Bir KHK’li mühendis kaç defa yok sayılabilir? – Savaş Karabulut

‘KHK’lerle kendi ülkesine yabancılaştırılmak istenen, vatandaşlık hakları yok sayılan bizler için işsiz kalmak nedir ki? Bu süreçte bekliyorum, bakalım daha ne kadar zorlayacaklar…’
29 Ekim 2016 günü benim için öyle sıradan bir “Cumartesi” günü olarak başladı ama bitmedi! Gece yarısına doğru çalan telefon, ertesi günün/günlerin iyi geçmeyeceği ve zaten bir şekilde engellemelere rağmen devam eden hayatın daha da zorlu bir sürece doğru evrildiğinin bir işaretiydi. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi (Y. Doç. Dr. ünvanlı) olarak çalışırken 675 sayılı KHK’nin Ek-1 listesi ile haksız, hukuksuz, belgesiz ve bilgisiz ihraç edildim. Bunu da yaparken “bizleri” “Terörle ilişkilendirerek, üye olmasan da iltisaklısındır da diyerek” üretme hakkımı(zı) gasp ettiler.

Şahsen bu güne kadar adli/idari bir soruşturma veya kovuşturmaya da tabi tutulmadım. Üniversite öğrenciliğimde bölümümü dereceyle bitiren ama bunu sadece ders çalışarak değil; üniversitesine, memleketine sahip çıkmak için bir takım mücadeleyle de biçimlendirmeye çalışan bir gençtim. Üniversitede asistanlık dönemimde “iş güvencesi ve özlük haklarımızı koruma–Anti-50D-” mücadelesi verdim. Memleketi peşkeş çekenlere, ortaklarına karşı TMMOB çatısı altında toplumsal mücadelenin içinde oldum. Mesleki sorumluluklarından vazgeçmeyen, mühendisliğin toplumsal çıkarlarla iç içe olduğunu savunan, bunu yaşamında uygulama çalışan bir mühendis olmaya çalıştım.

KESK çatısı altında Eğitim-Sen 6 no’lu şube üyesi olarak sendikalılığın getirmiş olduğu gücü de hep yanımda gördüm. Sendikalı olmayan arkadaşlara da “Harran’lı mısın?” diye de hep sordum.

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube ve Oda Genel Merkezi’nde farklı dönemlerinde, Öğrenci Temsilciliği ile başlayıp Yönetim ve Onur Kurulu Üyeliği ile birlikte TMMOB İstanbul İKK’da belli dönemlerde görev aldım.

Bir KHK’den çok ötesi..

Yıllarca akademisyen olarak sürdürdüğüm görevimden KHK ile ihraç edildikten sonra kamuda çalışmamız engellendi. Farklı alternatiflere yoğunlaşmak zorundaydım. Ekonomik durumumun kredi borçlarına kilitlendiği bir dönemde, yaşamımı devam ettirebilmek için bir uğraş edinmeliydim. Fakat SKG kayıtlarında yazılan “Kamu Görevinden Çıkarılmıştır” ibaresi fiili bir işsizlik sürecini de beraberinde getirdi. Hiçbir KHK’li ihraç, hala düzenli çalışacak bir iş bulamıyor.

Daha önce bilmediği işleri yaparak ailesinin, kendisinin ve yoldaşlarının geçimlerini sağlamak için bir hayat mücadelesine girişmek zorunda kaldık birçoğumuz, benim yaptığım gibi. ‘Birinci Kuru Fasulye (daha sonraları nohut, yeşil mercimek, zeytinyağı vb. ile de ürünleri farklılaştırarak) Sezonu’nu bitirdim. Birkaç hafta içinde ikinci sezona başlayacağım ve bunun daha ne kadar süreceğini bilmiyorum. 12 Eylül 1980 askeri darbesinde ihraç edilenlerin sekiz seneye yakın sürdüğü düşünülürse, mesleğimize geri döndüğümde profesyonel “bilimsel fasulye” satışlarında epey ilerlemiş olacağım. Tabi bizleri bu süreçte, bildiğim ama yaşayarak öğrendiğim “Dayanışma” ruhu ayakta tuttu. İhraçlara güç veren en önemli şeyin en zorlu durumlarda onurlu yaşamayı seçenlerin dayanışması ve birlikte dik durduklarını hep gördüm.

