir araya geldik.
“Hangi Mirasın İzinde?
İşçi sınıfının 200 yıllık mücadelesinin ürettiği ideolojik, politik, tarihsel bütün değerleri kendimize referans olarak kabul ediyoruz.
Bu büyük birikim içerisinde ülkemizin, özellikle son 40 yılında emekçi halkın büyük bedeller ödeyerek oluşturduğu mevzileri korumak, geliştirmek ve yeni adımlar atmak zorunda olduğumuzun bilincindeyiz.
60 ve 70′lerin büyük alt-üst oluşu içerisinde ve sonrasında üniversitelerde, fabrikalarda, okullarda, büyük şehirlerin yoksul mahallelerinde, kasabalarda ve köylerde verilen mücadele içerisinde oluşan birikimin takipçisi olacağız.
Bu doğrultuda:
Mühendis, mimar, şehir plancısı ve diğer tüm teknik elemanların 70′lerde oluşturduğu TEK-SEN, TÜTED gibi mevzilerde verilen mücadele deneyimi;
Teoman Öztürk ve arkadaşları öncülüğünde TMMOB’de ortaya çıkarılan devrimci TMMOB hareketi;
Harun Karadeniz, Zeki Erginbay, Akın Özdemir, Hasan Balıkçı ve işçi sınıfının, emekçi halkın saflarından son nefesine kadar ayrılmamış, bu uğurda hayatını seve seve feda etmiş mühendislerin bizlere bıraktığı onurlu ve devrimci bir yaşam geleneği;
Devrimci Maden Mühendislerinin öncülüğünde, Yeraltı Maden-İş sendikasında geliştirilen “üretenlerin yöneteceği” bir toplum için atılan somut adımlarda en iyi ifadelerinden birisini bulan işçi, mühendis ve diğer teknik elemanların birlikte ve omuz omuza mücadele ederek örgütledikleri halk iktidar nüveleri;
Yoksullaşan ve mülksüzleşen dünya halklarının emperyalizmin neoliberal yeni-sömürgecilik politikalarına karşı dünyanın her yanında yeniden dirilttiği sınıf mücadelesi ve bu mücadele içinde mayalanan, işçi sınıfının farklı kesimlerini birlikte örgütlemeyi hedefleyen “Toplumsal Hareket Sendikacılığı” anlayışı
90′lı yıllarda sınıf hareketinde farklı statülerdeki çalışanların ortak örgütlenmesini hedefleyen mücadele ve deneyimler;
Emperyalizme karşı bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi veren başta latin Amerika ve Ortadoğu olmak üzere tüm dünya halklarının yok edilemeyen umudu ve kararlılığı;
Politekniğin izinden yürüyeceği mirasın, akıl ve mücadele geleneğinin satır başlarıdır.
“Neyi Amaçlıyoruz?
Teknik elemanların gerek ekonomik ve özlük sorunları, gerekse mesleki sorunları ülke ve dünya sorunlarının parçasıdır. Çözümler de doğal olarak genel çözümlerin parçasını oluşturacaktır.
“Salt teknik” görünen olguların içindeki politik olanı açığa çıkarmayı hedefleyeceğiz.
Kapitalizmin kar hırsının insanlığı ve insanları karşı karşıya bıraktığı sorunların nasıl aşılacağını tartışacağız. Ülke, dünya, çevre, şehir, fabrika, üretim ve hizmet alanı düzeyinde tüm sorunlara bu perspektifle bakacağız.
Kentsel ve doğal çevre, ormanlar, barınma, enerji, ulaşım, su, madencilik, haberleşme politikalarını tartışacağız. Bu doğrultuda yürüyen halk hareketlerini destekleyeceğiz.
Teknik elemanların neo-liberalizme karşı mücadele yürüten diğer emekçi sınıf ve tabakalarla ortak hareketinin oluşturacağı olanakları, sorunları ve bu sorunların nasıl aşılacağını tartışacağız.
Mühendis, mimar ve şehir plancılarının en önemli örgütü olan TMMOB’ndeki gelişmeleri aktaracak, tartışmalara katkı sunmaya çalışacağız.
“Neden “Politeknik”?
“Politeknik” sözcüğü köken olarak “çok çeşitli sanatları içeren” anlamına gelmektedir.
Genel kullanımda “çeşitli dallarda eğitim veren teknik okul ve üniversiteleri” anlatmak için kullanılmıştır.
Öte yandan sosyalist bir eğitim yöntemini anlatmaktadır. İnsanı salt uzmanlaşmaya indirgeyen, şimdiki eğitim sisteminin yüzelli yıl önce Marx tarafından tanımlanan bir alternatifini: “Bütün üretim süreçlerinin genel ilkelerini veren; aynı anda, çocuğa ve gence bütün çalışma dallarındaki basit aletleri pratik olarak kullanmayı gösteren politeknik öğrenim”
Bir başka yandan bir direnişi hatırlatır. Yunanistan’da Albaylar cuntası’nın yıkılması sürecinde önemli bir kilometre taşı olan Politeknik Direnişi’ni.
Biz bu çağrışımlarla birlikte mühendis, mimar, şehir plancısı ve diğer tüm teknik elemanların meslek alanlarında, yaşamlarında, gündelik gibi görünen sorunlar karşısında verdiği mücadelenin, gösterdiği tavrın, oluşturduğu birliğin politikleştirilmesi ihtiyacının bir parçası olarak “politeknik” ile yola çıktık.
“Nasıl Katılabilirsiniz?
Sitemize yazı yazarak, haber ileterek, çeviriler yaparak, önerilerde bulunarak, gündeme gelen etkinliklere katılarak bu sürecin parçası olabilirsiniz.
Gelen katkıların içinde farklı düşüncelerin ve önermelerin bulunması bizi zenginleştirecektir. Sözcüğün geniş anlamıyla “emekçilerin yanında” olan farklı fikirlere açık olacağız. Tüm devrimci ve demokrat teknik elemanları bu zemini birlikte geliştirme çabasına omuz vermeye çağırıyoruz.
Bugüne kadar oluşturduğumuz akıl, mücadele ve zeminleri daha ileri taşıyabileceğini, bilgi, beceri ve hassasiyetlerimizi paylaşmamızda araç olabileceğini düşündüğümüz bu çabamızda sizleri de görmek umuduyla…”
Çağrımızın ardından meslek odalarımızda, iş yerlerimizde, yaşam alanlarımızın bütününde; mühendislerin, mimarların, plancıların toplumsal mücadeleleri büyütebileceğine olan inancımızla çalışmalarımızı sürdürdük. Neoliberal saldırılar gün geçtikçe yağma, talan ve güvencesizlikte sınır tanımazken kurumsallaşma adımlarımızı attık. Site yayınıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızı dernekleşerek ileri taşıdık. 2010 yılının mart ayında Politeknik Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Dayanışma Derneği’ni kurduk ve çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Politeknik, çalışma yaşamında giderek güvencesizleşen, bu güvencesizliği kent meydanlarına el koyulurken, ormanlar yok edilirken, barınma alanları dönüştürülürken, ulaşım bir çileye dönüşürken, enerji hakkı gasp edilirken de yaşayan mühendislerin, mimarların, plancıların hareketini yaratmak, derelerine, ormanlarına, barınma hakkına, ulaşım hakkına, güvenceli çalışma hakkına sahip çıkanların mücadelelerini büyütmek için çalışmalar yaptı.
Ücretli genç mühendisler düşük ücretlerle boğuşurken, ücretlendirilmeyen fazla mesailerle uzun saatler çalışırken, sosyal güvence prim bedelleri eksik yatarken, taşeronlaşmanın güvencesizlikleriyle karşı karşıya kalırken emek mücadelesinin bir bileşeni olma yolunda adımlar attık. On binlerce mühendis, mimar, plancının düşük ücretlere karşı mücadelesini ‘insanca yaşayacak asgari ücret’ talebiyle diğer emekçilerle birlikte açığa çıkarmaya çalıştık.
Neredeyse her gün işçi ölümleri yaşanırken, mühendisler de çalışma sahalarında ölürken, bu ölümlerden sorumlu tutulup yargılanırken işçi sağlığı, iş güvenliği mücadelesinin bir parçası olduk. İş cinayetlerinin yaşandığı yerlere gidip keşif yaptık, işçi sağlığı, iş güvenliği mücadelesi için bir araya gelen emek ve meslek örgütleriyle yan yana olduk.
Doğa ve kentler sermayenin birikim alanı olarak yağmalanırken barınma hakkına sahip çıkanlarla, ulaşım hakkına sahip çıkanlarla, HES karşıtı mücadelelerde suyuna ve yaşam alanlarına sahip çıkanlarla birlikteydik. ‘HES’lere mühendis olmayacağız’, ‘3. Köprüye mimar olmayacağız’, ‘Kentsel dönüşümün plancısı olmayacağız’ diyerek halkın mühendisleri, mimarları, plancıları olarak yağmanın ve talanın karşısında yer aldık. Politeknik mücadelesinin bir başka tercümesi halkın mühendislerinin, mimarlarının, plancılarının mücadelesiydi çünkü.
Ve Haziran İsyanı… Bu topraklarda şimdiye kadar yaşanmamış bir halk isyanı. Mühendislerin, mimarların, plancıların parklarda, meydanlarda, sokaklarda kitlesel bir biçimde yerini aldığı günler mücadelemizi büyüttü. İsyanın sınıfsal görünümünün belki de en belirgin katılımcılarıydı mühendisler. ‘Gündüz işte, gece direnişteyiz’ diyen mühendisler, ‘halkın mimarlarıyız’ diyenler, ‘insan için görevdeyiz’ diyen plancılar barikatlarda yerini alırken, isyanı büyütmek için bilgilerini toplumsallaştırmanın yollarını aradılar. İsyanda üniversite mezuniyetleri mühendislik-mimarlık fakültesi öğrencilerinin birbirinden yaratıcı pankartlarına sahne oldu. Yeni mezun gençler halkın mühendisleri, mimarları, plancıları olarak mezuniyetlerde yerlerini aldılar.
Özgürlük isteyenlerin, ‘yaşamıma saygı’ diyenlerin, adalet isteyenlerin mücadelesi mühendislerle büyüdü. İsyan birçok yeni deneyim yarattı. Mücadele biçimi, araçları zenginleşti. Bu yeni deneyimler, yeni mücadele olanaklarıyla yolumuza devam ediyoruz. Tüm mühendisleri, mimarları, plancıları halkın mühendislerinin, mimarlarının, plancılarının mücadelesini büyütmeye, doğanın, insanın ve emeğin geleceğini inşa etmek için mühendislik, mimarlık, plancılık yapmaya bir kez daha çağırıyoruz.
Saygılarımızla