Depremlerden sonraki ilk gün, Salı sabahı Antakya’ya gitmek için Sabiha Gökçen Havalimanı’na gittik. Aracı, gereci, arama kurtarma eğitimi olmayan, mühendis, plancı üç kişiydik. Amacımız bir ekibe dahil olup, işini bilenlerin yönlendirmesi doğrultusunda arama kurtarma çalışmalarına yardımcı olmaktı. Havayolu şirketlerinin AFAD gönüllülerini taşıdığı uçuşlar, havalimanının Genel Havacılık Terminali’nden yapılıyordu. Karlı havaya,
Bu satırları yazarken, Antakya’da yıkılan apartmanlarından anne ve babasının kurtarılmasını bekleyen arkadaşımdan herkesi yıkan ‘kaybettik’ haberi geldi. Ötesi yok işte… Ne yazılır, ne söylenir… Nasıl dayanacağız bu acılara? Duyguları, aklı, sabrı, öfkeyi yönetmek mümkün değil. Yıkılan kentleri, sokakları, tarihi, kültürü, ölüme terkedilen halkı, çaresiz bekleyişi görmek ve dayanmak mümkün değil.
Türkiye bir kez daha depremlerle büyük yıkım yaşıyor. Deprem çok şiddetli, geniş bir alanda etkili. Bir acil durum olan depreme hazırlıksızlık, deprem sonrasına ilişkin plansızlık yıkıma, kayıplara, acılara yol açıyor. Bugün (6 Şubat 2023) sabaha karşı 04:17’de meydana gelen Kahramanmaraş Pazarcık merkezli depreminin büyüklüğü Mw:7.7 (Kandilli), Mw:7.8 (USGS ve EMSC)
Kentlerde depreme karşı yapıları güvenli hale getirme, halkın barınma ve yaşam güvenliğini sağlama konusunda yıllardır adım atmayan AKP iktidarı, İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı İstanbul tahliye planını eleştiren jeofizik mühendisi akademisyen Savaş Karabulut’u hedef aldı. Jeofizik mühendisi deprem bilimci akademisyen Dr. Savaş Karabulut, İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı ve olası İstanbul depreminde kenti tahliye
Sisam Adası’nda 30 Ekim 2020 tarihinde oluşan ve İzmir’de yıkıma neden olan depremden sonra ‘’Fay Yasası’’ adı verilen yasa önerisi tekrar gündeme geldi. Fay Yasası özünde şunları öneriyor: Yüzey kırıkları tespit edilecek, sakınım bantları oluşturulacak (yapılaşma için faydan uzaklaşma ölçütü), bu kapsamdaki bölgeler imara kapatılacak, mevcut yerleşim var ise yıkılıp
Kötülüğü, çürümüşlüğü organize yaşayan bir dönemin insanlarıyız. Bir deprem daha yüzümüze vurdu bunu, yeniden ve yeniden. İzmir Depremi’nden dakikalar sonra başladı hamaset, hakikati yok etme çabası. Tıpkı her depremden sonra olduğu gibi… Yitirdiklerimizin, yıkılan yapıların, deprem güvenliği olmayan kentlerin müsebbipleri, ‘kahramanlığa’ soyundular. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Bayraklı ilçesinde
Halkın mühendisleri, mimarları, şehir plancıları, İzmir’de meydana gelen deprem sonrası kurulan çadır kentlerde barınmak zorunda kalan İzmirliler için koronavirüs (COVID-19) tehdidine karşı siperlik üretiyor. AKP iktidarının inşaat rantına ve patronların çıkarlarına göre şekillendirdiği kent politikalarıyla barınma güvenliğinin olmadığı koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Bu defa İzmir depremi ile sarsıldık. 30 Ekim’de
Deprem sonrası, panik halinde işyerleri tahliye edildi, çalışanlar apar topar evlerine dağıldı. ‘Evim sağlam mı?’, ‘Deprem anında ne yapmalıyım?’, ‘Eşyalar nasıl sabitlenir?’ gibi sorular şu an hepimizin aklını meşgul ediyor. Bir kısmımız bir sonraki depreme kadar unuttuk bile… Peki işyerlerimiz güvenli mi? Depreme işyerinde yakalanırsak ne yapmalıyız? Deprem de iş
TMMOB Maden Mühendisleri Odası 2018 yılında dönemin İBB yönetimi tarafından durdurulan metro tünellerinde depremle birlikte katlanacak tehlikeleri dikkat çekti, önlem alınması gerektiğini belirtti. Maden Mühendisleri Odası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 2018 yılında yapımını durdurduğu metro tünelleri hakkında; gerekli betonlama, güçlendirme çalışmaları yapılmadan yarım bırakılmasının tünel içinde ve tünel üstündeki yapılarda
İstanbul, 24 Eylül ve 26 Eylül’de meydana gelen depremlerle sarsıldı. İstanbullular sokağa döküldü, okullar tatil edildi, işyerleri boşaldı. Tedirginlikler, endişeler, meraklar arttı. Depremlerin ardından Marmara Depremi ve geleceği hakkında onlarca şey söylendi, söylenmeye de devam ediyor. Peki neyle karşı karşıyayız, ne yapacağız, İstanbul deprem sınavını nasıl verecek, ne yapıldı, ne
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 19’uncu yılını geride bırakıyoruz. Kentlerin, yapıların depreme hazır hale gelmesi için adımlar atılması gerekirken elimizde, yok edilen acil toplanma alanları, inşaat rantının ele geçirdiği kent planlaması ve iktidarın imar affıyla ruhsatlandırdığı deprem güvenliği olmayan milyonlarca yapı var. Halk, olası bir depremde bunların faturasını ödeyecek. Kocaeli
İran-Irak sınırında, Sarpol-e-Zahab yerleşim yeri civarında, 12.11.2017 tarihinde, Türkiye saati ile 21.18’de, Mw:7.2 büyüklüğünde, 20.0 km. derinliğinde (http://www.deprem.gov.tr/tr/sondepremler?page=2&pageSize=50&magnitude=0&utc=0) bir deprem meydana gelmiştir. Deprem Irak Süleymaniye kenti başta olmak üzere Irak, İran ve ülkemiz sınırları içinde Diyarbakır, Urfa, Mardin, Şırnak ve Hakkari ilerimizde de hissedilmiştir. Söz konusu bölgede daha sonra büyüklükleri
Bir 17 Ağustos daha deprem gerçeğinin yamaçlarında dolaşarak geçti. Kocaeli Gölcük merkezli 99’ Marmara Depremi’nin ardından 18 yıl geride kaldı. Yaşanan acılara, yok olan yapılara, ülke topraklarının yüzde 92’si hala deprem tehdidinde olmasına rağmen güvenli kentler adına henüz bir adım atılmadı. Bunca şantiyeden depreme dayanıklı bir kent çıkar mı? Sorunun
İstanbullular, 17 Ağustos’un 18’inci yıl dönümünde, depreme karşı güvenli kentler inşa etmek yerine emlak rantını esas alan ve deprem toplanma alanlarını imara açan İBB’yi ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’nı Şişli ve Üsküdar’da protesto etti. 99′ Marmara Depremi’nin 18’inci yılında İstanbul Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nde Üsküdar Ünalan’da bir araya gelen İstanbullular deprem
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul’da deprem durumunda acil toplanma alanı olarak belirlenen alanlarındaki yapılaşmayı bir video yayınlayarak anlattı: ‘Böyle mi devam etsin? #Hayır!’ Mühendisler, mimarlar, plancılar referandum çalışmalarına devam ediyor. Mesleğine, kentine, doğal yaşam alanlarına sahip çıkan mühendisler, bugün ‘evet’ oyu isteyen 14 yıllık iktidarın kent, doğa ve yaşamda
Son bir hafta içinde Çanakkale ve Ege Denizi merkezli pek çok deprem meydana geldi. Çanakkale Ayvacık ve köylerinde yapılar hasar gördü. Çanakkale ve Ege Denizi son bir haftada meydana gelen depremlerle sallandı. Deprem korku yarattı. Çanakkale Ayvacık ve köylerinde yapılar hasar gördü, yaralananlar oldu. Halk barınma alanlarından yoksun kaldı, eğitim
Van’da meydana gelen ve yüzlerce insanın hayatını kaybettiği depremin ardından 5 yıl geride kaldı. Deprem sonrası ne Van’da ne de deprem tehdidi altındaki diğer kentlerde, yaşam alanlarında deprem güvenliği tahsis edildi. Deprem, AKP iktidarının çıkardığı yasalarla sadece inşaat patronlarına alan yaratmak için dönüşüme bahane yapıldı. Van’ın Tabanlı Köyü’nde 23 Ekim
Ülkemizde 1900`lü yılların başından bu yana büyüklüğü 6 ve üzeri olan 150`den fazla deprem meydana gelmiştir. Resmi kayıtlara göre 100 binden fazla insan yaşamını yitirmiş, binlerce insan yaralanmış, çok sayıda yapı yıkılmış veya çeşitli ölçeklerde hasar görmüştür. Ekonomik, sosyal ve kültürel hayat büyük ölçüde yara almıştır. Ne yazık ki ortaya
Bir deprem ülkesi olan Türkiye`de, aletsel dönem olarak tanımladığımız 1900`lü yılların başından itibaren meydana gelen hasar yapıcı depremlerde yaklaşık 100 bine yakın yurttaşımız hayatını kaybetmiş, 700 bine yakın konutumuz hasar görmüştür. Yürürlükte olan Türkiye Deprem Bölgeleri haritasına göre nüfusu bir milyonun üzerindeki 11 büyük kentimizin, ülke nüfusunun % 70‘inin ve
Yerleşim alanlarının doğa olayları sonrasında büyük zararlar gördüğüne ve yaşam güvenliğinin sağlanmadığına tanıklık ediyoruz. Hopa’da yağmurun felakete dönüşmesinin bir başka boyutunu Van’da, Kocaeli’de depremlerin felakete dönüşmesiyle yaşamıştık. Doğa olayları kentlerde yaşam güvenliğimizin olmadığını çarpıcı bir şekilde, büyük acılarla gösteriyor. Sel, deprem gibi doğa olaylarının felakete dönüşmeyeceği güvenli kentlerde yaşamak ise