Seçime giderken: Yerel yönetim dosyası | Musluktan içilebilir su istiyoruz!

Türkiye su varlıkları konusunda her yıl daha fazla sorun yaşayan ülkelerden biri. İklim kriziyle birlikte artan kuraklık, su varlıklarının tahrip edilmesi, yapılaşma/sanayi/madencilik/enerji projeleri nedeniyle oluşan kirlilikler temiz suya erişimi zorlaştırıyor.

TÜİK verilerine göre 2022 yılı itibarıyla belediyeler su varlıklarından 6,7 milyar m3 su çekti. Suyun %43’ü barajlardan, %29,1’i kuyulardan, %16,5’i su gözlerinden, %7,7’si akarsulardan, %3,7’si göl, gölet, denizlerden sağlandı. Suyun yapılardaki musluklara hangi nitelikte ulaştığı yerel yönetimlerin sorumluluğunda.

Türkiye’de yerel yönetimler musluktan içilebilir lezzette su temini sağlayamıyor. Ne yazık ki bu çok yaygın bir gerçek. Özellikle mega kentlerde musluktan su içilebilirliği düşük.

WaterAid/Holly Thomas

Kentliler musluktan akan suyu içemediğinde hazır su tüketmek zorunda kalıyor. Hazır su maliyetleri de şebeke suyu ile karşılaştırılamayacak derecede pahalı. Şebeke suyunun bir litresi örneğin İstanbul için 0,024 TL iken ambalajlı suyun litresi ortalama 10-15 TL arasında. Yani ambalajlı içme suyu şebeke suyundan 500 kat daha pahalı.

Ambalajlı Su Üreticileri Birliği verilerine göre 2022 yılında yıllık kişi başına ortalama su tüketimi 61 lt pet/cam, 65 lt damacana olmak üzere toplam 126 litre olarak gerçekleşti.

Peki ya sağlık?

Şebeke suyu için birçok kentte su idareleri her gün yüzlerce noktadan örnek alıyor. Ambalajlı sular ise yasalara göre 3 ayda bir kontrole tabi tutuluyor. Ambalajlı sular maliyetli olmalarının yanında barındırdıkları mikroplastiklerle halk sağlığını bozuyor. Su şirketleri, bir yanda su varlıklarını yok ediyorlar, diğer yandan halk sağlığını.

Hazır su tüketiminin en büyük nedeni halkın şebeke suyuna güvenmiyor olması ve lezzet sorunu. Kamusal alanlarda çeşme, sebil vb. uygulamalar da yaygın olmayınca ambalajlı tüketimi kaçınılmaz oluyor. Bu pahalılıkta ambalajlı su tüketiminin çok çok az olduğunu verilerden görüyoruz. Yerel yönetimlerin de içilebilir nitelikte su sağlamadığını düşündüğümüzde halkın yeterli su içmediği sonucuna varabiliriz.

Bir gelir kalemi olarak su

Yerel yönetimler musluktan içilebilir su sağlamadıkları gibi musluk suyunun temininden gelir elde etmeye çalışıyor. Özellikle mega kentlerde su faturaları elektrik faturalarıyla yarışır hale geldi. Su hizmeti yerel yönetimlerin düzenli olarak zam yaptığı bir hizmete dönüşmüş durumda.

Yerel yönetimlerin kentlilerin su hakkıyla ilgili atması gereken adımları maddelerle sıralayalım:

● Su haktır. Yerel yönetimler, insanca yaşam için asgari su ihtiyacının parasız sağlanması görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Su hizmetinde kar etme amacı taşınamaz.

● İçme suyunun temiz olması yetmez, içilebilir lezzet taşıması da önemlidir. Özellikle mega kentlerdeki su idarelerinin altyapısı, kurumsal kapasitesi ve deneyimi bütün ambalajlı su şirketlerinden fazladır. Lezzetin nasıl sağlanacağı konusunda teknik birikim bilim insanlarında, meslek insanlarında mevcuttur. Yerel yönetimler bu konuyu önceliklendirmeli, evdeki musluklardan içilebilir nitelikte su sağlamalıdır.

● Kamusal alanlarda içilebilir su ihtiyacını karşılamak yerel yönetimlerin görevidir. Şebeke suyu ile beslenen su sebilleri ve/veya çeşmelerle bu ihtiyaç giderilebilir.

● Şebeke suyu ile kent içerisinde satılan ambalajlı sular, kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan kıyaslanarak incelenmeli ve bu araştırmanın sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıdır.

● Su ve kanalizasyon idareleri tarafından sularda kimyasal ve mikrobiyolojik kirlilik unsurlarını belirlemeye yönelik çalışmaların kapsamı genişletilmeli ve elde edilen sonuçlar düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

● Halkın şebeke suyu ve ambalajlı suya dair algısını anlamak üzere kent ölçeğinde bir araştırma yapılmalıdır. İçme suyu ihtiyacını kimin musluktan kimin ambalajlı su şirketlerinden karşıladığını ve bunda hangi faktörlerin belirleyici olduğunu tespit etmek elzemdir. Bu araştırma aynı zamanda halkın şebeke suyu algısını olumlu yönde değiştirebilmek için atılması gereken adımların da belirlenmesine yardımcı olur.

● Kentin su varlıkları ambalajlı su şirketlerine verilemez. Örneğin İstanbul’da belediye iştiraki olan Hamidiye A.Ş.’nin görevi su satmak olamaz. Hamidiye sebillere su sağlayabilir. Su temini ne kadar yakından sağlanırsa ekolojik ve ekonomik maliyeti o kadar düşer.

● Sıkça kesintilere neden olan, kesinti sonrası bulanıklığa neden olan sorunlu su altyapısı (iletim hatlarındaki tüm organlar) onarılmalıdır. Özellikle eski yapılarda/bölgelerde halk sağlığını etkileyen tesisatların değiştirilmesi konusunda yerel yönetim sorumluluk almalıdır. Halk bilgilendirilmeli, önlemler alınmalıdır.

● Kentlerin doğal alanlarına yönelen yoğun tahribat acilen son bulmalı. Örneğin İstanbul hızla susuzluğa gidiyor. İstanbul’a su sağlayan Kuzey Ormanları, Kuzey Marmara Otoyolu ve kentle bağlantı yolları, 3. Havalimanı ve bu projelerin çeperlerinde başlatılan emlak projeleriyle tahrip edildi, edilmeye de devam ediyor. Bu tablo ülkedeki neredeyse her kentte aynı. Çeperlerinden su alan kent yönetimleri kentin çeperlerini korumakla yükümlüdür.

Politeknik