Sertifika bile Saray’a bağlandı!

Mühendislik ünvanına sahip olmamdan dolayı, LPG otogaz sorumlu müdürü olma fikri sonrasında da İşçi Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olarak çalışma yollarını seçtim. Ancak ilginç olan durum; özelde çalışmak istemenin de bu şartlar pek mümkün olmadığıydı. LPG istasyonlarında çalışabilmek için TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şube’de eğitim alıp sınavda birinci olmuştum. Bunun mühendislik kimliğine bir yük yüklemekten öteye gitmeyen ve neredeyse birçok alanda doğru uygulanmayan bir iş tanımı olduğunu anlasam da, iş bulamadım. Daha sonra Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü İş Sağlığı ve Güvenliği Tezsiz Yüksek Lisans eğitimini aldım. ÖSYM tarafından düzenlenen İş sağlığı ve güvenliği sınavını vermeme rağmen yetki belgesi de alamadım. Bu belgenin verilmemesinin nedeni de “Güvenlik Soruşturmasına” tabi tutulmam. Sınavı veren arkadaşlarım ertesi gün ücretlerini ödeyip, yetki belgesini aldılar ama ben aylardır Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde 673 sayılı KHK’nin (OHAL kalksa da, Meclisten geçip kanunlaşmasa da) 9. Maddesi’ne istinaden kurulmuş komisyonun kararını bekliyorum.

Komisyon ve CİMER’e başvurularım sonrasında “Hakkınızda soruşturma veya kovuşturma olmadığını gösterir savcılık yazısını bir dilekçe ekinde Genel Müdürlüğümü’ze göndermeniz gerekmektedir” cevabını almış oldum. Ne iş ama!

Savcılık Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’na şahsen başvurup, ”terör örgütü” üyesi olmadığımı, hakkımda bir soruşturma veya arama kararı olmadığı ve Bylock-Eagle gibi kullananların adının tutulduğu listede adımın olmadığını öğrendim. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bu bilgiyi direkt Adalet Bakanlığı, MİT veya Emniyetten istemiyor?

Sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde Anayasanın yok hükmünde sayıldığı ve çalışma hakkımızın da (ne kamuda ne özelde) olmadığı kafamıza vura vura bizlere öğretilmek isteniyor. Bir de suç isnat eden devlet aygıtı, kendimizi aklama görevini de ihraç edilen bizlere, memuruna  görev olarak veriyor. Tanımlamak gerekirse, “suçsuz olduğunu ispatla” deniyor. Bir hukuk devletinde doğru olan suç isnat edenin belgelerini savcılık makamıyla iddianameye dönüştürüp kişinin yargılanması (kendisine de savunma hakkı verilerek) gerekmektedir. Oysa bizlere ‘Terör suçlarına bakan birimden hakkınızda bilmediğimiz bir inceleme var mı?’ sorusuna cevap bulmamızı istiyorlar. Garip olan da bu durum. Bizi terör örgütleriyle iltisaklayanlar, neden yargılanma ve savunma işlemini tesis etmiyorlar.

Peşlerini bırakmayacağım

İSG uzmanı olarak yetki vermemelerinin gerekçesi nedir? Bir neden varsa, önündeki belgeyle karar verecekler, eğer elde belge(ler) yoksa, “Savcılığın verdiği belgeyi” de mi geçersiz sayacaklar? Peşlerini bırakmayacağım.

Mesleğini, akademik özgürlüğü, barışı, bu ülkedeki güzel değerleri savunduğu için KHK torbasıyla kamudan uzaklaştırılan akademisyenlere yargılamanın yanında uygulanan bu çalışma hakkı gaspı, onurlu yaşama ne denli tahammülleri olmadığının kanıtıdır. Biat etmezsen, benim koyduğum kuralları sorgularsan, itiraz edersen, benim gösterdiğim havuzdan çıkarsan, yaşam hakkını dahi alırım diyen bir rejim var kaşımızda.

KHK’lerle kendi ülkesine yabancılaştırılmak istenen, vatandaşlık hakları yok sayılan bizler için işsiz kalmak nedir ki? Bu süreçte bekliyorum, bakalım daha ne kadar zorlayacaklar…

Y. Doç. Dr. Savaş Karabulut / Jeofizik Mühendisi