Nükleer enerji denildiği zaman, sanki elektrik enerjisi değil de bambaşka bir güçten bahsedildiği düşünülür. “Ülkeye on tane reaktör koysam, beş senede nükleer bomba yapar küresel güç olurum” beklentisi toplumun malum kısmına enjekte edileli çok oldu. Mevzu sadece bu olsa bile, yani amacımız en kısa sürede nükleer bomba üretmekse, bunun için
Malum, ülkede gidişat kötüleştiğinden beri mühendislerin, mimarların ya da daha bütünlüklü ifade etmek gerekirse beyaz yakalıların yaşamları, gelecekleriyle ilgili dertleri, kaygıları arttı. Bu dertler yalnızca çalışma yaşamındaki sorunlarla ilgili olmaktan çıktı. Çözüm ise, çok yaygın yaşanmasa da yurt dışına yerleşme çabaları olarak kendini gösterdi. Aslında beyaz yakalı camiasında, özelinde mühendis,
Sevgili meslektaşım, Bir süredir seninle güzel güzel yazıştık. Yeri geldi ağlanacak halimize güldük, yeri geldi gülünecek halimize öfkelendik, bazen de yeri geldi kara kara düşündük. Derdimizi önümüze döküp düşünürken bazen korktuk, çekindik, yine de birbirimize cesaret verdik umut olduk. Aramızda, ilk mailim ile başlayıp, ikinci mailimle devam eden elektriği senin
Manisa’nın Alaşehir ilçesinde faaliyet gösteren ‘bir süt ürünleri tesisi’ hakkında, tarihi geçmiş ve küflü kaşarları taze sütle karıştırarak yeniden imal ettiği ihbarını alan zabıta ekipleri, yaptıkları baskında çok miktarda küflü kaşar ele geçirdi. Haber* yazılı ve görsel medyada da yer aldı. Haberi okurken karşımıza dikkat çekici başlık olarak çıkıyor ‘skandal’
Yaşama, bilime, akla rağmen kentlere ihaneti sürdüren AKP iktidarı karşısında “parklarımız park olarak, ağaçlarımızda yerinde kalacak” diyen bizler kentlerimizi ve doğayı savunmaya devam edeceğiz İnterneti her açtığımızda ya da sosyal medya mecralarına giriş yaptığımıza ülkenin her hangi bir yerinde bir parkın, yeşil alanın, kamusal alanın, ağacın, yüzümüze mutluluk veren ve
Kanal İstanbul projesi, kente yaşam sağlayan su varlıkları ve doğal orman varlıklarının ortasından geçiyor. Proje durdurulamazsa, İstanbul’da dönüşü olmayan tahribatlar yaratacak. Güzergah alanında kalan yerleşim alanlarında halkın huzursuzluğu ise şimdiden başladı. Bir yanda spekülasyonlarla arazi rantı, bir yanda doğal yaşam alanları ve yaşamı tehdit edilen İstanbullular. Kanal İstanbul’u, projenin etkilenme
İnşaat ekonomisi zora girince imdada KHK’ler yetişti. 696 sayılı KHK ile Gemlik ilçesinin taşınması kararı alındı. İktidar, ihanetlerine bir yenisini eklerken, yaşam alanlarının her bir santimi sınır tanımayan bu talan harekatının hedefinde. Sabah kalkmışsınız, haberleri okumaya başlıyorsunuz. Sayısını tam takip edemediğiniz bir KHK daha yayımlanmış. Saray’ın ülkeyi yönetme biçimine dönüştürdüğünü
“Türkiye’de yılda yaklaşık 30 bin insan hava kirliliğine bağlı olarak hayatını kaybediyor” Hava kirliliği… Hiç yokmuş gibi kabul edilen ama başta da söylediğim gibi 30 bin insanın ölümüne neden olacak kadar da ciddi bir sorun aslında. Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenmiş olan kirletici sınır değerlerinin
Bazı tartışmalar vardır ki; en temel varsayımların sorgulanmasına, kişilerin (bazı alanlarda ne kadar başarılı olursa olsun) kısmen bilmediği konularda gerçeklikten uzak yorumlar yapmasına neden olsa dahi, yeniden vuku bulduğu zaman konunun daha iyi ve daha geniş çerçevede anlaşılmasına katkıda bulunabilir. Özellikle de insanların gündelik hayatlarını yakından ilgilendiren politik seçimler ve
2008 yılının Mayıs ayından itibaren tadilat neden gösterilerek kapatılan ve çürümeye terk edilen AKM’nin (Atatürk Kültür Merkezinin) akıbeti 6 Kasımda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından şova dönüştürülen bir ‘lansman’ ile açıklandı. ‘Halka’ açmak bahanesiyle zaten kamuya açık ve kamusal kültür mekanı olanAKM’yi AVM’ye dönüştüren projeye başta Mimarlar Odası olmak üzere mimarlar,
