Yıldız Teknik Üniversitesi ve Neoliberal Dönüşüm – Hayati Can

Türkiye’de son 30 yıldır kentli insanların gündeminde neoliberal kent politikalarının özlü ifadesi olan KENTSEL DÖNÜŞÜM var. 24 Ocak Neoliberal ekonomi politikalarının uygulanabilmesi için gerçekleştirilen 12 Eylül faşist darbesi, kendi anayasasının 127. Maddesinde “büyük yerleşim yerlerinde özel yönetim biçimleri oluşturulabilir” diyerek KENTSEL DÖNÜŞÜMLERİ başlattı.   

Ardından 24 Ocak kararlarının mimarı H. Turgut Özal uygun ortamda kendi dönemini başlatır. 1984 yılında üç kentimiz (İstanbul, Ankara ve İzmir)  Büyükşehir ilan edildi. 1987 yılında Emniyet İstihbarat  Daire Başkanlığını kurulur. 12 Nisan 1991 tarihli Terörle Mücadele Kanununu ile her türlü hak arama eylemi terör kapsamına girer. Büyükşehir kuruluş mantığı, Merkezi hükümetin kent üzerindeki hakimiyetini garanti altına almak için geliştirilmiş özel bir uygulamadır. 86 yılında Adana, 87 yılında Bursa, Gaziantep ve Konya, 88 yılında Kayseri, 93 yılında Antalya, Diyarbakır, Mersin, Kocaeli, Eskişehir, Erzurum ve Samsun büyükşehir olur.  Böylece nüfusun yaklaşık yarısını toplayan  bu 16 Büyükşehirde herkesin diline yerleşen Kentsel Dönüşüm, kentlerin insanların ihtiyaçları doğrultusunda değil, sermeyenin talepleri doğrultusunda yeniden dizayn edilmesidir. Maddi altyapısını Özal döneminde kuran Kentsel Dönüşüm, anayasasıyla, polis yasasıyla, büyükşehir yasasıyla kent üzerindeki ekonomik ve fiziki zorun bu dönemki tarihsel adlandırmasıdır. 

Türkiye’de son 30 yıldır kentli insanların gündeminde neoliberal kent politikalarının özlü ifadesi olan KENTSEL DÖNÜŞÜM var. 24 Ocak Neoliberal ekonomi politikalarının uygulanabilmesi için gerçekleştirilen 12 Eylül faşist darbesi, kendi anayasasının 127. Maddesinde “büyük yerleşim yerlerinde özel yönetim biçimleri oluşturulabilir” diyerek KENTSEL DÖNÜŞÜMLERİ başlattı.   

Toprak rantı için 2B ve 3. Köprü gibi projelerinden vazgeçmek istemiyorlar. TOKİ’yi kente karşı koçbaşı yaparken, KHK’lar ile yasal zeminlerini güçlendirmeye çalıştılar. Şu anda ise deprem gündemi üzerinden yeni bir yağma yasası meclise geliyor. Yabancılara toprak satışının da gündemde olduğu bugünlerde, her şey para trafiğine göre yönetilmeye çalışılıyor.

Kentin tüm altyapı, hava akışı ve görüntüsünü bozan yüksek katlı yapılar, artık her taraftan yükseliyor. Başta İstanbul olmak üzere tüm büyük kentlerimiz taşıyabileceğinden daha fazla bir yapıya ve yüke boğuldu. Başta ulaşım altyapısı olmak üzere, tüm temel hizmetler bıçak sırtında gidiyor. 

Dere Islah Çalışmaları, diğer bir rant aracına dönüştürüldü. İstanbul Basın Ekspres yolu başta olmak üzere, kentlerdeki bütün akarsular, duvarlarla kapatılıyor. Yağış karakteri asla kontrol edilemez. Dereler ihtiyaç duyduğu yatak genişliğine ulaşamamakta ve seller meydana gelmektedir. Dere ıslahı, yeni rant alanları oluşturmak için kullanılan bilimdışı bir kavramdır. 

Toplu ulaşım altyapısı olmaması, karayolu ulaşımındaki ısrar, yüksek yoğunluklu yapılar, seçim yatırımı için dağıtılan kalitesiz kömürler, yok edilen ormanlık alanlarımız hava kalitemizi bozmuştur. Kentlerimiz havasıyla insanları adeta zehirlemektedir.

Barınma Sorunu, kent yoksullarının en temel sorunlarından biridir. Başlangıçta işgücü ihtiyacı için adeta teşvik edilen gecekondular, işgücü fazlalığı ortaya çıkınca sorun olarak ifade edilmeye başlandı. (Aynı Almanya’ya gurbete giden işçilerin durumu gibi.) Kentsel Dönüşüm’ün tehdit ettiği insanların başında kent yoksulları gelmektedir. Bir barınağı olmayan kentliler ise, ya bir ömür boyu sürecek borç zincirine, yada sokaklara doğru sürülmektedir. Dikmen halkından Tozkoparan halkına uzanan direnişlerin anlamı burada saklıdır. Büyükşehirlerin sokaklarında evsiz kalmak istemeyen insanlar Kent Hareketlerini kurmaya başladılar. 


YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KENTSEL DÖNÜŞÜMDE AKTİF ROL ALMAK İSTİYOR

3 Şubat tarihinde medyaya düşen bu yazı, doğal afet (özellikle deprem) riski üzerinden Kentsel Dönüşüm güzellemesi yaparak, Eski Toki başkanı yeni KHK ile kurulan Şehircilik ve Çevre bakanı Erdoğan Bayraktar’a seslenerek görev talebinde bulunmuş. Katılımcılık ve ortak akıl gibi itiraz edilemeyecek birkaç süsleme ile kendisini haklı çıkarmaya çalışmış. 

Kendi kuruluşunun 100. Yılında, ülkenin 100. Yıl hedefine gönderme yaparak bir vebal borcu ödemiş.

YTÜ senatosunun yaptığı açıklamanın 2 nedeni olduğunu düşünüyoruz. 

– Neoliberal politikalar Türkiye’de seksenlerin sonunda ve doksanların sonunda iki kez sürüklendiği yapısal krizde, iktidar değişimlerini tetikledi. Şu anda neoliberal politikaların sonuçlarından doğru yaklaşan çok daha kuvvetli bir yapısal krize doğru sürükleniyoruz. KENTSEL DÖNÜŞÜM bu krizi ertelemek için sürdürülmeye çalışılıyor. Her projenin toplumla yeni çatışma alanları doğurması, KENTSEL DÖNÜŞÜMLERİ sürdürülemez hale getirmeye başladı. Ortadan kalkan meşru zemini güçlendirmek için YTÜ SENATOSU 100 yıllık geçmişini inkar etmiş ve mezun verdiği binlerce mühendis ve mimarı zan altında bırakmıştır.

– Neoliberal Üniversitelerinden biri olma yolunda uygun adım ilerleyen YTÜ, 100. Yılında adını aldığı YILDIZ SARAYINI ve Merkez Kampüsünü KENTSEL DÖNÜŞÜME kurban vermek istemektedir. YTÜ Senatosu komple Davutpaşa’ya gitmek istemektedir. 


İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisinden, Yıldız Üniversitesine, oradan da Yıldız Teknik Üniversitesine evrilen zaman içinde eksik olmayan yegane şey, Yıldızın devrimci geleneğidir. Yıldızımızı sermayeye teslim etmeyeceğiz.


Hayati Can
Makina Mühendisi