Hypatia’nın o korkunç sonunu öğrendiğimde, yüzleşeceğimiz gerçeklerin hiç öyle basit olmadığını anlamıştım. Her güne onlarca kadın cinayetinin, tecavüzünün, şiddetinin, ayrımcılığının sığdığı böyle bir zamanda nasıl olurda Hypatia ile anlamış olabilirim gibi bir soru elbette haklıdır. Katledilen, şiddet gören kadınların her biri birbiriyle kıyaslanamayacak kadar kıymete sahip elbette! Din ile harmanlanmış
Ankara halkı yıllardır Melih Gökçek başkanlığındaki Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin doğalgaz hizmetlerinde EGO’nun (Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesi) yaptığı usulsüzlüklerle boğuşurken şimdilerde ise Mehmet Torun’un ya da Torunlar GYO’nun sahibi olduğu Başkent Gaz’ın1 karına kar katmak için sayaç sökmeleriyle, ‘usulsüz kullanım’ gerekçesiyle Ankara halkına ödettiği para cezalarıyla ve birçok
Çevre Kanunu Değişikliği doğal varlıklarımızın enerji ve inşaat yatırımlarına açılmasını, yaşam alanlarımızın rant projelerine teslimini, çevrenin korunması adı altında yeni bir piyasa ekonomisi yaratılmasını beraberinde getirirken, çevre mühendisleri için bir ‘kazanım’ sağlayabilir mi? Bu soruyu sormamda bir neden var tabii ki. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, 16 yıllık iktidarı
Kapitalizm iş cinayetleri tarihidir. Tanım: İş Cinayeti İş cinayeti, tabir olarak, literatürdeki iş kazası formlarından biridir. Önlenebilir özellikteki iş kazalarına dair, kazaya yol açan şeyin mevcut çalışma sistemi ve koşullarıyla ilgili olduğunu tespit eder. Dolayısıyla, bir kaza önlenebilir olduğu halde meydana geliyorsa, ihmalin varlığı kaçınılmazdır. Bu ihmalin adli bir vaka
Son zamanların en dikkat çekici haberlerinden birisi şüphesiz İDO’nun İstanbul’da iç hat seferlerini durduracağı haberiydi. Haber kamuoyundan pek çok tepki aldı. Ancak bunlar çoğunlukla “özelleştirme” bağlamıyla sınırlı kaldı. İstanbul’un bir metropol olarak işlevini yerine getirmede her geçen gün daha da yetersiz hâle geldiği herkesin malumuyken, binlerce insanın kullandığı bu hatların
Bu röportaj ilk olarak 26 Kasım 2018 tarihinde yayımlanmış olup, İzmir 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 29-03-2019 tarih ve 2019/2481 sayılı kararı erişim engeli getirildiği için yeniden yayımlanmıştır. Bir kötülüğe karşı yan yana gelmek, o kötülüğü mahkum etmek ve kötüden hesap sormak, dayanışmanın güzelliği ile güçlenmek… İzmir’de, bir mimarlık ofisinde,
Ankara kenti, yıllardır adım adım, işkence edilircesine tahrip edildi. Melih Gökçek ile geçen yıllar ve Mustafa Tuna ile devam ettirilen belediyecilik anlayışı; kentte plansız, çarpık yapılaşmanın yanında doğal, tarihi ve kültürel alanları yok etti, kamu varlıklarını yandaşlara parsel parsel verdi. Kentin akciğerleri, doğal hava koridoru ve farklı kamusal üretimlere sahip
Çok yazıldı, çizildi. Kimimiz ‘Bu kez giderler’ dedi, kimimiz ‘Rejimi boşuna değiştirmedi’ dedi. Dövizdi, rahipti, ABD idi, enflasyondu, işsizlikti derken zincirleme gündemler uzadı gitti. Her gelişmede hayatımızı, geçimimizi düşündük. Bakmadığımız ürünlerin fiyatına bakar olduk, maaşımızın ne kadar değer kaybettiğini her alışverişte hesaplar olduk. Kriz analizleri devam edecek ancak etkilerini her
‘KHK’lerle kendi ülkesine yabancılaştırılmak istenen, vatandaşlık hakları yok sayılan bizler için işsiz kalmak nedir ki? Bu süreçte bekliyorum, bakalım daha ne kadar zorlayacaklar…’ 29 Ekim 2016 günü benim için öyle sıradan bir “Cumartesi” günü olarak başladı ama bitmedi! Gece yarısına doğru çalan telefon, ertesi günün/günlerin iyi geçmeyeceği ve zaten bir
‘Serbest piyasa ekonomisine dışa bağımlı biçimde eklemlenmiş bir memlekette, bilim ve tekniğin ayağa düşürüldüğü bir dönemde yerli teknolojinin gelişeceğine gerçekten inanan varsa; bilimin ve mühendisliğin sağdan soldan topladıklarını birleştirmek olmadığını, hele hele kopyala-yapıştır işi hiç olmadığını hatırlaması gerekiyor.’ Memlekette ne zaman dış politika kaynaklı bir siyasi kriz yaşansa ya da ekonomik
‘Bir mühendis bilir ki, eğer bir iksa yıkılmışsa, istinat yerle bir olmuşsa, proje veya imalat süreçlerinde yanlış yapılmış, denetim süreci de işletilmemiştir. Bunu hepimizin bildiği bir gerçek haline getirme ve sorumlularını ısrarla teşhir etme görevimiz var.’ Bugünlerde herkesin gözü ekonomide, döviz çıktı indi, açıklama geldi, gitti, zamlar geldi, gelecek, ücretler
‘Çorlu tren katliamı, ulaştırma araçlarını kullanan bizler için can güvenliğimizin olmadığını bir kez daha gösterdi. Ulaşım projelerinde altyapı-üstyapı imalat, işletme ve bakım işleri, teknik gereklilikleri, şartnameleri sağlamak zorundadır.’ Uzunköprü-Halkalı seferini yapan yolcu treni, 8 Temmuz’da Tekirdağ’ın Muratlı ile Çorlu ilçeleri arasındaki Sarılar Mahallesi mevkiinde ray altında meydana gelen göçük nedeniyle
“Yani bugün dört ODTÜ’lünün tutuklanması kriminal bir olay değil, yeni rejimin tesisine zeval getirmemek adına çanak tutulan toplumsal bir infaz hadisesidir. Her şeyden önce bu noktanın anlaşılması gerekir”Hür düşünceyle ona tahammülsüzlüğün Türkiye ölçeğinde her dönem belirgin olmayı başarmış bir örneği olarak, ODTÜ ve ODTÜ’lülük üzerine bir şeyler söylemek, maalesef yine
Seçimin ardından zam yağmuru devam ediyor. Patates, soğan gibi en temel gıdaların fiyatları katlanıyor, enflasyon yükseliyor, ücretler eriyor ve yaşam herkes için her gün daha zor hale geliyor. Tarımın iflası, ithalatla kapatılmaya çalışılıyor. Tarımsal üretimin adım adım düştüğü, tarım alanlarının inşaat, enerji ve maden projeleriyle tahrip edildiği, çiftçi sayısının her
Öncelikle, yazının amacı bahsi geçen projelere duyulan ihtiyacı ve bunların ne kadarını karşıladığını tartışmak değil. Kamuoyunda sıkça oluşturulan algının aksine, ne yapıldığından ziyade nasıl yapıldığı ve sonuçlarının ne olduğu, halka ne düzeyde yansıdığını ortaya koymaktır. Toplumun koşulsuz onayı Türkiye’nin son 15 yılına baktığımızda, özellikle seçim dönemlerinde sürekli gündeme getirilen ve
Çernobil nükleer santral felaketinin üzerinden 32 yıl geçmiş olmasına rağmen sonuçları halen geniş bir alanda insan ve çevre açısından tehlike yaratmaya devam ediyor. Çernobil ve Fukuşima gibi iki büyük nükleer felaketin ardından gelişmiş ülkeler nükleer enerjiden kaçınırken AKP iktidarı, OHAL koşullarının kendisine sağladığı sınırsız, sorumsuz ve kontrolsüz güçle tam gaz
Emek ve meslek örgütleri, emeğin bayramı 1 Mayıs için bu yıl İstanbul’da Maltepe dolgu alanını miting meydanı olarak belirledi. İBB, Maltepe dolgu alanını hukuki süreçlere, meslek odalarının, bilim insanlarının ve halkın itirazlarına, teknik sorunlara, deprem durumlarında yaratacağı tehlikelere ve kıyının tahrip edilmesine bakılmaksızın inşa etti. Maltepe dolgu alanı kente karşı
Havalar güneşli, baharın gelişiyle içimiz kıpır kıpır. Kuşlarla, böceklerle doğa cıvıl cıvıl. Yaşamı savunan her canlı ayakta. Bir kenti yaşanabilir kılan her varlığa yapılan saldırılar karşısında ise nefesi kesilmeye çalışılan ağaçların köklerine daha da sarılışı var. Yaşam alanlarını terk etmeyen sincaplar var. Yaşama dair, yaşatmaya dair umutlarımız, direncimiz var. Temiz
Üretim ilişkileri ve biçimleri yeniden mi tarifleniyor, emek ve iş gücü açısından yeni bir sanayi devriminin mi içerisindeyiz yoksa kapitalist sistem kendini yeniden ve yeniden üretmenin yollarını mı arıyor? Günümüz dünyasında küresel kapitalist üretim ve tüketim biçimleri üzerine Endüstri 4.0 adı verilen bir tartışma konusu türedi. Henüz toplumsal çapta gelişkin
Göz alıcı, janjanlı, ticari ve siyasi amaçlı reklam filmlerinin adını “kamu spotu” koyup, sonra o filmlerde ‘uluslararası saygınlığı’ olan bilim insanlarına rol verince ticari amaç, kamusal bir kutsiyet kazanmaz. Olsa olsa bilim insanlarının, ticari ve siyasi hedefler uğruna ‘saygınlıkları’nın zedelenmesi sonucunu doğurur. Türkiye Cumhurbaşkanı ve Rusya Devlet Başkanı’nın 3 Nisan’da