Ferman Padişahınsa, dağlar bizimdir!
Doğayı Talan Yasalarını Uygulatmayacağız!
Yenilenebilir Enerji Kanunu adlı yasa (YEK) 29.12.2010 günü mecliste görüşülmüştür. Ek bir önerge ile koruma alanlarımız (Milli Parklar, Muhafaza Ormanları, Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları ve Doğal SİT alanları) enerji bahanesiyle şirketlerin talanına açılmıştır. Yasa meclisten jet hızıyla geçmiş, aynı hızla 08.01.2011 tarihinde resmi gazetede yayınlanmıştır.
Artık Yaşam ve koruma alanlarımız hükümetin atadığı koruma kurullarının iki dudağı arasına girmiş bulunuyor.
Geçtiğimiz aylarda gündemimize gelen ve bir diğer yıkım yasası olan Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasa tasarısı henüz meclis komisyonlarında görüşülürken çıkarılan YEK Yasası, koruma altındaki alanlarımızı yok edecek bir adımdır. YEK Yasası HES’lere yatırım yapan sermayenin acil ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik bir girişimdir ve burada amaç, yasal anlamda HES projelerinin önüne çıkabilecek bütün yasal engelleri kaldırmak, hukuk yoluyla halkın doğal alanlarını korumasının tüm yollarını kapatmaktır. SİT ve doğal koruma alanlarında baraj ve HES yapılması, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara da aykırıdır ve bu yasal düzenlemeler, devletin kendi oluşturduğu koruma kararlarıyla çelişmektedir. Binlerce ağacın kesildiği, çoğu sadece bu alanlarda türünü sürdüren sayısız canlı türünün ölüm fermanı olacak projeleri mümkün kılan bu yasa, sermayenin ve işbirlikçisi iktidarın ne derece gözü dönmüş olduğunu kanıtlamaktadır.
Buradaki bir diğer hedef ve oyunun ikinci perdesi, henüz kamuoyunun gündemine dahi gelmemiştir. Hali hazırda ülke topraklarının yarısında tam %54’ünde maden arama lisansları dağıtılmış durumdadır. Şu an meclis komisyonlarında görüşülen Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasası ile maden şirketlerinin orman ve tarım alanlarını yok etmesinin yolunu açmak hedeflenmektedir. Yasanın, Tohumculuk Yasasını destekleyen içeriği de dikkat çekicidir. Tohumculuk Yasası, tohumların patentlenmesi ve sermayeye peşkeş çekilmesi için hazırlanmıştır. Biyoçeşitliliği korumak adı altında, ülkemizde yaşayan birçok endemik bitki ve hayvan türünün patentleneceği ve genetik yapılarının piyasa müdahalelerine açılacağı günler yakındır. Bu yasada hedeflenen patentlenme süreciyle de, ilaç tekellerinin ve biyoteknoloji firmalarının çıkarları gözetilmektedir.
YEK Yasası ve Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasası, doğal yaşam alanlarımızı hukuki yönden savunmamızı olanaksız kılan yasal düzenlemelerdir. Doğal SİT alanları, Milli Parklar, muhafaza ormanları, tehlike altında olan yaşam türlerini savunma sorumluluğuyla belirlenmiş, coğrafyamızın zenginliğini yarınlara taşımamızı mümkün kılan koruma bölgeleridir. Bu alanlarda enerji, tarım, madencilik ya da biyoteknoloji şirketlerinin, yani doğayı kar hırsıyla bir sanayi girdisine dönüştüren sermayenin yeri yoktur. SİT alanlarında ve Milli Parklarda, suların akışını değiştirecek ve bu suların beslediği yaşama son verecek HES ve barajlara izin vermeyeceğiz. Doğal Koruma alanları burada yaşayan canlıların ve halkların çıkarları hiçe sayılarak, dönüştürülemez ve kullanıma açılamaz. Bu, ülkemizdeki doğal yaşamın sonunu getirecek, dönüşü olmayacak derecede yıkıcı bir adım olacaktır ve bu adımı yasal düzenlemelerle desteklemekten çekinmeyen hükümet, bizim hükümetimiz değildir, ancak sermayenin hükümeti olabilir.
Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu