Bildiğimiz üzere tüm diğer toplumsal muhalefet kurumları gibi TMMOB olarak bizler de hükümetin ve sermayenin halkın güvenliğini ve halkın zenginliklerini sınırsızca sömüren yıkıcılığına karşı çeşitli mücadele araçları üretiyoruz. Tabi ki hukuki mücadele alanı da bunlardan birisi.
Ayrıca hukuk mücadelesi uzun, özel bilgi ve takip gerektiren, dolayısı ile akademik bir mücadele alanıdır aynı zamanda.
Tarafların , özellikle yetkiyi ve sermayeyi elinde bulunduran tarafın hukuka olan saygısı ve samimiyeti bu süreçte ortaya çıkar ve sınanır. Sırf bunu gözlemlemek ve kanıtlamak için bile bu alan özel bir mücadele alanı olarak değerini korur. Ve takdir edersiniz ki bu alanda mücadele tecrübe edildiği üzere tek başına yeterli olamamaktadır.
Aslında hukuki mücadele sürecinin her safhası ile ilgili sonuçlar düzenli olarak toplum önüne taşınmadığı , yani adalet duygusuna seslenmediği sürece sürecin olası mağduru olan halkın takipsizliği artar , süreç karmaşıklaşır ve asıl muhatapları tarafından unutulur , mevzuatın sarkacında sallanan alışkanlığa terkedilmiş olur. Dolayısıyla mücadele konusu halk adına olumsuz sonuçlandığında ( ki genellikle böyle olur ) toplumsal alanda hep karşılaştığımız ve maalesef duyup şaşırdığımız şu kanıya neden olur :
“ Elimizden geleni yaptık, hukukun izin verdiği her yol denendi, mağdur edildik”
Bu nedenle hukuki mücadelenin en önemli ve etkili süreci halkın bilgilendirilmesi sürecidir. Halkın bilgi sahibi olma hakkı vardır ve bu hak adalet arama isteğinden kaynaklanır.
Fakat haklı olunduğu halde hukukun bittiği yerde halkın direnme hakkı doğar ancak bu hak arama talebi halk kendini ne düzeyde haklı ve meşru görüyorsa o düzeyde büyük, güçlü ve dirençlidir.
Bizler, mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları, halkın parçasıyız, acılarını okuduğumuz kitapların arasına ayraç yaptık yıllarca…Ve şunu biliriz ve inanırız ki bu halk onurlu, adil ve insanca bir yaşama hizmet etsinler diye okutmuştur çocuklarını.
Şimdi TMMOB’nin bir süredir devam eden gündemine gelelim, hükümet tarafından TMMOB’nin yetkilerinin kaldırılması konusuna.
Bu saldırıya karşı direnç kaynağını nereden bulacak TMMOB?
Yetki iptalleri ve itibarsızlaştırmalar nedeniyle mesleki deneyimi ve yetkinliği! Piyasada giderek değersizleşen işyeri sahibi üyeleri mi? Olabilir …
Hukuki sorumluluk ve mesleki riskler altında neredeyse asgari ücret ile çalışan mühendis, mimar, şehir plancıları mı? Olabilir …
İşsiz mühendis, mimar ve şehir plancıları mı? Olabilir …
Katliamlardan sonra deşifre etmeye gücümüzün ancak yettiği, meslektaşlarımızın da tabi olduğu çalışma şartlarında katledilen maden işçileri mi? Olabilir…
Tarımsal geçim kaynakları ve doğal yaşam alanları talan edilen Yırcalılar mı, köylüler mi? Olabilir…
Kontrol etmeyi teklif ettiğimiz ama mühürlemeye gücümüzün yetmediği asansörlerde ölen inşaat işçileri mi? Olabilir…
Derelerine kaç kWh’lık değer biçildiğini bilmediğimiz Karadeniz köylüleri mi? Olabilir…
Çanakkale Kaz Dağları, İzmir Urla Ovacık ve İstanbul Kuzey Ormanları köylüleri mi? Olabilir…
Beton labirentlerde kaybolmuş, ne kadar yüksekten bakarsa kente, kendini o kadar alçakta hisseden, beyaz yakaları kirletilmiş plaza çalışanları mı ? Olabilir…
Kentsel dönüşüme kurban edilen bir kentin tarihi ve yoksul halkları mı? Olabilir ...
Günlük ve güvencesiz çalışan emekçiler mi? Olabilir …
Gerici, piyasacı eğitim ve ‘bilim’ politikalarına mahkum edilen çocuklarımız, öğrenciler ve eğitim emekçileri mi? Olabilir …
Çocukları katledilmiş, kaybedilmiş, bizi arayan anneler mi, annelerimiz mi? Olabilir…
Gösterecek bir coğrafya bulmak için elimiz titreyerek haritaya baktığımız, Ortadoğu halkları ve Kürt kardeşlerimiz mi? Olabilir…
Kabadayı ikitidardan cesaret alan erkek egemen yaşamın katledilen kadınları mı? Olabilir…
Kaldırım taşlarının nasıl duvara dönüştüğünü bizden daha iyi bilen engelli kardeşlerimiz mi? Olabilir …
Tüm fıtrat sahibi “mağdurlar” için söyleyecek sözü vardır TMMOB’nin değil mi? Gururla ‘Evet!’. Bir zamandır söz söylemenin, tarihe not düşmenin, yürütmeyi durdurmanın dayanılmaz hafifliğini ve bir o kadar tedirgin edici erteleyiciliğiyle teselli ettik kendimizi ama gördük ki hukuk duvarını aşıp adaletin bahçesine girdiğimiz gün kazanmıştık ve Gezi’deydik o gün ve özgürdük …
Bu pek çok ‘olabilir…’lerin ne anlamı olduğunu göreceği bir keskin dönemeç yaşayacak TMMOB ve yaşamaya başladı bile, söylenecek sözün sonuna geliyoruz. Yaşamın ilmine, bilimine destursuz söz söyletmeyen TMMOB kendi çığlığını atmaya hazırlanıyor.
Şunu bilmeliyiz ki mağdur değil bilakis suçluyuz biz ve kendimizi ihbar edeceğiz, sokak sahnesine çıkıp: “Ben yedim yasak elmayı kovun beni cennet dediğiniz bu cehennemden.”
Artık açılacak son ve tek bir dava kaldı TMMOB için, bu haber mütevazi bir mühendislik sitesinden duyuruldu :
“TMMOB bu kez kendisi için yürütmeyi durdurmak istiyor”
öyle bildiğiniz türden mahkeme kapılarında değil… Hem kendini hem bu ülkeyi yeniden inşaa etmek için, sokakta durduracak yürütmeyi, tıpkı Gezi’de olduğu gibi …
Ne dersiniz kesin ve gerçek bir bilgi mi? Yayalım mı?
Özgür YERGİN
Makine Mühendisi
MMO İstanbul Şubesi