Kendi kabuğunda demokrasi bekleyenler: Beyaz yakalılar – Pınar Hocaoğulları

Taksim’de Haziran İsyanı’nın ardından büyük bir kalabalıkla olmak güzeldi. Kürsüden laiklik vurgusu yapıldığı zaman yüz bini aşkın kişinin ses vermesi, diktatörlüğe karşı cümleler ifade edildiğinde yine yüz binlerin tepkisi sevindirdi her birimizi.

CHP’nin çağrısıyla yapılan miting hazırlıkları sürerken, sosyalistler, emek ve meslek örgütleri darbeye, diktatörlüğe, OHAL’e karşı bu buluşmayı gündemine almışken AKP’lilerin yalan yanlış provokasyonları tutmadı Taksim Meydanı’nda. Miting sonrası yine medyanın ‘CHP’nin mitingine AKP’liler de katıldı, ne hoş oldu…’ gibi manipülatif yayınlarının da bir hükmü yok. Gericiliğe, diktatörlüğe karşı laiklik ve demokrasi isteyenler Taksim Meydanı’nı doldurdu, yan yana geldi, birbirini gördü, gönlü burada olan ama öyle veya böyle gelmeyenler de bu tabloyu görmüş oldu.

Beyaz yakalılar da öyle veya böyle mitinge gelmeyenlerden. Mühendis, mimar, şehir plancıları topluluğu olarak gözlerimiz aradı ofis arkadaşlarımızı, plaza çalışanlarını, meslektaşlarımızı. Buradan yola çıkarak beyaz yakalıların, mühendislerin, mimarların, plancıların laiklik ve demokrasi istemediğini, diktatörlüğe karşı olmadıklarını söyleyemeyiz elbette, öyle olmadığını biliyoruz zaten. Yoksa Gezi’de yaşamına saygı isteyenlerin en kitlesel topluluğunu oluşturmazlardı, bilgisini, birikimini isyana katmazlardı, isyanı işyerlerine taşımazlardı. AKP’nin isyanı şuursuz polis şiddetiyle bastırmasının ardından kent ve doğa mücadelelerinde yer almazlardı, kadınların şiddete, gericiliğe karşı isyanını büyütmezlerdi, işyeri pratiklerini daha fazla paylaşmaya, güvencesizliği daha fazla konuşmaya başlamazlardı…

Özellikle son bir yıldır Türkiye’nin siyasal gündeminin olağanüstülüğü su götürmez. 7 Haziran seçimlerinde yenilen AKP-Saray iktidarının savaş politikalarını tırmandırarak başkanlık rejimini tesis etmeye başlamasıyla pek çok katliam yaşadık. ‘Canlı bombalar’ barış isteyenlerin ortasında, yaşam alanlarımızda, havaalanında, otobüs duraklarında patladı. Hırsızlığı, katliamları uluslararası arenada da tescilli hale gelen AKP’nin yaşamlarımızda, kamusal alanda gerici uygulamalarıyla tedirginlik, endişe arttı ve arttı. Çoçuk tecavüzleriyle de iyice ortalığa saçılıveren çürümüşlük sıktı da sıktı. En çok beyaz yakalılar tedirgin olmadı, sıkılmadı ama onlar hızlı çekildi kabuklarına. Ne de olsa ofiste, plazada, işyerlerinde, madende, şantiyede kendi kabuğunda olmak, kendi kabuğunda sıkılmak, öfkelenmek çok bildik, çok tanıdık.

Ve bir de darbe girişimi! Yaşam alanlarında askerler, tanklar, F16 sesleri, camilerden bangır bangır okunan selalar, sokaklarda cihatçılar! ‘Darbeyi de püskürten’ AKP’nin, Saray’ın karşı hamleleri. İlan edilen OHAL. Ucu nereye varacağı belli olmayan tasfiye süreçleri, işten çıkarmalar…

Ne bir film, ne de oyun bu yaşananlar. AKP’li Türkiye halleri beyaz yakalıların da yaratıcılığını zorlayacak kadar gerçek. Bekledikçe, dışarı çıkmadıkça, konuşmadıkça normalleşmiyor. Kafeler, restoranlar, haftasonu akşamları yeniden kalabalıklaşmaya başlayınca olağanlaşmıyor. Yan yana gelmeyince, birlikte olmayınca, dayanışmayınca tedirginlik korkuyu besliyor.

Hal böyle olunca darbeye, diktatörlüğe karşı çıkanlarla, gericiliğe karşı laiklik isteyenlerle, demokrasi mücadelesinde buluşulmalı çokça. Ne burun kıvıracak, ne bahane bulacak zaman değil. Hele de tüm bahaneler aslında kendimize olan saygıyı her seferinde biraz biraz törpülerken hiç değil!

Gülmeyi, eğlenmeyi, alay etmeyi; mücadeleyi böylelikle ilerletmeyi iyi bilir beyaz yakalılar. 2013 yılından beri böyle yaratıcılıklarla çağırdık birbirimizi sokağa, dayanışmaya. Eğlencemiz, bilgimiz ve emeğimiz ortaklaştıkça arttı.

Şimdi yeniden alayla başlayalım. Tepemizde jetler uçarken, sonik patlamaları da deneyimlerken bankamatiklere koşuşumuzla, marketlerde yiyecek avcılığı yapışımızla, sosyal medya alemlerine veda edişimizle alay edelim önce. Hep birlikte yurt dışına ‘kapak’ atamayacağımıza göre, mahallemizde, işyerlerimizde yaşamaya, çalışmaya devam edeceğimize göre mücadeleyi daha fazla tanıma, deneyimleme zamanı şimdi.

Kendi kabuğumuz güvenli değil, güvenceli değil artık. AKP-Saray iktidarı özgürlük, laiklik ve demokrasi isteyenlerce sonlanmadıkça bu saldırı öyle veya böyle bulacak bizi. Belki evde, belki bir kafede, belki bir caddede, belki iyice çekilmez hale gelebilecek çalışma hayatımızda.

Uzun lafın kısası #direnbeyazyaka.

Pınar Hocaoğulları / Elektronik ve Haberleşme Mühendisi
Politeknik YK Başkanı