Sevgili meslektaşım, Bir süredir seninle güzel güzel yazıştık. Yeri geldi ağlanacak halimize güldük, yeri geldi gülünecek halimize öfkelendik, bazen de yeri geldi kara kara düşündük. Derdimizi önümüze döküp düşünürken bazen korktuk, çekindik, yine de birbirimize cesaret verdik umut olduk. Aramızda, ilk mailim ile başlayıp, ikinci mailimle devam eden
Zonguldaklı madencilerin yeraltındaki direnişi ile gündeme gelen Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) ait kömür sahalarının ihale edilerek özelleştirilmesinin önünü açacak olan 58. Madde (Yeni 51. madde) değişikliği, TTK’nın aktif olarak üretim yaptığı ocaklar kapsam dışı bırakılarak Meclis’ten geçti. Değişiklik ile TTK ve TKİ ruhsatlarında
Selamlar, Bir önceki yazışmamızda da biraz bahsettiğim, hemen aksiyon almamız gereken çok acil bir konu var. Hayır hayır, işyerinde gelen mailler gibi acil değil, bu konu gerçekten acil. Çünkü bu sefer patronun değil, doğrudan bizim için gerekli. İster bir şantiyede çalışıyor ol, ister üretim hattında, ister bir İK
Sevgili meslektaşım, Nasılsın? Kendine bu soruyu sormaya pek fırsat bulamadığını bildiğimden ben sorayım istedim. “Eh işte, iş güç… Sabah gidip akşam geliyoruz.” diyen sesin kulaklarımda çınladı. Bütün yoğunluğunun arasında bayram tatili ilaç gibi gelmiş olsa gerek. Hele bir de yaz aylarına denk geldi ya, eğer on günü bağlayabildiysen
ETKB açıklama yaptı, madencilik sektörü yine ayağa kalkıyormuş. Ne zaman böyle bir açıklama gelse, heyecan duymak yerine tuhaf bir tedirginlik haline girmemizin aslında çok somut bir gerekçesi var. Buna gerekçe demek de iç ağrısı elbette, fakat madenciliğin en son ayağa kalktığında üç yüz bir adım sonra yüzükoyun yere
İstanbul’un semalarında kapkara ve kocaman bir bulut dolaşıp koca koca dolu parçalarını yağdırdığı sıralarda Makine Mühendisleri Odası’nın twitter hesabından bir tweet atıldı: “Mühendis Asgari Ücret protokolü tek taraflı iptal edildi. Mühendis açlığa mahkum olsun ama Fatih Terim 3,5 M€ kovulma bedeli alsın!!!” Bugüne kadar bu boyutuyla görmediğimiz bir
Peşinen “ben onun olağan halini de biliyorum” dersek, söze fena başlamış sayılmayız. Zira zihninizdeki Babil, karşınızdaki Keçiören metro inşaatı olunca, fen işleri bazen sarmayabiliyor. Sanat tarihi okusaydım keşke demek üzereyken, antik tiyatronun ortasına minare diktiklerini fark ediyorsun, işler iyice karışıyor. Bir elin vince sol yap demek için kalkarken,
Bilimsel düşünce, insanın tekniğe ihtiyaç duymasıyla – ya da herhangi bir ihtiyacı üzerinden gelişerek – var olmadı, hâlihazırda kendi doğasının bir parçasıydı. Aksi takdirde, dogmatizm karşısında başarıya ulaşması mümkün olmazdı (Bugün evrene Aristo’nun feneriyle değil, Galileo’nun teleskobuyla bakıyoruz). Dolayısıyla, keşif ve icat, her şeyden önce kâşif ile mucidin
Soma katliamının, 301 işçinin Soma Holding’e bağlı Eynez kömür ocağında hayatını kaybettiği kara günün 3’üncü yıldönümündeyiz. 13 Mayıs 2014… 301 işçinin 5’i meslektaşlarımız, maden mühendisleriydi. Daha dün gibi geliyor birçoğumuza, Soma’dakiler için, madenci yakınları için zaman geçmiyor, acıları, üzüntüleri azalmıyor, kayıplar geri gelmiyor. Artık tek umutları devam eden
Malum, bugünlerde ‘hayır’cılar mahalle mahalle çalışıyor. Kimisi ‘hayır’cı öğretmen, kimisi ‘hayır’cı işsiz, kimisi ‘hayır’cı esnaf, öğrenci… ‘Hayır’cı beyaz yakalı da var. Hem mahallesinde, hem iş yerinde hayır için çalışan beyaz yakalı. Ofis çalışanları, bilişimciler, araştırmacılar, reklamcılar, mühendisler, mimarlar; beyaz yakalılar plaza önlerinde ofis arkadaşlarına ‘hayır’ı anlatıyor, ‘hayır’ çalışmasını
