Elon Musk’ın sözleriyle başlayan ulaşım tartışmasının düşündürdükleri – İrfan Batur
Spread the love

Bazı tartışmalar vardır ki; en temel varsayımların sorgulanmasına, kişilerin (bazı alanlarda ne kadar başarılı olursa olsun) kısmen bilmediği konularda gerçeklikten uzak yorumlar yapmasına neden olsa dahi, yeniden vuku bulduğu zaman konunun daha iyi ve daha geniş çerçevede anlaşılmasına katkıda bulunabilir. Özellikle de insanların gündelik hayatlarını yakından ilgilendiren politik seçimler ve bu seçimlerin doğurduğu uzun vadeli sonuçların boyutunu düşündüğümüzde, bu konular üzerine yapılan tartışmalar da daha önemli hale gelmektedir. Son günlerde elektrikli otomobil pazarının en önemli aktörlerinden Tesla’nın sahibi Elon Musk ile ünlü ulaşım plancısı Jarret Walker arasında kent içi ulaşımı üzerine yapılan tartışma, bu hususta önemli bir örnek teşkil etmektedir.

Tartışmanın bir tarafında ‘teknolojinin dahi çocuğu’ olarak anılan, insanlığın Mars’a gitme hülyasını gerçek kılmanın peşinde koşan Elon Musk’ın; diğer tarafında ise ‘insancıl’ toplu ulaşımın nasıl olması gerektiği konusunda dünyadaki birçok şehre danışmanlık hizmeti veren Jarret Walker’ın bulunması, tartışmayı bir hayli ilgi çekici yapıyor. Ancak tartışmanın detaylarına geçmeden önce, tartışmanın öneminin daha iyi kavranabilmesi için ABD’de ulaşım sektörünün tarihsel seyrinden bahsetmekte fayda görüyorum.

ABD’de İkinci Dünya Savaşı sonrasında, endüstride otomasyonun yayılması ile otomobil arzı önemli ölçüde yükselmiştir. Ancak otomobil üreticilerinin bir problemi vardır: Ülkede otomobiller için yeterli karayolu ağı yoktur ve bu da talebi sınırlamaktadır. Bunun üzerine, otomobil üreticileri yol ağının genişletilmesini sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi için ortak hareket etme kararı alırlar. Bu noktada, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın karayolu ağından etkilenen Başkan Eisenhower bulunmaz bir fırsat olarak görülür. Eisenhower artan nüfusun ulaşım ihtiyacı için bir seçimde bulunacaktır: ya toplu taşıma ya da otomobil! Seçim belli olmuştur: Eisenhower ABD’nin geleceğini otomobilde, dolayısıyla da karayolu ağında görmektedir. Bu minvalde, Başkan Eisenhower 1956 yılında ABD’yi baştan başa saracak, yaklaşık 65.000 km uzunluğundaki otoyolların yapımı için ‘Federal Highway Act’ yasasını onaylar ve böylece ABD’de otoyollara dayalı karayolu ağı inşa süreci başlamış olur. Dolayısıyla günümüzde ABD şehirlerinin neredeyse tümünde otomobillerin birincil ulaşım türü olarak tercih edilmesinin arkasında bu seçimin yattığı söylenebilir.

Zaman içerisinde otomobilin ‘temel ihtiyaç’ olarak algılanması ve merkezlerinden geçen otoyollardan dolayı ABD şehirlerinin tabiri caizse otomobiller ile dolup taşması, şehirlerin yaşanabilirliğinde ciddi problemlere neden oldu: hava kirliliği, trafik sıkışıklığı, gürültü, ölümcül trafik kazaları, fiziksel aktivite azlığına bağlı olarak artan obezite, kamusal alanlarda yaşanan daralma… Tüm bunların üzerine bir de artan küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi çevresel problemler de eklenince, ABD’de ulaşım konusunda bir paradigma değişikliğine gidilmesi; yani yaya, bisiklet ve toplu taşıma odaklı şehirler oluşturulması tartışılmaya başlandı. Çeşitli şehirlerde hayata geçmeye başlayan yayalaştırma projeleri, otoyolların şehirlerden çıkarılma çalışmaları, metrobüs ve metro inşası, bisiklet yolları yapılması gibi yatırımların bu paradigma tartışmasının neticelerinden olduğu söylenebilir.

Böylece zamanında ulaşım ve şehir plancılarının çoğunlukla karşı çıktığı ancak otomobil üreticilerinin desteğiyle inşa edilen karayolu ağı neticesinde otomobilin birincil ulaşım türü olarak kullanıldığı şehirler, onlarca yıl sonra olsa dahi ulaşım ve şehir plancılarının vizyonu çerçevesinde şekillenme fırsatı yakalamış oldu.

Bu arka planı verdikten sonra ana konumuz olan tartışmaya geçebiliriz. Yakın zamanda, ABD’nin trafik sıkışıklığından en muzdarip şehri olarak bilinen Los Angeles için Elon Musk yeni yapılacak tüneller vasıtasıyla şehirdeki trafiği rahatlatabileceğini iddia ettiği bir proje önerdi(1). Ancak önerilen proje ulaşım biliminin yaygın kabul edilen ilkesine (yani daha fazla yol yapmanın daha fazla otomobil çekeceğinden, bunun trafik sıkışıklığını çözmenin aksine daha da kronik hale getirmesi) ters düşmesinden ötürü konunun uzmanları tarafından çeşitli açılardan eleştirildi(2).

Bu noktada ulaşım plancısı Jarret Walker’ın Elon Musk’ı üstü kapalı bir şekilde eleştirdiği makale(3) özellikle dikkatleri üzerine çekti. Walker, zengin ve nüfuzlu insanların kendileri için iyi olanın toplumun tümü için iyi olduğuna olan inancını ‘üstünlerin algısı’ (elite projection) şeklinde tanımladığı yazısında, bu düşüncenin (üstünlerin algısı) günümüz şehirlerinin yaşanabilir olmasının önündeki en büyük engellerden olduğunu savundu.

Ancak tartışmanın fitilini ateşleyen bu yazı değil, Elon Musk’ın katıldığı bir konferansta toplu ulaşımın berbat bir fikir olduğunu; öyle ki, kimlerle seyahat edildiği bilinmediğinden bunların seri katil bile olabileceğini ifade edip, kişiselleştirilmiş ulaşımı yani otomobilleri savunduğu konuşması oldu. Twitter’da, Jarret Walker MIT Şehir Çalışmaları bölümünden Yonah Freemark’ın Musk’ın söylemini eleştirdiği bir iletisini alıntılayıp şöyle dedi: “Musk’un diğer insanlarla alan paylaşmaya yönelik nefreti, sadece zenginlerin karşılayabileceği bir lükstür (hastalıktır).” Musk’ın Walker’a cevabı ise kısa ama sert oldu: “Sen bir aptalsın!”

Devamında dünyadan birçok şehir plancısı, ulaşım plancısı, akademisyen Walker’ı destekleyici açıklamalar yapmaya başladılar. Ancak bunlardan Vancouver’ın ünlü şehir plancısı Brent Toderian açıklama yapmakla yetinmeyip bir de karşı kampanya başlattı. Kampanya ile Musk’ın ‘seri katiller çıkabilir’ argümanına karşı, Toderian, insanları #GreatThingsThatHappenedOnTransit etiketinde toplu taşımada başlarından geçen güzel hikayeleri paylaşmaya davet etti. Yüzlerce insan kampanyaya dahil olup çeşitli paylaşımlarda bulundular. Paylaşılanlar arasında neler yoktu ki? Toplu taşımada okunan kitaplardan oluşan kütüphaneler, bebek ve çocuk görselleri, tren beklerken eşiyle tanışanlar, düğünlerine toplu taşıma kullanarak gidenler, hatta ve hatta toplu taşımada doğum yapmak durumunda kalanlar…

Kampanya büyüyünce Guardian ve Fortune gibi önemli medya kuruluşları da tartışmaya kayıtsız kalamayıp haberleştirdiler. Tam bu esnada Nobel Ödüllü ABD’li ünlü ekonomist Paul Krugman da tartışmaya katılıp Elon Musk’ın ‘sen bir aptalsın’ cevabını ‘ne kadar da ikna edici, şüpheye mahal bırakmayan bir fikir’ diyerek alaya alan bir paylaşım yaptı. Elon Musk ise Krugman’a cevap verdiği Twitter iletisinde şöyle diyordu: “Aptallar akıllı göründüklerinde çok tehlikeli olabilirler (‘bio’larına “Dr.” yazmaları böylelerini ele verir); öyle ki, bununla bazı politika yapıcıları da kandırabilirler. (İşte) bu konuda beni rahatsız eden buydu.

Bunun üzerine, tartışma daha da alevlendi ve (PR faciası sayılabilecek ölçüde) Elon Musk’a tepkiler artmaya başladı. Öyle ki, Elon Musk geri adım olarak görülebilecek şöyle bir paylaşımda bulundu: “Kayıtlara geçmesi için söylüyorum, ben gerçekten trenleri, metroları ve Londra’nın otobüslerini seviyorum.” Devamında ise ‘ama’ diyerek başka bir paylaşımda daha bulundu: “Büyük şehirlerin çoğu, trafik probleminden muzdaripken belli ki toplu taşıma problemi çözmüyor. Çok katlı tüneller bu problemi çözebilir. Ancak bunun için çok daha iyi tünel teknolojisine ihtiyacımız var.”

Elon Musk’ın bu cevapları da tepkileri dindirmedi. Mesleği editörlük olan bir Twitter kullanıcısı Musk’ı şu şekilde eleştirdi: “(Elon Musk’ın) otomobil tabanlı çözümünün, mevcut durumdaki yol yaparak problemi çözme fikrinden nasıl farklı olacağı belirsiz. Bilim, daha fazla yol yapmak ancak daha fazla trafik getirir, diyor.”

Elon Musk ise buna cevap vererek (bir anlamda bıkkın şekilde) şöyle dedi: “Lanet olsun, bir blog yazmak zorunda kalacağım. Fikirlerimi Twitter iletilerine sığdıramıyorum.”

Bu paylaşımın akabinde tartışmanın şimdilik alevi sönse de bizlere önemli bir hatırlatmada bulunduğunu düşünüyorum: ‘tartışma kültürü’! Tartışmaların, tarih boyunca (tabii ki bilgi ve dolasıyla düşünceye dayalı) medeniyetimizin ilerlemesindeki en önemli katalizörlerinden olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Entelektüel manada en yoğun eleştiriler arasında tartışma kültüründe yaşanan aksaklıklar ve hatta yoksunluk vardır. Halbuki, ancak her şeyin tartışılabildiği bir ortamda, bir fikir telakkisi; enine boyuna, tüm pozitif ve negatif yönleriyle ortaya konabilir. Bu nedenle, her türlü aksaklık ve yoksunluğa rağmen tartışmalar sık sık ’kavga’ şeklinde dahi zuhur etse veya asıl amacın yani ‘doğruya ulaşma’nın dışına çıksa bile tamamıyla faydasız olduğunu da iddia edemeyiz.

İrfan Batur / Endüstri Mühendisi – Araştırma görevlisi/Katar Vakfı

(1) Projenin detaylarına şu adresten bakabilirsiniz: https://www.livescience.com/58947-elon-musks-pipe-dream-underground-electric-sleds-for-la-traffic.html

(2) https://la.curbed.com/2017/12/18/16748436/elon-musk-tunnels-los-angeles-criticism-explained

(3) http://humantransit.org/2017/07/the-dangers-of-elite-projection.html


Spread the love