Mimarların ‘WikiLeaks’i nasıl kapatıldı? – Cüneyt Özdemir

Bir süre önce internette dolaşırken bir site keşfettim. Adı Mimarazzi’ydi. Mimarlığa meraklı olduğum için hemen içine daldım. Kimin açtığı bilinmeyen sitede Türkiye’deki mimarlık bürolarının isimleri vardı. Mimarlar bu bürolardaki çalışma şartları ve ünlü Türk mimarları hakkında yorum yapıyorlardı. Hafta sonu fazla mesai yapılıyor mu, mimarların sigortaları yatırılıyor mu, öğlen yemekleri nasıl, çalışma şartları nedir, mimarlar mimarları eleştiriyordu. Ama ne eleştiri… Yazan mimarların kimlikleri gizlendiği için pek çok eleştiri acımasızdı. Kimi mimarlık büroları ve mimarlar bu zor sınavdan alınlarının akıyla çıkarken kimileri de yerden yere vuruluyordu. İnternetteki sözlüklerin mimarlara uyarlanmış şekli diyebiliriz. Ancak Mimarazzi’nin yayın hayatı kısa sürdü. 

Zira mimarların acımasızca eleştirdiği bürolardan biri olan Autoban, siteye bir ihtarname gönderip hakkındaki eleştirilerin Mimarazzi’den çıkartılmasını istedi, bunun üzerine de Mimarazzi sansür girişimine boyun eğmemek için yayın hayatını durdurdu. Açıkçası pek anlamadığım bir alınganlık ve orantısız bir tepki gibi gelse de Mimarazzi kendi kendinin fişini çekti. Türk mimarları açısından kısa ve ilginç bir deneyimdi. 

Siteye en son girip baktığımda Mimarazzi’nin sahibi konuya benim ilgi göstermemden de rahatsız olduğunu belirttiği matrak ve şakacıktan ‘sinirli’ bir röportaj vermiş. Mimarazzi’nin daha çok mimarlar arasında kalmasını istiyorlarmış, biraz da benim yüzümden iş büyümüş (Mimarazzi’ye gelen mimar tepkilerini Dipnot Tablet’te yayımlanan haftalık dergimize haber yapmıştım, okumanızı tavsiye ederim). Tabii bu deneyim sırasında Mimarlar Odası ve mimarlığın nabzını en iyi tutan Arkitera dergisinin tavrından da yakınıyor. Türkiye’de her sektörde olduğu gibi mimarlık sektörü içinde de gelir adaletsizlikleri, zor çalışma koşulları, dev egolarla mücadele ve baş etme gayreti mevcut. 

Mimarazzi bu anlamda önemli bir işlev yüklenmişti. Üstelik pek çok mimari büro için de kendini yenileme ve düzeltme imkânı sunmuşlardı. Siteyi kapattıran Autoban’a bir dost olarak ‘Bu ne tahammülsüzlük…’ demekten başka söz bulamıyorum. Okan Bayülgen ile kavgalarından sonra bir de bu eklenince Autoban’ın Türkiye’deki yayılan şöhreti ile uluslararası şöhreti ters orantılı olarak büyüyor.

Radikal / Cüneyt ÖZDEMİR