Yüzde 1 için – Çiğdem Toker (T24)

On yıllar içinde yetişip var olan güzelim bir orman, bu çağda ve bu kuraklıkta herkesin gözünün önünde ve jandarma gözetiminde yok ediliyor. Ormanlara halkın girişinin kısıtlandığı yangın sezonunda hızar motorları fazla mesaide. Ne güzel değil mi?

Kestirenlere sorsanız, size memleketin enerji ihtiyacından, beraberinde adeta refah artışı ve istihdam getiriyormuş gibi kutsallaştırılan “büyümeden” bahsedip sizi gerçekçi olmamakla itham edebilirler. Biraz daha ileri giderseniz hedef bile gösterilirsiniz. Ormanı savunmak vatana ihanetle bile eş tutulabilir.

Oysa gerçekler farklı. Aslına bakarsanız, o ağaçları kestirenler ile milyonların gerçekliği çok farklı. Durduğunuz yerler aynı olmayınca, o pencerelerden gördüğünüz gerçeklikler de farklı oluyor doğal olarak.

Konuya döneyim: Linyit sahası açmak amacıyla uzun süredir hedefte olan Milas’ın Akbelen ormanı, katledilmeye başlandı. Kömür sahası açmak için yüzlerce ağacın -yer yer yörede yaşayan kişilere yevmiye karşılığı- takır takır kestirilmesinde bu kesime itiraz eden köylülerin güvenlik güçleri tarafından engellenip darp edilmesinde, köylü kadınlara ters kelepçe takılmasında insanın ruhunu boğan örseleyen, öfkelendiren; biz vatandaşlara büyüme, kalkınma diye elektrik ihtiyacı diye sunulan gerekçelerde inandırıcı olmayan yanlar mevcut.

Bir kere hatırlayalım:

Bu ağaçların kesilmesinin görünür nedeni, iki termik santrale yakıt sağlamak. Yeniköy ve Kemerköy santralleri elektrik üretirken kömür kullanıyor. Kesilen ağaçların ardından kelleşen ve çoraklaşan zeminin altında da linyit yatakları olduğu düşünülüyor

Bu iki santrali de iki özel şirketin ortak kurduğu bir şirket işletiyor. Limak ile İçtaş şirketlerinin ortaklaşa kurduğu YK Enerji, iki termik santrali 2014 yılından bu yana işletiyor. Tabii ki devletin yaptığı bir özelleştirme operasyonu sonrası.

Bu ağaçlar neden kesiliyor derseniz, kısaca üretimin sürekliliği için cevabı verilebilir Şirketin elinde linyit çıkarabildiği alan, belli ki bir müddet sonra tükenecek. Yıllarca baca gazı arıtma tesisinin olmayışı, tarımsal alanlara ve insan sağlığına verdiği zararla yüzlerce habere konu olmuş bu iki santral belli ki elektrik üretmeye devam edecek.

Peki elektrik üretimini buradan, bu hiç de iyi bilinmeyen iki santralden, sağlamak ne kadar zorunlu?

Sorduğunuzda tabii ki bu üretimin zorunlu olduğu yanıtını alırsınız. Aksi bir cevaba zaten ihtimal olamaz.

Toplam kapasitenin yüzde 1’i için

Gelin somut verilere bakalım: Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre Yeniköy Termik Santrali’nin kurulu gücü, işletmedeki kapasitesi 420 megavat. Kemerköy Termik Santrali’nin ise 675.209 megavat.

Yani iki santralin toplam kurulu gücünü alt alta topladığınızda 1100 megavata ulaşıyorsunuz.

Bu ise Türkiye’nin tamamının elektrik enerjisi alanındaki kurulu güç kapasitesinin yüzde 1’i.

Evet yanlış okumadınız, bu ağaçlar Türkiye’nin tamamının enerjisinin yüzde 1’ini üreten iki santral için kesildi. (Resmi verilere göre bu yılın Haziran ayı sonu itibariyle Türkiye’nin kurulu gücü 104 bin 904 megavat.)

Çok yazık değil mi gerçekten? Hadi bu kararı alanların içi sızlamıyor. Bir üzüntü emaresi taşımıyorlar. Peki bu iktidar temiz enerji övgüsünü boşuna mı yapıyor, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek elektrik enerjisinin, bu iki santralin ürettiği yüzde 1’i karşılama ihtimali, imkanı hiç mi yoktur?

Peki bu iktidar imza attığı, taraf olduğu iklim değişikliğiyle, çevreyle ilkgili onca uluslararası metni de mi umursamıyor?

Soruyu böyle sorunca, okurlar “Tabii ki umursamıyor, ne sandınız ki” ya da “Bunda şaşıracak ne var ki” gibi yanıtlar veriyorlar ama biz bir hukuk devletinde yaşadığımız tasavvurunu terk etmeyi doğrusu hiç düşünmüyoruz.