Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Bülent Arınç`ın çözüm süreci ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın açıklamalarına verdiği yanıtın, AKP içinde başlattığı tartışma, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek`in Arınç`ı hedef alan sözleriyle bir başka boyuta evrildi.
Kırıcı ve hakaretler içeren tartışmanın düzeyi, Hükümet sözcülüğü ve büyükşehir belediye başkanlığı makamına yakışmıyor olsa da, asıl üzerinde durulması gereken bölüm, tartışmanın içeriği ve özellikle Bülent Arınç`ın Melih Gökçek ile ilgili sözleriydi.
Arınç`ın sözlerinin kelimenin tam anlamıyla “itirafname” olduğundan hiç şüphe duymuyoruz. Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun, bir bakanın bir belediye başkanını talanla, yağmayla, haksız kazanca yol açmakla, yakınlarına politik ikbal sağlamakla suçlaması Hükümetin aczini, yetersizliğini açığa çıkartmakla kalmaz, tespit edilen, bilgi dahilinde bulunan suçların görmezden gelindiğini, yargı sürecinin şimdiye kadar işletilmediğini, yaşanan polemiğe kadar da belediye başkanı suçlarının hükümet tarafından sumen altı edildiğini ortaya çıkarır ki, ülke kamuoyunun böylesi bir hukuksuzluğa tepki göstermemesi ve kabullenmesi mümkün değildir. İşin en ilginç yanı Bülent Arınç, kamuoyu önünde Melih Gökçek`in suçlarını açıktan sıralaması ve hatta genel seçimlerden sonra 100 suçunu daha paylaşacağını sözlerine eklemesidir.
Nitekim biri merkezi, diğeri yerel yönetimin temsilcisi iki siyasetçinin tartışması kamuoyunda büyük bir infiale yol açmış, Cumhuriyet Savcılığına suç duyuruları yapılmış, protesto gösterileri başlamıştır.
TMMOB`a bağlı Meslek Odalarının Ankara Şubeleri ile TMMOB Ankara İKK tarafından yapılan açıklamalarla konunun Ankara ölçeğinde ayrıntıları ile ele alınması ve Melih Gökçek`in işlediği onlarca kent suçunun bu vesileyle bir kez daha kamuoyuyla paylaşılmış olması nedeniyle bizler projektörlerimizi Ankara kentinin dışına tutmayı ve ortaya çıkan soruna dahil daha genel bir değerlendirme yapmayı ve bazı noktaları vurgulu hale getirmeyi uygun gördük.
Ankara 25 senedir AKP`li belediye başkanı tarafından yönetilmekte, ülkemizde ise 12 yıldır AKP iktidarda bulunmaktadır. Bu zaman zarfında merkezi ve yerel yönetimlere talan, yağma, yandaşlara ve yakınlara çıkar sağlama, kamusal değerleri, kentlilerin ortak kullanım alanlarını ulusal/uluslararası büyük sermaye gruplarına peşkeş çekme öne çıkan uygulamalar olmuş, Türkiye adeta AVM ve lüks konut cenneti bir ülke haline getirilmiş, başta inşaat olmak üzere bütün bir üretim süreci denetimsizliğe, kaosa mahkum edilmiş, bunun sonucunda da Türkiye iş cinayetleriyle bir anılır olmuştur.
Ne yazık ki kamu idaresi aynı zamanda usulsüzlüklere, yolsuzluklara, kayırmacılığa, kamusal değerler üzerinden haksız zenginleşmeye sebebiyet vermiş, kamusal değerler, yeşil alanlar, akarsular talan edilmiş, yatırım politikasına toplumsal ihtiyaçlar değil, rant beklentisi yön vermiş, siyasi iktidar yanlısı “türedi” zenginler peyda olmuş, yandaş olmayanlar kamu ihalelerinde devre dışı tutulmuş, kamu üzerinden zenginleşenler zamanla ülke siyasetinde söz sahibi haline gelmiştir.
Başka hiçbir örneğe gerek yoktur. Sadece Kamu İhale Kanunu`nda (KİK) son 12 yılda yapılan değişiklikler hatırlansa bile AKP`nin nasıl bir ülke ve nasıl bir kamu ihale sistemi yaratmak istediği gayet net bir biçimde anlaşılacaktır. KİK`te yapılan değişikliklerin sayısını akılda tutmak mümkün olmaktan çıkmıştır. Kanunun kendisinde, yönetmeliklerde, tebliğlerde gerçekleştirilen değişikliklerin sayısı Kamuda “ihalesiz ihale dönemi” AKP iktidarında başlamış, kamu ihaleleri adrese teslim şeklinde yandaşlara dağıtılmıştır.
Açıkçası 12 yıllık AKP iktidarının hukuksuzluğunu, adalet ve eşitliği ortadan kaldıran uygulamalarını, toplumsal ve kamusal zararına yol açan karar ve tasarruflarının tamamını hatırlatmak hem mümkün hem de gerekli değildir. Çünkü kamuoyu bu konuda yeterli bilgiye sahiptir.
Ancak İnşaat Mühendisleri Odası olarak dikkat çekmek istiyoruz ki, AKP Hükümetinin TMMOB ve bağlı Meslek Odalarına karşı tutumu bütün bu gerçeklerden bağımsız değildir. TMMOB ve bağlı Odaları, Anayasal ve yasal hak ve yetkilerinden hareketle kamu idaresini toplum adına denetlemekte, siyasi iktidarın uygulamak istediği projeleri kamusal yarar ilkesinin süzgecinden geçirmekte, kamuyu zarar uğratacak ve haksız kazanca sebebiyet verecek projelere karşı yargı yoluna başvurmakta, hukukla, bilimle ve mühendislik mesleğinin evrensel kabulleriyle çelişen projelere direnmektedir.
Kamuyu talan eden bir siyasi iktidarın kendisine karşı direnen kurumlardan olan TMMOB`nin yasasını değiştirmek istemesi, son birkaç yıldır gerçekleştirdiği mevzuat değişiklikleri ile Meslek Odalarını güçsüzleştirmesi, ekonomik açıdan zayıflatması, üyeleriyle ilişkisini kesmesi, idari ve mali denetim ile Meslek Odaları üzerinde vesayet ilişkisi kurmak istemesi tesadüf değildir.
Nasıl bir Türkiye`de yaşadığımızın resmi Bülent Arınç ile Melih Gökçek gerginliği vesilesi ile gün ışığına çıkmış, aynı zamanda TMMOB`nin siyasi iktidara direnişinin dayanakları anlaşılır hale gelmiştir. TMMOB bu kirliliğe direnmiş ve haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Bilinmelidir ki Bülent Arınç`ın itirafları buz dağının görünen kısmıdır, asıl büyük kirlilik suyun altındadır. Türkiye`nin ilerici, yurtsever, aydınlık yüzlü inşaat mühendislerinin örgütü İMO, ilgili herkesi, her yurttaşı kirliliği deşifre etmeye çağırmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu