Yaşamı Savunanlar Direnişe ve Mücadeleye Devam Dedi

Suyuna, toprağına, ormanına, emeğine sahip çıkanlar, forumun ikinci gününde farklı şehirlerde sürdürdükleri mücadele deneyimlerini paylaşmaya devam etti ve çıkan sonuçlarla oluşturulan sonuç bildirgesi 17 Ekim günü Kadıköy’de halkla paylaşıldı.

Forumun ikinci günü,  Genetiği Değiştirlmiş Organizmalar (GDO), yer altı sularının ticarileştirilmesi ve su havzalarının kirletilmesine ilişkin mücadelelerdeki deneyim aktarımlarının paylaşıldığı oturumla başladı.

GDO’ya Hayır Platformu adına katılan forum katılımcısı, genetiği değiştirilmiş organizmaların nasıl elde edildiği bilgisiyle sunumuna başladı. Bir sömürgeleştirme alanı olarak tariflenen GDO uygulamalarıyla tohum sahibi olmayan üreticilerin tohumları şirketlerden almak zorunda kalacakları bir sürecin inşa edildiği ifade edildi. GDO’ya Hayır Platformunun etkinlikleri anlatıldı. Sunum, GDO’lu ürünlere ihtiyacımız olmadığı, GDO ile ilgili olarak “üretim sonucunda daha fazla verim alındığı, tarım kimyasallarının daha az kullanıldığı” gibi bilgilerin doğru olmadığı, gıda egemenliğini savunmak ve istemek gerektiğini söylenerek bitirildi.

Suyun ticarileştirilmesinin bir boyutu olan şebeke sularındaki suların içilmemesi, suyun şişelenerek satılmasına ilişkin sunum yapan Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği üyesi, ‘su çeşmeden içilmeli’ vurgusunu yaptı. Çeşmelerimizden akan suyun kirli olduğu söylemlerine karşılık olarak suların şişelenmesi esnasında kimyasal maddelerin kullanıldığını, şişelenen suların çeşitli yöntemlerle yumuşatıldığını, bu yöntemlerin de sağlığa zararlı olduğunu ifade edildi. Şehir şebekelerinde içilebilir suyun akmasını sağlamak gerekir vurgusuyla sonlanan sunumun ardından suların kirletilmesinin konu olduğu üçüncü sunumda, Trakya’da bulunan Ergene nehrinin kirletilmesine karşı mücadele süreci anlatıldı. Uzun Köprü Çevre Gönüllüleri Derneği üyesi, yaptığı sunumda çok sayıda fabrikanın varlığını, çoğunun ruhsatsız olduğunu, tüm yapılan başvuru ve şikayetlere rağmen gerekli denetimlerin yapılmadığını ifade etti. Tarım topraklarını besleyen Ergene nehrinin bugün bu vasfını, kirliliği sebebiyle kaybettiği ifade edildi.

İlk oturumun son sunumu İstanbul’daki su havzalarının ve ormanların yok olmasına sebep olacak 3. Köprü  üzerine yapıldı. 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu temsilcisi yapılan etkinliklerle birlikte, üçüncü köprüye karşı sürdürülen mücadelenin İstanbul’daki su havzalarının kirletilmesine, kuzey ormanlarının yok edilmesine karşı bir mücadele olduğu gibi kentsel dönüşüm adı altında sürdürülen rant projelerine karşı barınma hakkını savunan bir boyutu olduğu vurgusunu yaptı.

İkinci oturumun ilk bölümünde Rize, Artvin, Giresun ve Trabzon’daki HES karşıtı mücadele deneyimleri paylaşıldı. İkinci bölümde ise Amasya, Tokat, Hasankeyf, Munzur, Allianoi, Kastamonu-Loç, Düzce Aksu, Muğla Saklıkent, Antalya Alakır, Eskişehir Gürleyik bölgelerindeki HES karşıtı mücadeleler anlatıldı.

Derelerin Kardeşliği Paltformu üyelerinin, Fındıklı Derelerini Koruma Platformu üyesinin, Saklıkent Koruma Platformu üyelerinin, Niksar Belediye Başkanı, Amasya, Tokat, Munzur, Hasankeyf ve Kastamonu Loç’tan gelen konukların katılımıyla gerçekleşen sunumlarda,  ağırlıklı olarak vurgulanan HES’lerin asıl olarak suyun kullanım hakkını elde etmek, suyu özelleştirmek üzere yapılması oldu. Doğanın katliamına karşı verilen mücadele ile halkın su hakkı mücadelesinin birleşik bir mücadele olduğu sıkça dile getirilen ifadeler arasında yer aldı.

Mücadele süreçleri anlatımların tamamında ortak olan ÇED toplantılarının engellenmesi, toplantı için gelen yetkililerin köylerden kovulması eylemleriydi.

Yerellerde verilen mücadelelerin birleştirilmesi, ortak bir programla birlikte merkezileştirilmesi gerektiğini farklı bölgelerde HES karşıtı mücadele içinde yer alan tüm katılımcılar dile getirdi. Bu mücadelelere mühendislerin, hukukçuların, bilim insanlarının katılımının halkın bilgilendirilmesi, direnişlerin büyümesi, söylenen yalanlara bilimsel verilerle karşılık verilmesi açılarından önemli olduğu da ortak olarak öne çıkan ifadeler arasındaydı. 

Sunumların tamamı yapılan eylemlerin, etkinlik ve toplantıların fotoğrafları eşliğinde gerçekleşti. Sunumlar arasında gösterilen Munzur mücadelesini anlatan ve Antalya Alakır’dan gelen konukların hazırladığı HES karşıtı mücadelelerin konu edildiği belgeseller, mücadelelerin ve direnişlerin filmlerle birlikte Türkiye’nin dört bir yanında anlatılması ve paylaşılması imkanı doğurması açısından büyük önem taşıyor.

Sunumlardan sonra yapılan forumda Suyun Ticarileştirmesine Hayır Platformu Üyesi Gaye Yılmaz, soluduğumuz havanın piyasalaştırılması anlamına gelen karbon ticaretini anlatan bir sunum gerçekleştirdi. Havanın piyasalaştırılması adımlarında Kyoto protokolünün amacı ve sermaye tarafından son zamanlarda yüksek sesle propaganda edilen yenilenebilir enerji yatırımlarına ilişkin açıklamaların yer aldığı anlatım; sermayenin emeğe, yaşama ve doğaya dönük saldırı ve talan politikalarının bir başka örneğini göstermiş oldu.

Forumda bilim kurulu kurulması, hukuk birimi oluşturulması gibi önerilen yanı sıra suyun kirletilmesi, kent şebekelerinde içilebilir suların akması, kentlerdeki su hizmetlerinin pahalılaştırılması, tarım alanlarının korunması gibi taleplerin bütün olarak bir mücadele programı içerisinde yer alması dile getirildi.

Suyun Ticarileştirmesine Hayır Platformu Üyesi Prof. Beyza Üstün’ün forumu ve önerileri değerlendirdiği kapanış konuşmasıyla,  sonuç bildirgesinin hazırlanacağı strateji toplantısına geçmek üzere, etkinliğe son verildi. 

İki gün süren forumun ardından 17 Ekim günü Kadıköy İskele Meydanı’nda gerçekleştirilen bir şenlikle forum sonuçları halkla paylaşıldı. Tiyatro Simurg’un performansı, Ercan Aydın, Erdal Bayrakoğlu’nun şarkıları ve Kostamonu Loç Vadisi’nden katılımcıların yöresel oyunları ile oldukça canlı geçen şenlikte tüm katılımcılar suyun ticarileştirilmesine karşı kararlı mücadelelerini sürdüreceklerini yinelediler.

Forumun sonuç bildirgesi için tıklayınız…

politeknik.org.tr