4. Politeknik Kampı Sonuç Bildirgesi: Mühendislerin, mimarların, plancıların mücadelesi büyüyecek!

Politeknik kampı bir kez daha ülkenin farklı kentlerinden mühendisleri, mimarları, şehir plancıları, öğrencileri bir araya getirdi. İstanbul’dan İzmir’e, Trabzon’dan Antalya’ya, Ankara’dan Bursa’ya mesleğine, yaşamına sahip çıkanlar, Politeknik çalışmalarının parçası olanlar, 21-22 Ekim günleri İznik’te buluştuk.

15 yılını geride bırakan AKP iktidarının Erdoğan’ın diktatörlüğünü inşa ettiği döneme evrilmesiyle yaşamlarımız hiç olmadığı kadar güvenceden yoksun kaldı. Bir yanda ülkenin tüm varlıklarının yağmasına, çalışırken yaşamların bile yitirildiği emek sömürüsüne dayanan neoliberal politikalar ile sırtını savaşa, cihatçı çetelere ve empreyalizme dayayan, diğer yanda tüm bu sömürüyü garanti altına alan Saray’ın olağanüstü hali, kanun hükmünde kararnameleri. Böylelikle adım adım tırmandırılan diktatörlük.

Buna karşın ülkede yaşayanların yarıdan fazlasının diktatörlüğe hayır dediğini, baskılar artsa da demokrasiden, emekten, eşit ve özgür bir yaşamdan yana itirazların kesilmediğini biliyoruz.

Bu siyasal atmosfer mühendislerin, mimarların, plancıların yaşamını da doğrudan etkiliyor. Demokratik bir ülkede yaşama isteği her geçen gün büyüse de gelecek kaygısıyla umudu kendisinde değil başka ülkelerde arayan meslektaşlarımız, çalışma arkadaşlarımız her geçen gün çoğalıyor.

Politeknik’in 4’üncü kampında bu gidişata dur diyebileceğimiz inançla buluştuk çünkü dayanışmanın da mücadelenin de gücünü biliyoruz. Bilgimiz ve emeğimiz ile demokratik bir ülke inşa edebiliriz.

Haklarımız ve yaşamımız için laiklik!
Kentler, kamusal alan, çalışma yaşamı gericilikle yeniden dizayn ediliyor. Kamusal alanlara inşa edilen ihtiyaç fazlası dini tesisler/camiler, imar yönetmeliğinde binalara getirilen mescit zorunluluğu, ‘mega projelerin’ dualarla yapılan açılışları kentlerin, doğal yaşam alanlarının yağma ve talanının dinsel rıza araçları olarak kullanılıyor. Kent politikalarında laiklik yok sayılıyor, kentsel yaşama eşit bir şekilde dahil olmak zorlaşıyor.

Dinsel vaazlar çalışma yaşamında hak aramaların önüne geçmek üzere kullanılıyor. İş cinayetleri fıtratla açıklanırken bilim ve teknik yok sayılıyor, yönetenlerin sorumlulukları ortadan kaldırılıyor. Çalışma yaşamında laikliğin yok sayılması iş güvencesini ortadan kaldırıyor.

Diktatörlük inşasının harcı olan kadın düşmanlığı ile dinci-gerici-cinsiyetçi uygulamalar kamusal yaşamda yaygınlaştırılıyor, laiklik kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin ana talebi haline geliyor. Mühendislik eğitiminde ve meslek yaşamında var olmama tehlikesiyle karşı karşıya kalan kadın mühendisler, mimarlar, plancılar bu harekette yerini alıyor.

Bilimi yok sayan, araştırmayı, sorgulamayı değil biat etmeyi öğreten eğitim müfredatları mühendisliğin, mimarlığın, plancılığın geleceğini doğrudan etkiliyor.

Bu veriler ışığında demokratik bir ülkede yaşamak için laikliğin; kamusal yaşamın, çalışma sahalarının parçası olan mühendislerin, mimarların, plancıların mücadele başlığına dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Çalışma yaşamında yalnız değiliz!
Düşük ücretler, uzayan mesailer, kıdem tazminatı hakkımızın elimizden alınma tehdidi, meslektaşlarımızın iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesi diktatörlük koşullarında ilerleyen bir ülkede çalışma yaşamının yaygın örnekleri haline geldi . Bu koşullar dayanışma ve örgütlenme ihtiyacını her zamankinden fazla hissettiriyor. Şantiyelerimizde, plazalarda, ofislerde, tüm çalışma alanlarımızda haklarımız için oluşturacağımız ağ, yaşadığımız sorunları paylaşma ve birlikte müdahale etme kanallarımızı yaratacak.

Bir araya geleceğimiz, sorunlarımızı paylaşacağımız, mağdur olmaktan öte direnen öznelere dönüşeceğimiz, iletişim, haberleşme ve temas kurmak üzere oluşturacağımız ağ ile örgütlenecek, güçleneceğiz.

Nasıl bir mühendislik sorusuna daha yüksek bir sesle cevap vereceğiz!
Mühendislik proje yapmak, üretim esnasında karşılaştığı teknik sorunları çözmek, teknolojiyi kullanmak ve geliştirmekten ibaret değil, biliyoruz. Salt yaptığı işe odaklanmak, işinin sonuçları ile bağ kurmamak, mühendisleri, mimarları, plancıları yaşama, emeğe karşı projelerin parçası haline getiriyor. Bu işleyiş bugün Türkiye’nin dört bir yanında bazen barınma hakkını yok eden bir kentsel dönüşüm, bazen bir kente bomba yağdıran SİHA, ormanı, tarım alanlarını yok eden enerji santralleri, köprü-yol inşaatları şeklinde ilerliyor. ‘Kariyer’, ‘toplumsal statü’ gibi isteklerle bu projelerde çalışan ama bir yandan da demokrasi özgürlük, eşitlik, adalet gibi değerlere sahip olduğunu düşünen mühendis, bu değerleri yok eden politikaların bir parçası oluyor.

Rant projelerinde, savaş sanayinde ve benzeri işlerde yer alırken kariyer bir yana, ya iş cinayeti ile canından oluyor ya da kendi iş güvencesini de ortadan kaldıracak bir sistemin inşasına el vermiş oluyor.

Haklarımız, yaşamımız ve geleceğimiz için halkın mühendisliğini büyütme görevimiz devam ediyor. Kamu yararı ve yaşamı için bilgisini kullanmaya başladığında, yapılan işlerin sonuçlarına göre doğru tavır aldığında mühendisleşecek olan mühendisler, bunu iradelerinin yanında mesleki dayanışma ve örgütlenme ile gerçekleştirebilecek. Mühendisler işine-üretimine yabancı bir çalışandan eşitlikçi, özgür, kolektif üretimin ve yaşamın öznesine dönüşecek. Halkın mühendisleri mücadelesinin önünde bu dayanışma ve örgütlülüğü kurma hedefi bulunuyor.

Mühendislerin, mimarların, plancıların mücadelesi büyüyecek!
Plazada, ofiste, şantiyede, yaşam alanlarımızda, hayatımızın her bir noktasına yönelen saldırıların karşısında mühendis, mimar, şehir plancıları mücadelesini ilerleteceğiz.

Diktatörlüğün inşasına karşı bilgisini ve emeğini demokratik ve laik bir ülke için kullanan mühendisler, mimarlar, plancılar var!

Yolumuz açık olsun!

Politeknik