Zonguldaklı madencilerin yeraltındaki direnişi ile gündeme gelen Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) ait kömür sahalarının ihale edilerek özelleştirilmesinin önünü açacak olan 58. Madde (Yeni 51. madde) değişikliği, TTK’nın aktif olarak üretim yaptığı ocaklar kapsam dışı bırakılarak Meclis’ten geçti. Değişiklik ile TTK ve TKİ ruhsatlarında bulunan madenler
Selamlar, Bir önceki yazışmamızda da biraz bahsettiğim, hemen aksiyon almamız gereken çok acil bir konu var. Hayır hayır, işyerinde gelen mailler gibi acil değil, bu konu gerçekten acil. Çünkü bu sefer patronun değil, doğrudan bizim için gerekli. İster bir şantiyede çalışıyor ol, ister üretim hattında, ister bir İK departmanında, ister
Ölüm, bir yaşam formunun sona ermesidir. Son yıllarda bolca kullanılan kavramlardan biri haline geldi ölüm. Yaşam formunun sonunun muhtelif biçimleri var. Dumanlı veya tozlu hava sonucu boğularak veya kanser olarak yaşamınız sonlanabilir. Genetiği değiştirilmiş gıdaları tüketip yine kanser ya da başka biçimlerde hayatınızı kaybedebilirsiniz. Yeterli ve dengeli beslenmezseniz, açlıktan iflas
Kadir Topbaş, 13 yıldır başında olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) başkanlığından istifa etti. Topbaş’ın istifasını kimin istediği, neden istifa ettiğine dair ayrıntıları bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa o da Topbaş’ın AKP-Saray iktidarı ile birlikte 13 yıl boyunca İstanbul gibi tarihin en köklü, kadim kentlerinden birini yaşanılamaz noktaya getirdiğidir. Topbaş’ın 13
Hemen her gün basında, televizyonlarda, sosyal medyada “insan faaliyetleri sonucu dünyamızın ısındığına” ve yakın zamanda büyük iklim felaketleriyle karşılaşacağımıza hatta belki de bütün insanlığın yok olacağına ilişkin haberlere denk geliyoruz. Bu haberler belki doğrudur belki de değildir. Bu yazının amacı ne küresel ısınmayı doğrulamak ne de ona karşı çıkmak. Amacımız
Bir gün yolda giderken üzerinize bir mikser düşüyor. Elma büyüklüğünde bir dolu tanesi değil 50 tonluk bir iş makinası. Üst geçitten geçerken açık bir kamyon damperi size doğru geliyor ve üst geçiti deviriyor… Ya da parktasınız, yürüyorsunuz; orda olmasını asla tahmin edemeyeceğiniz bir hafriyat kamyonu gelip size çarpıyor, parkın içinde…
Sevgili meslektaşım, Nasılsın? Kendine bu soruyu sormaya pek fırsat bulamadığını bildiğimden ben sorayım istedim. “Eh işte, iş güç… Sabah gidip akşam geliyoruz.” diyen sesin kulaklarımda çınladı. Bütün yoğunluğunun arasında bayram tatili ilaç gibi gelmiş olsa gerek. Hele bir de yaz aylarına denk geldi ya, eğer on günü bağlayabildiysen çoktan düşmüşsündür
Bir 17 Ağustos daha deprem gerçeğinin yamaçlarında dolaşarak geçti. Kocaeli Gölcük merkezli 99’ Marmara Depremi’nin ardından 18 yıl geride kaldı. Yaşanan acılara, yok olan yapılara, ülke topraklarının yüzde 92’si hala deprem tehdidinde olmasına rağmen güvenli kentler adına henüz bir adım atılmadı. Bunca şantiyeden depreme dayanıklı bir kent çıkar mı? Sorunun
ETKB açıklama yaptı, madencilik sektörü yine ayağa kalkıyormuş. Ne zaman böyle bir açıklama gelse, heyecan duymak yerine tuhaf bir tedirginlik haline girmemizin aslında çok somut bir gerekçesi var. Buna gerekçe demek de iç ağrısı elbette, fakat madenciliğin en son ayağa kalktığında üç yüz bir adım sonra yüzükoyun yere kapaklandığını, hatta
İstanbul’un semalarında kapkara ve kocaman bir bulut dolaşıp koca koca dolu parçalarını yağdırdığı sıralarda Makine Mühendisleri Odası’nın twitter hesabından bir tweet atıldı: “Mühendis Asgari Ücret protokolü tek taraflı iptal edildi. Mühendis açlığa mahkum olsun ama Fatih Terim 3,5 M€ kovulma bedeli alsın!!!” Bugüne kadar bu boyutuyla görmediğimiz bir doğa olayının