‘HAYIR’ diyen beyaz yakalı çalışanlar kazanıyor! – Gökçe Tatlısu* (BirGün)

Maslak’ta bir plazada pazarlama uzmanı, Gebze’de organize sanayide mühendis, Bakırköy’de bir şantiyede mimar, Beyoğlu’nda bir yayınevinde redaktör ya da Türkiye’nin herhangi bir semtindeki evinde freelance çevirmen olarak pek de kısa olmayan çalışma saatlerimizde aşağıdaki gibi birçok “teklife” maruz kalırız:

“Sigortanı asgariden yatıracağız, maaşının bir kısmını elden vereceğiz.”

“Yasal sınırın üzerinde fazla mesai yapacaksın, sınırı aştığı için ücret de ödeyemeyiz.”

“İşler çok yoğun, fazla mesai de yetmiyor, evde de maillere cevap vereceksin.”

“Zorunlu BES kesintisi yapacağız, tasarruf yapmış olacaksın.”

“Tazminatsız işten çıkartmamızı istemiyorsan aza kanaat et, istifa et.”

Bu cümleler ve benzerleri tepeden alta doğru ağızdan ağıza taşınıp hem işletmeye hem de çalışana kazandıran teklifler gibi duyurulur. Oysa çoğunlukla biraz tehdit içerirler ve de yasalara uygun değildirler. Yeri gelir, sadece yönetici olduğumuz için bize bağlı çalışanlara da bu cümleleri kurmak durumunda kalırız. Fakat ister teklif eden, ister edilen tarafta olalım, bu teklifler bizim değil, sadece şirketin çıkarınadır. Her şey kontrolümüzde gibi görünse de bir çeşit tahakküm altındayız: İşletmeyle suç ortaklığına zorlanıyoruz; yasaları birlikte çiğniyoruz.

Arzumuz bu çalışma ve yönetilme koşullarında bize emredileni “yapmamayı tercih etmek”, edebilmek. Seçme şansımız varmış gibi görünüyor ama hayır diyebildiğimiz şeyler sınırlı. Ara sıra “bu sefer hayır” diye düşünsek de “Hayır” demek kolay değil. Hayır dediğimizi her hayal ettiğimiz noktada kaybedeceklerimiz aklımızda. Zor da olsa, henüz söylememiş de olsak “Hayır”larımızın farkında olmak, onları aklımızda tutmak karşılaştığımız her aslında şirket çıkarına teklifte bize güç verecektir.

Bugün referandumla bir “teklif” konuyor önümüze. Bizzat “ülkenin işletmesi” tarafından evet demeye çağırılıyoruz. Bu çağrı şirketlerin kazan-kazan süsü verilmiş suç ortaklığı çağrısı gibi. Hani “Çekiliş kazandınız, hemen şimdi şunu alırsanız şu da çok ucuza!” diyerek cebimizi boşaltan satıcıların teklifleri gibi aceleci üstelik. Bize “yasalar hızımızı kesmesin” denilerek denetimsizliğin yasa haline gelmesi öneriliyor. “İstikrar” kaybı bir tehdit gibi öne sürülerek söz hakkımız yokmuş gibi yapılıyor. “Hayır” deme arzumuz bastırılmaya, patrona henüz söylemediğimiz hayırlar aklımızdan da silinmeye çalışılıyor.

Ama bu sefer hayır. Çünkü henüz bu devlet bir işletmeye dönüşmedi. Biz kendimize temsilciler seçtik, ülkeye patron seçmedik. Bu sefer “Hayır” demek kolay, diyebiliriz. Çünkü hayır dersek kazanacağız: Ülkenin şirkete dönüştürülmesine, şirkete dönüştürülmüş bir ülkenin ücretsiz çalışanları olmaya hayır.

Bugün her şey çok mu güzel, diyeceksiniz. ‘Hayır’, ama hız, kâr ve gücün yerine hâlâ özgürlüğün, demokrasinin, barışın ve huzurun melodilerinin duyulabildiği, umudun yeşerdiği bir ülke hayalimiz var. Yürütmenin, birbirini dengeleyen güçlerden biri olmak yerine, tek bir kişiye bir hak gibi sunulduğu, “patronluk” olduğu bir ülkedeyse böyle umutlarınız olamaz. Bizi yönetmeleri için seçtiğimiz insanlar tarafından bize işte bu teklif ediliyor. Üstelik bir patron edasıyla… Bizi hız, kâr ve güç uğruna hukukun dışına çıkmaya ikna emek için sanki ruhumuzu satın alacak imzayı ister gibi… Dikkatimizi dağıtacak hayır sesleri susturularak, binlerce kişinin işten atılması ve binlercesinin hapsedilmesi bir tehdit gibi aklımızdayken, tercihimiz soruluyor.

Her teklifi kabul etmek zorunda değiliz. Herkesin ortaklaşabileceği yeni bir sistem için hep beraber konuşabilmek, kafa kafaya verebilmek için bu teklifi reddediyoruz. “Hayır” diyoruz. Kazanacağımızdan eminiz. Hatta şimdiden kazanmaya başladık: Birbirimizden yeni şeyler öğrendik, umutlarımızı birleştirdik, arkadaş olduk ve toplumu kucaklayan bir anlayışa sahip olduk.

‘Hayır’dan vazgeçmekle kazanacağımız bir şey yok, ama yönetenlerin hukuka uymasından hepimizin kazancı var. Hayır diyelim, elimizin ulaştığı her yere HAYIR’ı götürelim, kesinlikle kazanacağız: Kendimizi, memleketimizi, huzurumuzu… Birbirimizi kazanacağız.

*Gökçe Tatlısu – #Hayır Beyaz Yaka