Mimarlar Odası Danışma Kurulu “Örgütlenme” Gündemiyle Toplandı

Mimarlar Odası 41.Dönem 1. Merkez Danışma Kurulu Toplantısı, 24-25 Ekim 2008 tarihlerinde Mimarlar Odası Mersin Şubesi’nin yeni hizmet binası toplantı salonunda yapıldı. Toplantı gündeminde bulunan;

-Örgütlenme çalışmaları,
-Mesleki Davranış Kuralları Yönetmeliği ve Etik Kurallar,
-Sürekli Mesleki Gelişim,
-Serbest Mimarlık Hizmetleri Uygulama
-Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği
konularında görüşmeler yapıldı. Mimarlar Odası birimlerinden 190 üyenin katıldığı toplantıdan sonra bir sonuç bildirgesi yayınlandı.

TMMOB MİMARLAR ODASI 41. DÖNEM 1. MERKEZ DANIŞMA KURULU SONUÇ BİLDİRİSİ

Küresel kapitalizmin ciddi bir mali krizle sarsıldığı bir süreçte, 24-25 Ekim 2008 tarihleri arasında Mersin’de “örgütlenme” temalı olarak yapılan TMMOB Mimarlar Odası Merkez Danışma Kurulu katılımcıları, yaşadığımız gündemle bağlantılı olarak aşağıdaki sonuç bildirisini kamuoyuna sunmayı kararlaştırmışlardır.

Küresel kapitalizmin derin bir mali kriz içinde olduğu bir süreçteyiz. Ne gariptir ki, yıllardır “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diyerek başkalarına akıl veren neo-liberal ekonominin sözcüleri, şimdi akıl almaz fonlar ayırarak kendi ülkelerinde batan bankaları, yatırım kuruluşlarını kurtarıyorlar. Yani batmalarına izin verilmeyen kuruluşların riskli sermaye yapılarını kamu bütçesinden ayrılan kaynaklarla güçlendiriyorlar ve bir anlamda devletleştiriyorlar. Bu süreçte her zaman olduğu gibi temel yönelim “kârların özelleştirilmesi, zararın halka paylaştırılması” şeklinde gerçekleşiyor.

Mali krizin çıkış nedenlerinden biri olarak mortgage sistemiyle ev sahibi olmaya çalışanların kredilerini ödeyememeleri gösteriliyor. Oysa, bu sonucu yaratan, en temel insan haklarından birisi olması gereken barınma hakkının göz ardı edilmesi, gayrimenkulün mali sermayenin elinde bir borsa yatırımı aracına dönüştürülmesi anlayışıdır.

Ülkemizin dünya piyasalarındaki bu krizden yatırımların ertelenmesi, inşaatların yavaşlamasıyla doğrudan etkilenmesi kaçınılmazdır ve bunun belirtileri görülmeye başlamıştır.

Uzun bir süre gündemdeki yerini koruyacağı belli olan krizin, önümüzdeki süreçte yaratacağı insani, ekonomik, toplumsal, bölgesel sorunlar bağlamında ciddi politik sonuçları da olacağı açıktır. Dünyada ve ülkemizde uygulana gelen politikalar, inandırıcılığını yitirmekte ve gelişmeler yeni politik arayışları hızlandırmaktadır.

İşte bu ortamda bir araya gelen ve 1990’larda egemenleşen politikalarından en çok etkilenen bir mesleğin ve meslek kuruluşunun mensupları olarak, mesleki ve toplumsal ortak geleceğimizle ilgili aşağıdaki görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:

    * Krizle bağlantılı olarak oluşan ekonomik durgunluk, uluslararası ekonomik örgütlenmelerin (Avrupa Birliği, DTÖ, IMF, Dünya Bankası) kendilerini yeniden gözden geçirmelerine neden olacak ve büyük bir olasılıkla hedefler (genişleme vb.) yenilenecektir. Bu kapsamda “kuralsızlaştırma” politikalarının da inandırıcılığının tartışmalı hale geleceğini, 2000’lerden beri ele aldığımız küresel hizmet ticaretinin, mesleğimizi, örgütümüzü nasıl etkilediğine ilişkin tartışmaların yeni bir boyut kazanacağını söyleyebiliriz. Bu anlamda “eşitlik” ve “karşılıklı tanıma” ilkelerini daha güçlü bir biçimde öne çıkarmalıyız.

    * Küresel sermayenin yalnızca ranta dayalı kentsel dönüşüm ve yenilenme projeleri ile kentlerimizin geleceğini karartan, yaşam alanlarımıza, kentlerimize, tarım alanlarımıza, tarihî, kültürel ve doğal varlıklarımıza el koyma girişimlerine karşı yürüttüğümüz ısrarlı politikalar, bu süreçte daha da anlamlı ve anlaşılabilir hale gelecektir.

    * Küresel sermaye ile işbirliği içindeki iktidarlar tüm dünyada yasal düzenlemelerle, ulusal ve uluslararası aygıtlarla ekonomik, siyasal, mesleki tüm toplumsal yaşantımıza küresel denetim mekanizmaları getirmektedir. Sosyal devletin yok edildiği bir ortamda geniş halk kitleleri yoksulluğa ve işsizliğe mahkum edilmektedir. Krizle birlikte artacak olan yoksulluk ve işsizlilikle mücadelede sorunun kaynağını doğru saptayarak sosyal politikaların savunulacağı bir örgütlenme zemini oluşturmak için hızlı adımlar atılmalıdır.

    * Geliştirilmesi gereken sosyal politikalarla bağlantılı olarak, “konut ve barınma hakkının” temel bir hak olarak tanınması ve kamu eliyle üretilen toplu konut uygulamalarının bu temelde ele alınması gerekmektedir. Ancak TOKİ eliyle üretilen uygulamalar bu gereksinime karşılık gelmemekte; tersine yapılan düzenlemelerle sektörel olarak tek hakim kuruluş haline gelen ve ancak faşizm uygulamalarında görülebilecek bu yapıyla, rantın yeniden üretilme politikaları hız kazanmaktadır. Bağlantılı olarak yapılan kentsel dönüşüm uygulamaları da sosyal ayrımcılığı artırmaktadır. Bu kaygı verici durum kentlerimizin geleceğine ilişkin sorunların da artacağı ve çözülemez hale geleceği anlamına gelmektedir.

    * Cumhuriyet dönemi mimarlık mirasımıza yönelik tehdit ve duyarsızlıklara karşı tarihî ve kültürel mirasımıza, Cumhuriyetimizin birikim ve kazanımlara sahip çıkmak, çağdaş anlamda mimarlık örgütlenmelerinin kuruluşunun 100. yılını yaşadığımız bir dönemde örgütlenmemize daha ciddi bir sorumluluk yüklemektedir.

    * Kapitalizmin dünyanın ekonomik, kültürel, doğal ve insan gücü varlıklarına el koymak amacıyla yarattığı etnik, bölgesel ve çoğu zaman tüm dünyanın geleceğini tehdit eden bunalımlar ve savaşların daha da yaygınlaşabileceği, barışa gereksinimimizin daha da artacağı bir döneme giriyoruz. Bu konuda insani ve toplumsal yükümlülüğümüz daha da artacaktır.

    * On yıllardır yakıcı bir şekilde süren, yaşanılan son provokasyonlarla yeni acılar yaşanmasına neden olan ve ülkemizin ekonomik, toplumsal, siyasal dengelerini olumsuz yönde etkilemeye devam eden Kürt sorunu bağlamında egemen güçlerin Ortadoğu’daki kardeş halkları birbirine düşüren politikalarına karşı uyanık olmak, etnik ayrımcılığa karşı durmak bir insanlık görevidir. Geleceğin bugünün bütün renkleriyle kurulacağı, etnik kimliklerin barış içinde tanındığı, bir arada yaşadığı, ekonomik ve toplumsal haklardan eşit olarak yararlandıkları, kültürel zenginliklerin geliştirilmesinin amaç edildiği demokratik bir “Türkiye” dileğimizi bir kez daha iletiyoruz.

Yeni Anayasa tartışmaları ile bağlantılı olarak siyasal iktidarın meslek odalarını işlevsiz kılmaya dönük hazırlıkları artmış, TMMOB Yasası’nın da değiştirilmesi gündeme gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı DDK’nın, Odalardan istediği dokümanların niteliği, TURMOB Yasası sırasında ertelenen düzenleme sürecinin devam ettirildiğini göstermektedir.

Bilindiği üzere 1980 darbesi ile birlikte ülkemizdeki bütün demokratik yapılarla birlikte, Mimarlar Odası kadroları da tasfiye edilmeye çalışılmıştı. Ancak 1980’li yıllarda Mimarlar Odası’nda sorumluluk alan kadrolar, dönemin genç unsurlarıyla birlikte “12 Eylül Faşizmi”ne ve “gerici Anayasa”ya karşı mücadelelerini sürdürerek Mimarlar Odası’nı ayakta tutmanın, varetmenin öncülüğünü yaptılar, daha sonra Odanın varlık savaşımı yeni biçimler aldı ve bugünlere ulaştık.

Mimarlar Odası tarihiyle simgeleşen “Mimarlar Odası Toplum Hizmetinde” sloganında somutlaşan çalışma anlayışı bugün de bize yön gösteriyor. Yoketme girişimlerine karşı aynı duyarlılıkla, “örgütlenmemizi, örgütsel donanımızı ve örgütsel dayanışmamızı” güçlendirerek bu savaşımı sürdüreceğiz.

Bu politik yaklaşıma bağlı olarak Danışma Kurulumuz, Mimarlar Odası’nın demokratik, katılımcı, kapsayıcı ve paylaşımcı (kolektif) örgütlenme niteliğinin geliştirilmesi ve örgütsel gelişimin, araştırma-bilgi ağırlıklı yapısal nitelik kazanması için 2009 yılında yapılacak olan “Örgütsel Gelişim” odaklı olarak Olağanüstü Genel Kurul sürecine yönelik değerlendirme sürecini başlatmıştır. Bu süreç bir yandan bölgesel ve tematik toplantılarla oluşturacağımız üyelere dönük paylaşım ortamlarının çoğalmasına, diğer yandan yapılı çevre üretiminin asli unsurları ve toplumla birlikte geliştireceğimiz dayanışma bağlarının güçlenmesine yönelik çabalarla daha da zenginleştirilmelidir.

Küresel sermayenin yarattığı krizlerle, yalnızca bizi değil, tüm dünyayı saran yoketmeye varan girişimlerine karşı, kendi mimarlık değerlerimizi kendi gerçeklerimizle buluşturarak, “mimarlığın toplum hizmetinde olacağı” bir geleceği, meslektaşlarımızla birlikte oluşturma iradesi ve kararlılığı içinde, “ortak geleceğimiz için örgütlenme ve dayanışma çağrımızı” kamuoyuna sunuyoruz.