TMMOB: “Otoyollar ve Köprüler de Satıldı”

2003 yılında özelleştirme kapsamına alınan otoyollar ve köprüler, düne kadar kamunun varlığı iken bugün özel şirketlerin varlığı haline getirildi. Kamusal varlıklar yıllardır talana açılmış ve bu ülkenin tüm kamusal birikimleri heba edilmiştir. Toplum her özelleştirme işlemi ile hem toplumsal varlığını kaybetmekte hem de topyekun müşteri sıfatıyla satılmaktadır. İrademiz dışında yoldan suya, enerjiden yaşadığımız mekâna kadar satılmaktayız.

Ulaşım, önemli bir kamu hizmeti ise, bu kamu hizmeti karşısında yolu kullanan veya kullanmayan yurttaştan dolaylı/dolaysız vergi de tahsil ediliyor ise bu alanda tekelleşmenin önünü açacak bir kararın alınmasında kamu yararı bulunmamaktadır.

Ulaşımın teknik olarak işlevi, kişilerin ve eşyanın güvenli, hızlı, ekonomik, zamanında, konforlu ve çevreye en az zarar verecek şekilde yer değiştirmesidir. Ulaşım bir hizmettir. Üretiminin ve pazarlamasının aynı anda olması gereken, stoklama olanağı bulunmayan bir faaliyettir. Ülkedeki bütün etkinliklerin içinde ulaşım vardır.

Ulaşım sektöründe toplam maliyet içinde sabit maliyetin payı çok yüksektir. Bu nedenle, ulaşım sistemlerinin maliyetlerinin olabildiğince düşük olması istenir. Başka bir deyişle, ulaşım sistemlerinin maliyetlerinin mümkün olduğu kadar az yatırım maliyeti ile oluşturulması ve olabildiğince düşük maliyetle işletilmesi gerekir.

Özel sektörün tamamıyla hakim olduğu ekonomilerde bile ulaşıma kamunun müdahalesi vardır. Bu müdahale yatırım gereksinimini azaltmak veya ilerideki yıllara kaydırmak amacından başlar, ülkedeki toplam arazi kullanma kararlarının rasyonelleştirilmesinden ve ulaşım desteği ile endüstriyel üretimin maliyetlerinin azaltılmasına kadar çok geniş bir alanı kapsar. Bunlara ek olarak güvenlik de düşünüldüğünden maliyet altı taşımalara da izin verilmez.

Yolu kullananların giderleri, hatta en geniş anlamıyla yolu kullanmayanların da yoldan ötürü giderleri ulaşım ekonomisinde çok önemli yer tutmaktadır. Bir ulaşım altyapısından yararlanan kişinin bu alt yapının oluşturulması için harcanan giderlere aktif bir şekilde katılması artık kabul edilmiş bir gerçektir. Bugün Türkiye‘de yolu kullanan ve kullanmayan tüketicilerden alınmakta olan kalemleri; akaryakıttan alınan vergiler, ithalattan ve satıştan alınan vergiler ve harçlar, verilen belgelerin karşılığında alınan harçlar, lastik ve yağdan alınan vergiler ve harçlar, yollardan ve köprülerden alınan geçiş ücretleri, yolu kullanmayanlardan alınan vergiler ve harçlar şeklinde sıralamak mümkündür.

Yukarıda sunulan vergi ve harçlar, altyapının yapım ve bakımında ortaya çıkan giderleri karşılamak için devlet tarafından tahsil edilmektedir. Özelleştirmeye konu köprü ve otoyolların yapımı için toplum çok büyük sabit yatırım yapmıştır. Kamulaştırma bedelleri de düşünülürse topluma büyük maliyetinin olduğu görülmektedir. Toplum tarafından yapılmış bir yatırımın, gelirinin özel sektöre verilmesi sosyal hukuk devletinde kabul edilemeyecek bir durumdur.

Bu satış sonucu toplumu, dolayısıyla devleti başlıca iki tehlike beklemektedir. Kamu maliyetini azaltmak, verimliliği yükseltmek adına yola çıkan hükümetin almış olduğu karar, özellikle alternatif köprü ve otoyol olmadığından rekabet ortamı olmayacak ve tekel yaratacaktır. Diğeri ise otoyolların bakım giderinden kurtulmak adına kamuya daha fazla maliyet yüklenecektir. Şöyle ki; otoyol ve köprülerden geçiş ücretinin toplanması özel sektöre bırakıldığında;

Kamu, yolları ve köprüleri kullanandan halen alınmakta olan miktara tamamen eşit bir bedeli işleticiden isteyecektir. Bu durumda işletici yolu kullananlardan mevcut tarifeye kendi gereksinimini ve karını ekleyerek saptayacağı miktarı toplayacaktır. Eğer bakım giderleri de işleticiye ait olacak ise istenecek miktar çok büyük olacaktır. Yolu kullananların büyük bir bölümü bu gidere katlanamayacak ve otoyollara paralel olan bedava devlet yollarına, İstanbul‘da ise eskiden olduğu gibi feribotlara yönelecektir. Bu yönelme kapasite kullanımını artıracağından devlet, kendi yollarına kapasite artırıcı yatırımlar yapmak zorunda kalacaktır.

Devlet harcamalarını azaltmak adına yola çıkan hükümet, devlete yeni yatırımlar yapmak zorunluluğunu doğuracak bir karar almıştır. Böyle bir tehlikeyi, kararı alan kurulun görmemesi olanaklı olmasa gerek.

Köprüler, eser niteliğinde olduğundan özelleştirilemez, kaldı ki, Özelleştirme Kanunu‘nda da özelleştirilecek kamu varlıkları arasında sayılmamıştır. İstanbul‘daki köprülerin karlılığını göz önüne aldığımızda, satışta özel şirketlerin yararının kamu yararının önüne geçtiğini görmekteyiz.

Yatırımı toplum tarafından yapılmış, özel sektörden yatırım maliyet bedelinin asla alınamayacağı bir özelleştirmenin kamuya yeni yatırımları zorunlu kılması karşısında, “Bu kâra görünür şirketler dışında kimler ortaktır?” sorusu haklı olarak ortada durmaktadır.

Ormanımızın, meralarımızın, kıyılarımızın, suyumuzun, yolumuzun satıldığı ülkede çocuklarımız neye sahip çıkacak? Ülke ile nasıl duygudaşlık kurduracağız?

Bu ülke kimin?  Özel mülk gibi satılmaktadır!

Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı