Zamanın çocukları
Tarihçi Marc Bloch “İnsanlar ebeveynlerinden çok zamanlarının çocuklarıdır” der. Bu yüzden X, Y, Z kuşağı gibi kavramları bağlamı içinde düşünmek bizi “uzaylılarla karşılaşmış” duygusundan kurtarabilir.
Herhangibir kuşaktan bahsetmek aslında o dönemin ruhundan bahsetmektir. Bir dönemin farklılığı gençler üzerinden anlatılır çünkü zamanın ruhu en kristalize biçimde gençlerin deneyiminde görülür. Dönemselleştirmesi genel olarak kabul görmüş diğer kuşaklara bu gözle, dönemin öne çıkan olaylarına odaklanarak bakalım:
• Sessiz Kuşak (1925-1942): Ekonomik krizler, Savaş
• Bebek Patlaması Kuşağı (1942-1964): Savaş sonrası çift kutuplu dünya
• X Kuşağı (1965-1976): Toplumsal hareketler, anti-sömürgecilik
• Y Kuşağı (1977-1996 veya 1980-1999): SSCB’nin yıkılması, kent nüfusunun artışı, WWW, neo-liberalizm, özeleştirmeler, bireycilik.
• Z Kuşağı (1997-2010): İklim krizi, göç, bölgesel savaşlar, sosyal medya, pandemi, gelecek krizi, düşük ücret
Bir kuşağın gençleri üzerine yazılanlara bakınca içerik açısından ikiye ayırıldığını görüyoruz: birinci grupta her dönemde gençlerden beklenebilecek, tarih üstü davranışlardan (isyankarlık, kural tanımama, neşe, güçlü özgürlük söylemi vb) bahsedenler diğerinde ise belli bir dönemin niteliklerinden bahseden yazılar yer almaktadır. Sorumuz bugünün gençlerini özgün kılan nedir olduğuna göre ikinci soruya cevap arayalım.
19 Mart eylemlerinde gençler
Artık pek kimse gençler için Y kuşağı değerlendirmelerinde görülen ‘hiyerarşi ve otoriteden hoşlanmayan, özgüvenli, sabırsız, sevdiği işi yapmak isteyen’ tanımlamalarını kullanmıyor. İslamcı neoliberalizmin tam kapasite itaat istediği bir dönemde bu tanımlamalar inandırıcılığını yitirdi. Siyaseti gerçeğine yaklaşmış bir gençlik için bu tarz tanımlar “ağam eğlenir benimle” kabilinden.
Neoliberal bireyci dünyanın arzuları gerçekliğin sınırlarına çarptı. Gerçeğini kabul etmiş, vakıf üniversitesi taksidi için AVM’de tezgahtarlık yaparken dersine giremeyen gençlk “Bizi rezil bir geleceğin kölesi sandılar” diyerek kavgayı başlatıyor.
Erken büyüyenler
Çarşı futbol fan grubu Gezi Direnişi sonrası halka teşekkür mektubunda şöyle diyordu:
“Bi başına çoraplarını bile giyemez, eksantirik kitaplar dışında kitap, dergi okumaz; etliye, sütlüye, dertliye, asgari ücrete, evin ekmeğine karışmaz, yanında bomba patlasa umurunda olmaz” denilen velakin herkese çalımını atıp röveşatasını yapan gençliğimize…“
Gezi direnişinde gençlik analizi yapılırken eskisinden daha yetişkin yaş gruplarının da içinde olduğu uzatılmış gençlikten bahsedilirdi. Bu bahis aile evinden geç yaşlara kadar ayrılmayan ve maddi destek almaya devam eden bir kuşağı ima ederdi. Şimdi ise daha erken yaşları dahil eden bir gençlikten bahsediyoruz. Geçinemediği için ucuz işçi ordusuna erken katılmak zorunda kalmış bir gençlik. Gerçeklikle erken tanışan proleter bir gençlik.
Kültürel sermayesi olan ama asgari ücretli ya da kayıtsız çalışan gençlik, sınıfının komedisini ararken kuşaklar boyu proleter olanlara bakıyor. Genç ve popüler komedyen Sude Belkıs, bir sosyal sınıfı alaya alıp almadığı sorulduğunda ‘ben zaten oyum‘ diye cevap veriyor ve barınma krizi, düşük ücret gibi gerçeklerden bahsediyor.
Unutmadan şunu da ekleyelim; 19 Mart siyasal darbe eylemlerinde görülen espirili protestolar yeni değil. Bu gayet ciddi olan espirili tutum tarihsel olarak hep kralın baskısı ile başa çıkmanın bir yolu olmuştur. Bir diğer önemli nokta ise şu; insanlar bir insanın kendi deneyimi ile hayatına sığdırabileceğinden çok daha fazla deneyime dijital yolla temas ediyor. Farklı dünyalar arasında kolay geçişler mümkün olduğunda geçmişin, geleneğin ağırlık yaratan zincirleri kolay çıkartılabiliyor.
Son söz
İdeolojik hegemonyayı aşarak kendi gerçeğine göre siyaset yapan gençlik ana muhalefeti de zorladı.(1) İlk kapıyı açanlar 19 Mart gündüzünde barikatı yaran sol-sosyalist öğrenciler oldu. Umudumuz hep var.
Ebru Işıklı / Endüstri Mühendisi – Akademisyen
Dipnot:
(1) https://jacobin.com/2025/04/turkey-students-imamoglu-protest-erdogan