“Benim sorumluluğumda değildi”, “Konuyla ilgili herhangi bir görevlendirmem yoktu”, “Teknik olarak konuya hakim değilim”, “Uzmanlık alanım değil”, “Kimin görevi bilmiyorum”… Çorlu Halk Eğitim Merkezi’nde 5 Ekim’de görülen Çorlu Tren Katliamı Davası’nın 11. duruşmasında sarfedildi bu sözler. 8 Temmuz 2018’de Halkalı-İstanbul seferi yapan ve 25 kişinin yaşamını yitirdiği tren hattının sahibi
Solidarity Engineering, a group of women engineers, is trying to provide clean water to the refugee camps in the US- Mexico border and to improve living conditions for asylum-seeking migrants. We met them through a tweet. They became involved after separately listening to the same podcast, The Out Crowd, which
ABD – Meksika sınırındaki mülteci kamplarına temiz su sağlamak ve yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışan, kadın mühendislerin kurduğu Solidarity Engineering (Dayanışmacı Mühendisler) ekibi ile bir tweet sayesinde yollarımız kesişti. Üç kadın mühendis, Erin Hughes, Christa Cook ve Chloe Rastatter, birbirlerinden habersiz, bir göçmen kampındaki su kaynaklı hastalıklarla ilgili The Out
Politeknik’in 7. Olağan Genel Kurulu’nun tamamlandığı akşam, sendika.org sitesinde genel kurul sürecimizle ilgili bilgilendirme başlıklı, kişi imzalarıyla sonlanan bir yazı yayımlandı. Aynı yazı, aynı günün sabahı Politeknik üyelerine de mail yoluyla iletilmişti.(1) Yazının ağır ithamlarla dolu oluşu, çarpıtmalarla gerçeği bükmeye çalışması, ‘kolektif karar alma süreçleri’, ‘örgütsel hukuk/iç demokrasi’, ‘özeleştiri/özeleştirel yenilenme’
Halkın mühendisleri, mimarları, şehir plancıları, İzmir’de meydana gelen deprem sonrası kurulan çadır kentlerde barınmak zorunda kalan İzmirliler için koronavirüs (COVID-19) tehdidine karşı siperlik üretiyor. AKP iktidarının inşaat rantına ve patronların çıkarlarına göre şekillendirdiği kent politikalarıyla barınma güvenliğinin olmadığı koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Bu defa İzmir depremi ile sarsıldık. 30 Ekim’de
Mimarlar ve plancılar olarak tasarladığımız mekanlarda sağlık, güvenlik ve refahı sağlamakla yükümlüyüz. George Floyd protestoları gösterdi ki başaramadık Washington’da 1 Haziran Pazartesi gecesi yaşanan güç suistimali kadar ABD’yi tarif eden bir şeyle karşılaşmak zordur. Başkan Donald Trump Amerikan şehirlerinin günlerce yanışını izledikten sonra, Beyaz Saray’ın altındaki sığınağından çıkıp, Siyah Hayatlar
Çorlu Tren Katliamı 8 Temmuz 2018 tarihinde oldu. 25 kişi; arkadaş, eş, dost, evlat hayatını kaybetti. Ailelerin, yakınlarını kaybedenlerin acısı, acımız oldu. Mücadeleleri adaletli bir ülkede yaşayacağımız günlerin umudu oldu. Katliamın ardından, yargı sürecinin ilk adımlarından biri olan bilirkişi raporu hazırlandı. 33 sayfalık bilirkişi raporunu beş ‘mühendis’ hazırladı, imzaladı. 8
İstanbul’da yerel seçim sonrası mültecilere* yönelik cadı avı başlatıldı. Seçim sonucunun faturasını mültecilere kesen iktidar aynı zamanda Akdeniz’deki sondaj tartışmalarıyla mültecileri Avrupa’ya karşı “koz” olarak kullanmaya devam ediyor. Uluslararası hukuğun en önemli ilkesi olan “geri göndermeme” maddesi yok sayılarak mülteciler sınır dışı ediliyor ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere gibi emperyalist
“Yani bugün dört ODTÜ’lünün tutuklanması kriminal bir olay değil, yeni rejimin tesisine zeval getirmemek adına çanak tutulan toplumsal bir infaz hadisesidir. Her şeyden önce bu noktanın anlaşılması gerekir”Hür düşünceyle ona tahammülsüzlüğün Türkiye ölçeğinde her dönem belirgin olmayı başarmış bir örneği olarak, ODTÜ ve ODTÜ’lülük üzerine bir şeyler söylemek, maalesef yine
Ölüm, bir yaşam formunun sona ermesidir. Son yıllarda bolca kullanılan kavramlardan biri haline geldi ölüm. Yaşam formunun sonunun muhtelif biçimleri var. Dumanlı veya tozlu hava sonucu boğularak veya kanser olarak yaşamınız sonlanabilir. Genetiği değiştirilmiş gıdaları tüketip yine kanser ya da başka biçimlerde hayatınızı kaybedebilirsiniz. Yeterli ve dengeli beslenmezseniz, açlıktan iflas
Soma katliamının, 301 işçinin Soma Holding’e bağlı Eynez kömür ocağında hayatını kaybettiği kara günün 3’üncü yıldönümündeyiz. 13 Mayıs 2014… 301 işçinin 5’i meslektaşlarımız, maden mühendisleriydi. Daha dün gibi geliyor birçoğumuza, Soma’dakiler için, madenci yakınları için zaman geçmiyor, acıları, üzüntüleri azalmıyor, kayıplar geri gelmiyor. Artık tek umutları devam eden ve 20’inci
Geleceğe dönük hiç bir ekonomik ve insani gelişme programı olmayan, hamaset ve düşmanlaştırma ile varlığını sürdüren AKP ve Saray eliyle halk tüm varlıklarını kaybetme noktasına gelmiş durumda. Hayır! Emeklerimizin, bilgimizin, birikimlerimizin, yaşamlarımızın varlıklarına el koymalarına hayır! Ziraat Bankası, BOTAŞ, TPAO, PTT, Borsa İstanbul, TÜRKSAT’ın Hazine hisselerinin tamamı, Türk Telekom’un %6,68
Bu kez Maçka Parkı ile ayaktayız. ‘Bu kadar da olmaz, bu kaçıncı, daha hangi parka saldıracaklar, yeter artık’ gibi hayıflanmaları hergün yapıyoruz, görüyoruz, sosyal medyadan okuyoruz. Bu kez cinnet geçireceğiz diye aklımızdan geçmiyor değil. Hangi akıl, hangi düşünce biçimi bir parka, ağaçlarla dolu bir alana her defasında boş arazi muamelesi
Karadeniz, çok uzun zamandır doğal varlıklarını sermayeden korumaya çalışıyor. Enerji, maden ve inşaat projeleriyle yaylaları betonlaştırılıyor, dereleri kurutuluyor, dağları delik deşik ediliyor. HES’ler, sahil yolu, maden arama faaliyetleri, “yayla turizmi” geçmişten bugüne uzanan yıkımları özetliyor. Dereleri kurutanlar bugün Cerattepe’de maden faaliyetleriyle, Kavrun yaylasında “yeşil yol” ile katliamı sürdüyor. Son olarak
2016 yılını geride bırakıyoruz ve hiç özlemle anmayacağız… Savaşın, katliamların, patlayan bombaların, gericiliğin, başkanlık diye tutturanların karanlığında az da olsa direnişle ve dayanışmayla tutunduk işimize, gücümüze, sevdiklerimize. 2017 yılında direnişi ve dayanışmayı büyütmek dileğimiz, daha önce yaptığımız gibi, belki daha iyisini, daha güzelini… 2017 yılında mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının eşitlikten,
Yine “Dünya’nın/Avrupa’nın en …” diye adlandırılan bir projenin açılışı konuşuluyor, Avrasya Karayolu Tüneli Projesi. Bombaların, katliamların dumanı dahi sokaktayken AKP-Saray iktidarının siyasi şovuna dönüşecek “şaşalı” bir açılışa tanık olacağız. İktidarını mega yıkım projeleri üzerinde inşa eden Saray’ın kamu varlıklarını inşaat patronlarına “garanti” ettiği bu düzende, sonu gelmez “en”lerden biri daha
Beşiktaş Belediyesi, Abbasağa Parkı için proje hazırladı. Projede, sert zemin değiştirilecek, oyun grupları, elektrik ve sulama altyapısı yenilenecek. Asıl soru ise şu, Abbasağa Parkı’nın ihtiyaçları küçük dokunuşlar ve rehabilitasyonla giderilebilecekken, parkı sil baştan yapılandırma ihtiyacı nereden doğdu? İstanbul Beşiktaş’ta bulunan en büyük parklardan biri olan Abbasağa Parkı’nı Beşiktaş Belediyesi 2017
Türkiye’nin her bir ilinde onlarca örnekle ortalığa saçılan AKP-Cemaat ortaklığındaki rant paylaşımı tek taraflı değildi. 2002 yılından bu yana devletin olanaklarını sınırsız bir şekilde cemaate sunanlar kandırılmadı, bizzat oradaydılar. AKP’nin Gülen Cemaati’ni yere göğe sığdıramadığı dönemlerde, Cemaat’e yakın sermayeye sunulan imkanlar, Cemaat üyelerine sunulan ayrıcalıklar, Cemaat Vakıfları’na yönelik teşvikler ve
Darbe girişimi ve OHAL gündemleriyle birlikte kente yönelik saldırılar hız kesmeden devam ediyor. Kamusal alanlar bugüne kadar nasıl pay ediliyorsa, imar oyunlarıyla ayrıcalıklar sağlanıyorsa bugün de yeni krizin fırsata dönüştürülmesi için KHK’lar, torba yasalar çıkarılıyor, talan sürdürülüyor. Kent içinde askeri alanların dönüşümü, bugüne kadar birlikte yürüyen AKP-Saray iktidarı ve Gülen
Karşı darbenin saldırganlığının içinde kalan bir mücadele var bugünlerde İstanbul’da.. Kabataş İskelesi’nin yıkımı ve yerine yapılmak istenen Martı Projesi.. Karşısında da darbe girişiminden iki gün sonra herkesin sokağa çıkmakta tereddüt ettiği bir anda iskeleleri için imza toplamaya devam eden kent savunucuları ve “İskelemiz kapatılamaz” diyen İstanbullar Dünyanın en hızlı değişen