Türkiye’de 2016 yılında 1970 işçi hayatını kaybetti(1). Dile kolay değil! Her gün ölüyor işçiler. Ölenler arasında mühendisler de var, hatta öğrenimine devam eden mühendislik öğrencileri de. Mühendisler sadece ölmüyor. Mesleki sorumlulukları sebebiyle kazalar, iş cinayetleri, katliamlar sonrası yargılanıyorlar da, yargılanmalılar da. Peki sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı
Çalışma yaşamında mühendis hikayeleri serisi bu kez bir mimar meslektaşımızla devam ediyor. Meslektaşımız 28 yaşında, ODTÜ 2011 yılı mezunu. 1 ay gibi bir kısa bir çalışma süresi dışında 3 senedir işsizim. Çok fazla iş görüşmesi yapmadım aslında. İlk iş yerime 2012 yılında girdim. Arkadaşlarımın çalıştığı bir ofisti. Beni
Çalışma yaşamında mühendis hikayeleri serisi devam ediyor. Bu kez 28 yaşında kadın bilgisayar mühendisi meslektaşımıza kulak veriyoruz. ‘Belki değişir, düzelir her şey, ümit etmesi bile güzel’ Bilgisayar mühendisiyim. Başka bir deyişle ücretli çalışan, beyaz yakalı işçiyim. Mesleğim birçok farklı alt disiplinden oluşuyor. Ben, AR-GE Yazılım uzmanı pozisyonunda yazılımcı
Bu sefer işsiz bir makine mühendisi anlatıyor kendini, iş arama sürecini.. Meslektaşımız 25 yaşında, erkek.. İş arama süreci yıpratıyor ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden Haziran 2016’da mezun oldum. Eğitimime devam ederken Arçelik’te çalışmaya başladım. Birkaç ay sürdü. Şu an çalışmıyorum. Önceliğim akademik olarak kendimi geliştirmek ve eğitimime devam etmek
Karadeniz, çok uzun zamandır doğal varlıklarını sermayeden korumaya çalışıyor. Enerji, maden ve inşaat projeleriyle yaylaları betonlaştırılıyor, dereleri kurutuluyor, dağları delik deşik ediliyor. HES’ler, sahil yolu, maden arama faaliyetleri, “yayla turizmi” geçmişten bugüne uzanan yıkımları özetliyor. Dereleri kurutanlar bugün Cerattepe’de maden faaliyetleriyle, Kavrun yaylasında “yeşil yol” ile katliamı sürdüyor.
Şehir plancısıyım. Özel sektörde yaklaşık 2.5-3 yıldır çalışıyorum. İş arama sürecinde kafam biraz karışıktı, mesleki anlamda beni geliştirecek bir işte çalışmak istiyordum. Tam da bu yüzden hâlihazırdaki özel planlama bürolarının çalışma yöntemlerinin, tarzlarının ve iş ortamlarının ötesinde bir beklenti içindeydim. Dolayısıyla da istediğim türden bir büroyu araştırmaya başladım.
Ben harita mühendisiyim. Özel bir harita bürosunda çalışıyorum. Mezun olalı bir buçuk yıl oldu. Kendi meslek alanımdaki ilk işim ve bu işe gireli 9 ay oldu. İş arama sürecimden bahsetmem gerekirse, öncelikle bir hayli sancılı geçtiğini söyleyebilirim. 7 ay boyunca iş peşinde koşturdum. İşverenlerin cinsiyetçi ayrımlarına ve yeni
Günümüzdeki anlamıyla üretim, belki de Magna Cartha’dan beri, bir tarihe – dolayısıyla diyalektiğe – tabiidir ve geçirdiği dönüşümler, toplumsal evrimle doğrudan ilişkilidir; aslında onun asli itici gücüdür[1]. Başka bir ifadeyle, hiçbir toplumsal doktrin, ondan bağımsız düşünülemez. Bu bakımdan, ne şekilde idare edildiğimiz, hangi koşullarda ürettiğimizle ve yaşadığımızla doğrudan
Bir dağa bakmak ve anlamamak… Yaşadık mı …. ? Biz hiç, bir dağa korkuyla sarıldık mı ? , umutla baktık mı… ? O dağı oysan kaç ömür sığar içine ?…. bildik mi …. ? Bir dağa kaç ömür , bir ömüre kaç dağ sığar sorduk mu … ?
Darbe girişimi ve OHAL gündemleriyle birlikte kente yönelik saldırılar hız kesmeden devam ediyor. Kamusal alanlar bugüne kadar nasıl pay ediliyorsa, imar oyunlarıyla ayrıcalıklar sağlanıyorsa bugün de yeni krizin fırsata dönüştürülmesi için KHK’lar, torba yasalar çıkarılıyor, talan sürdürülüyor. Kent içinde askeri alanların dönüşümü, bugüne kadar birlikte yürüyen AKP-Saray iktidarı