Üniversiteler evrensel olarak bilimin, bilimsel düşüncenin gereklerine uygun bir biçimde kuşkucu, eleştirel, özgürlüğün merkezi olarak her türlü düşüncenin birbiriyle yarıştığı, bilimselliğin kök saldığı kurumlar olarak tanımlanır. Demokratik toplumların ürünü olan üniversiteler toplumsal yaşamda sadece bir eğitim kurumu olarak değil, aynı zamanda toplumu ileriye taşıyacak fikirlerin üretilebildiği, tartışılabildiği, yarışabildiği, öncü ve özgür düşünce ortamını sağlayan, bu özgürlüğü besleyen yapılar olarak öne çıkmaktadır.
Üniversitelerin 12 Eylül faşist darbesinin hedefinde olmasının, üniversitelerin idari ve mali özerkliğini ortadan kaldıran YÖK`ün kurulmasının, üniversitelerdeki yetkin öğretim kadrolarını 1402 sayılı yasayla tasfiye edilmesinin temel amacı da bilimselliğin gereği olan özgür düşünce ortamının ortadan kaldırılmasıydı. Hukuksuzluğun “hukuk” haline getirildiği bu dönemde de, Anayasa`da yer alan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” düzenlemesinin günlük yaşamımızda hiçbir şey ifade etmediğini üniversitelerde de görmekteyiz. Kadınların toplum içindeki ekonomik, kültürel ve sosyal etkinliğini bilinçli politikaları ile sürekli azaltan AKP iktidarının, açıkça “kadın erkek eşit değildir” söylemiyle ortaya koyduğu cinsiyetçi anlayışının yansımalarını üniversitelerde de yaşamaktayız.
Baskıcı, tek tipçi ve cinsiyetçi yaklaşımın son örneklerinden birisi Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) ile Muş Alparslan Üniversitesi`nde araştırma görevlisi kadrosuna atanan Ankara Şubemiz Sekreter Üyesi olan Deniz KİMYON`un yaşadığı süreçtir. İnternetin ve kütüphanenin dahi olmadığı, henüz daha yeni inşa edilen bir üniversitede yüksek lisans tezini bitirip yine ODTÜ`de doktoraya başlamasına izin verilmemiş, YÖK`ün olumlu görüş bildirmesine rağmen görevlendirmesi yapılmamıştır.
Yine YÖK`ün tüm ÖYP`li asistanların kadro tahsis işlemlerinin yapılmasına ilişkin yürütme kurulu kararı almasına rağmen Muş Alparslan Üniversitesi Rektörlüğünce ÖYP`nin usul ve esasları hiçe sayılarak Araş. Gör. Deniz KİMYON`un kadro ataması yapılmamıştır.
Doktora yapmıyor iddiası ile üniversite ile ilişiği kesilen Araş. Gör. Deniz KİMYON`a 10 aylık süreç sonunda yargı kararı ile üniversiteye geri dönmüş olmasına rağmen, her türlü araç gerecin sakınıldığı, giriş çıkışlarının özel olarak takip edildiği, halen doktora eğitimini tamamlamasına izin verilmediği bir mobbing süreci uygulanmaktadır.
Demokratik, özerk, eşitlikçi, bilimsel anlayışın yerini biat eden sadakate dayalı kadrolaşma ile otoriter baskıcı, ayrımcı bu anlayışın köklü üniversitelerimizden yeni kurulmuş üniversitelere kadar yaygınlaşma eğilimini kabul etmek mümkün değildir.
TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak meslek alanımızda kamu yararına aykırı uygulamalarda toplumsal muhalefetin sesi olmayı sürdürmenin yanı sıra, Üniversitelerde her türlü ifade özgürlüğü ve demokratik hak arayışına karşı siyasal iktidarın baskısını giderek arttırdığı bir dönemde, hak ve emek mücadelesini vermeye devam eden Ankara Şubemiz Sekreter Üyemiz Araş. Gör. Deniz KİMYON`un mücadelesinin yanında olduğumuzu tüm kamuoyuna duyuruyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu