Seçime giderken yerel yönetim dosyası – Sorunlar, talepler

Yerel yönetim seçimlerine gidiyoruz. Kentlerin ciddi ve derinleşen sorunları var ve bu sorunlar toplumsal iyilik halini, kentlerde yaşayanların sağlığını etkiliyor.

Rejimini, ekonomisini inşaat sektörüne dayamış bir ülkede yerel yönetimler de/kent politikaları da bu eksende şekilleniyor. Yerel seçimler ülkedeki siyasi kapışmanın ve kutuplaşmanın bir aşamasına dönüşüyor. Bu gerçek ne yazık ki kenti, çevreyi, yapıları değiştirmesi güç krizlere sürüklüyor.

Kentte yaşayan canlıların temel gereksinimlerini karşılamayan, kentlilere müşteri muamelesi yapan, kamusal alanları tahrip eden, nitelikli sokaklar, yerleşim alanları, sosyal donatı alanları tesis edemeyen, afetlere karşı dirençli kent inşa etmeyen, eşitlikçi, demokratik sosyal/kültürel politikalar üretemeyen, kentte yaşayanların eğitim, sağlık vb. kamusal hizmetlere erişimini dert etmeyen, kamu yararını yok sayan, müteahhit/ihale/rant ilişkileri ekseninde hareket eden yerel yönetimlerle çevrelenmiş durumdayız.

Bütüncül bir kent planı yapılmıyor ve kent yönetiminde herhangi bir standart oluşturulmuyor. Yöneticilere, partilere göre çok sınırlı değişen uygulamalarla kentler, partilerin/başkanların kişisel/dönemsel popülist projelerine maruz kalıyor. Varlıkların ihalelerle dağıtıldığı, üretme kapasitesi sınırlandırılmış yerel yönetim yapısı kentleri yok ediyor.

Hiçbir belediye yok ki, kent trafiğini daha da çözülmez hale getiren yollarla, kavşaklarla, alt geçitlerle öğünmesin. ‘Hizmet’ adı altında yapılan altyapı projeleri yerel yönetimler için ‘çalışıyor’ normu haline getirildi. Yerel yönetim politikasında sağ iktidarların sıkça kullandığı, AKP iktidarının da bayrak tuttuğu bu ‘hizmet’ fetişizmi muhalefetin de ana politikasına dönüştü. En büyüğünü yapma sözü belediye başkanı adayları için bir hedef haline geldi. Örneğin İstanbul’da son dönemde İBB’nin sıkça kullandığı “Dünya’da aynı anda 10 metronun yapıldığı tek kent” sloganı, bazı muhalif belediyelerde bilim ve meslek insanlarının itirazlarına rağmen yapılan projeler, hegomonik hale gelen bu belediyecilik anlayışını gösteriyor. Partiler değişse de altyapı projeleriyle rant yaratma, ilişki besleme devam ediyor.

Kenti korumak, yaşanabilir kentler planlamak

Planlama ilkelerine uymanın, bilim ve meslek insanlarının görüşlerini dikkatine almanın kamusal alanları kamusal alan olarak bırakmanın, projecilik anlayışına karşı durmanın hizmetsizlik sayıldığı sağcı yerel yönetim anlayışını değiştirmek zorundayız. Musluğundan su içilmeyen, havası kirli, gıdayı üretemeyen/gıdaya ulaşamayan, barınma krizi yaşanan, kamusal hizmetlerin sürekli fiyatlandığı, mimarisi/silüeti karaktersizleştirilmiş, kötü malzeme uygulamalarıyla estetikten yoksun hale getirilmiş, halkın söz hakkının ve yönetime katılma araçlarının olmadığı kentlerde yaşamak zorunda değiliz.
Kentler, kent sakinleri bu çürümüş yerel yönetim anlayışına mahkum edilmemeli.

Peki bir kent nasıl olmalı, yerel yönetimlerin temel sorumlulukları ne, yaklaşım nasıl olmalı…

Soruları arttırabiliriz. Yerel yönetim seçimlerine giderken bilimsel, eşitlikçi, halkçı bir kent politikasının ilkelerini başlıklarını maddelerle görünür hale getirmeyi amaçlıyoruz. Yerel yönetim seçimlerindeki söylemler, vaatler üst siyasal düzlemdeki kapışma ile şekillense de biz yine de yerel yönetimlerin sorumluluklarını hatırlatmayı görev biliyoruz.

Deprem/barınma, ulaşım, su, gıda/tarım, planlama, kent estetiği, kadın, sosyal/kültürel politikalar gibi temel konularda talepleri, yerel yönetimlerin görevlerini madde madde sıralamaya çalıştık.

Yerel yönetim dosyası | Musluktan içilebilir su istiyoruz!

Yerel Yönetim Dosyası: Deprem güvenli kentler

Yerel yönetim dosyası | Yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyet eşitliği

Yerel yönetim dosyası | Sağlıklı kentler için kentsel tasarım ve estetik

Yerel yönetim dosyası: Erişilebilir, konforlu, güvenli ulaşım istiyoruz

Yerel yönetim dosyası | Tarımsal üretim ve güvenli gıda


Yerel yönetim dosyası | Sosyal konut ve barınma

Politeknik