Madde madde yerel yönetimin görevleri, Ankara’nın hali ve belediyenin icraatları – Politeknik

Yerel yönetim seçimlerine kısa bir süre kaldı. Bir yanda plansız, kimliğini, doğal yaşam alanlarını, kamusal varlıklarını kaybeden kentler, diğer yanda türlü vaatler, yalanlar ve proje çılgınlığından oluşan seçim vaadleri. Böyle bir ortamda Ankara’nın durumunu, neye ihtiyacı olduğunu, yerel yönetimin görevlerini ve neler yapıldığını özetlemek istedik.

1994 yılından bu yana Ankara  Büyükşehir Belediyesi (ABB) ve pek çok ilçe AKP kadroları tarafından yönetiliyor. Erdoğan ile başlayan ve 25 yılına giren AKP’li belediyecilik anlayışı kente ne getirdi, kentten ne götürdü, daha yakından bakmak gerekiyor.

Madde madde yerel yönetimin görevleri, Ankara’nın hali ve ABB’nin icraatları:

ULAŞIM: ULAŞIM NASIL PLANLANIR, NE YAPILDI, ANKARA NE DURUMDA?

Ulaşım, kentlerde makro ölçekte ulaşım ana planıyla kurgulanır. Ankara’nın yürürlülükte olan onaylı bir ulaşım ana planı bulunmuyor. Ankara’nın yaşadığı ulaşım problemleri bugüne kadar sürekli noktasal müdahalelerle çözülmeye çalışıldı. İnşa edilen her katlı kavşak, genişletilen her yol başka problemler yarattı. Ankara ulaşımda nasıl bu hale geldi, yakından bakalım.

Ankara’da ulaşım

 EGO’nun 2017 verilerine göre, Ankara’da ulaşımın sadece %7 si raylı sistem ile gerçekleşiyor. Ulaşımdaki en büyük pay ise %37 ile özel araç kullanımında.

Ankara kentinde, toplu taşıma araçları kullanan insanların harcadıkları ortalama süre 71 dk. Bu yolcuların 72%’den fazlası her gün toplu taşıma ile ulaşımda 2 saatten fazla zaman harcıyor.

Ankara’da bir kişi tek yöne kullanacağı ulaşım aracı için ortalama 20 dakika bekliyor.

Bu veriler Ankaralıların nitelikli, erişilebilir, entegre ve konforlu ulaşım sistemine sahip olmadığını gösteriyor. Bu özelliklere sahip olmayan bir toplu taşıma sistemi, toplu taşımayı kullananların cezalandırılması, özel araç kullanımının da özendirilmesi anlamına geliyor.

Plan yoksa çözüm de yok

Kentlerde özel araç ile seyahat etmek ne kadar kolaylaştırılırsa, her gün daha çok insan özel araçları ile trafiğe çıkar ve ne kadar yol inşa edilirse edilsin trafik sorunu hiçbir şekilde ortadan kalkmaz.

Ankara’da kentin her yerinde kesintisiz bir trafik akışı sağlanmaya çalışıldı ve kent merkezlerinde dahi yüzlerce katlı kavşak inşa edildi.

Ankara’nın özellikle batı yönünde verilen hatalı gelişme kararları Eskişehir ve İstanbul yolları üzerinde yoğun bir trafiğe neden oldu. AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi ‘çözüm’ olarak yolları genişletme ya da Ankara Bulvarı, Malazgirt Bulvarı, Batı Bulvarı vb. sayısız katlı kavşak ve bağlantı yolları inşa etti. Aynı koridor üzerinde iki adet metro hattı yer almasına rağmen bu hatların ve besleyici toplu taşıma hatlarının yetersizliği ve verimsiz kullanılması sebepleriyle bu bölgelerdeki trafik sorunu halen çözülemedi.

Melih Gökçek’li ve sonrası AKP belediyeciliği, ODTÜ ve AOÇ’nin içerisinden yeni yol açma projelerine devam ediyor, doğal alanlara geri dönülemeyecek zararlar veriyor.

Kent ulaşımı toplu taşıma odaklı dahi olsa, uygulanacak her projenin üst ölçekli bir ulaşım ana planı çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.

 

Yaya ve bisikletlilere yer yok

Trafikte bisikletlilerin ve yayaların önceliğe alınacağı uygulamalar geliştirilmelidir. Özellikle kent merkezlerinde yayaların rahatlıkla yürüyebileceği geniş kaldırımlar, yaya öncelikli trafik sinyalizasyon sistemleri ve yaya geçitleri uygulamaları yapılmalıdır.

Ankara Büyükşehir Belediyesi son 25 yıldır kentin hiçbir yerinde yaya odaklı bir çalışma yapmadı. Ankara’nın pek çok bölgesinde topoğrafya son derece uygun olmasına rağmen bir kilometre dahi ulaşım amaçlı bisiklet yolu inşa edilmedi. Bir iki parkta bulunan rekreatif amaçlı bisiklet yolu haricinde bisiklet yolu bulunmuyor.

Bisikletin ulaşım sisteminin bir parçası olması sağlanmalı. Kentte bisiklet kullanım alışkanlığı ve farkındalığı geliştirme yönünde adımlar atılması gerekiyor.

Kentlilerin kent merkezlerine özel araçlarıyla gelmesini önceleyecek uygulamalarla birlikte toplu ulaşım sistemleri inşa edilmelidir

Toplu ulaşım sistemi ve yaya kaldırımlarının engelsiz bir hale getirilmesi, engellilerin de hayatın içerisine girmelerini sağlayacak bir ulaşım politikası öncelikli hale getirilmeli.

 

BARINMA: ANKARALILAR HANGİ KOŞULLARDA BARINIYOR, NELER YAPILDI?

Ankara, barınma olanaklarının daraldığı, kent merkezinde, imar ayrıcalıkları nedeniyle lüks projelerin kiraları arttırdığı yılları yaşıyor.

Barınma alanları için temel parametreleri, kentsel hizmetlere, kamusal alanlara kolayca ulaşabilen, geçirgen, yeşil alanları olan, sokakla bağı kopuk olmayan özellikleriyle sıralayabiliriz. Ankara’da tarihsel örnekler, Saraçoğlu, Aydınlıkevler, Bahçelievler, Yüzüncü yıl bu özelliklere sahip iken, özellikle Melih Gökçek ve AKP’li yıllarda barınmada TOKİvari niteliksiz yapılaşma, büyük ölçekler, imar ayrıcaklıkları ve plansız gelişim temel kurallar haline getirildi. Örneğin bu özelliklere sahip Çukurambar kente nasıl zarar verilebileceğini gözler önüne seriyor.

 

Barınma alanı çok, barınma imkanı yok

Ankara’da 2018 verilerine göre nüfusun yaklaşık 3,5 katını barındırabilecek yeterlilikte konut alanı bulunuyor. 5,5 milyonluk nüfusa sahip kentte yaklaşık 18.700.000 kişilik bir nüfusu barındıracak konut bulunuyor. Konutlara her gün yenisi ekleniyor.

2002 yılına göre 15 yılda yapı ruhsat izinleri 2,5 kat arttı. Bu süreçte Ankara’da 9 milyon 790 bin metrekarelik alan betonlaştırıldı.

Sürekli artan kira giderleriyle Ankara’da sağlıklı ve güvenli barınma hizmetine ulaşmak gün geçtikçe zorlaşıyor. 2000 ile 2014 arasında kira artış oranı %357.

Yüksek kira ve daire satış fiyatlarından dolayı barınma ihtiyacı kent merkezinin dışında çözülmeye zorlandı. Barınmadaki sürgün, hastane, eğitim ve çalışma alanlarına ulaşımın zorluğunu beraberinde getirdi, insanca yaşam koşullarını olanaksız hale getirdi, yolculuk sürelerini uzattı, trafiğe yük getirdi.

Lüks konut projelerine imar ayrıcalıkları

Ankara Büyükşehir Belediyesi, özellikle kentin güneyinde İmrahor Vadisi, Eymir Gölü, Mogan Gölü etrafında yüksek yoğunluklu yapılaşmaya izin verdi, mega lüks konut projeleri inşa edildi. Planlama ilkeleri yok sayıldı, doğal varlıklar zarar gördü, kent rant odaklı dönüşüme uğratıldı.

 

SAĞLIKLI KENT VE ÇEVRE HAKKI: HAVA, SU, ORMAN, ALTYAPI NASIL SAĞLANIR, Ankara NE DURUMDA, NE YAPILDI?

Sağlıklı kent yaşamı için sağlıklı bir kentsel altyapı gereklidir. Kentin su varlıklarının korunması, havasının kirletilmemesi, doğal varlıklarına zarar verilmemesi, yeşil alanlarının erişilebilirliği sağlıklı kent ve çevre hakkını oluşturur.

Kent planlamasının uzun vadeli bir plan ve program ile oluşturulması gerekir. Ancak Ankara’da yaşanan su taşkınları, hava kirliliği, betonlaşma, su hizmetindeki sorunlar kentin iyi yönetilmediğini gösteriyor.

Su taşkınları katlandı

Ankara her yıl yağmurlar sonrası su taşkını yaşıyor. Özellikle Mayıs 2018’de Mamak’ta yaşanan su taşkını, Ankara’nın altyapısının yeterli olmadığını gösteriyor. Ankara 2018 yılında 4 kez sular altında kaldı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi, açık yeşil alanları, dere ve vadileri, suyu yutma görevi taşımalarına rağmen tahrip etti. Hatip Çayı’nda olduğu gibi dereleri beton kanallara hapsetti.

Hatip Çayı’nda 1957, 1988 ve 1997 yıllarında yaşanan su taşkınlarına rağmen önlem alınmadı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi, dere taşkın sınırı içinde yapılaşmaya izin verdi, eğimi yüksek yerleşim alanlarında toprak yüzeyleri yok etti.

ASKİ 2018 Ekim ayı verilerine göre Ankara’nın kullanılabilir su kapasitesi 357 milyon 221 bin metreküp

Katı atıkların yönetimi

Ankara’nın 6 adet ilçe belediyesinin evsel nitelikli katı atıklarının toplandığı Mamak Vahşi Depolama Alanı Ankara mücavir alan sınırları içerisinde kalıyor. Bu alan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan yönetmelikler doğrultusunda inşa edilmiş veya bu yönde iyileştirme yapılmış veya yapılmakta olan bir alan özelliği taşımıyor. Üst örtü işlemleri ile “rehabilitasyon” işlemi yapıldığı belirtilse de yer altı ve yer üstü sularının kirlenmesine neden olan sızıntı suyu için herhangi bir iyileştirme çalışması yapılmıyor.

Ankara’da temiz hava solumak

Ankara’da hava kirliliği temel olarak kentleşme, endüstri ve kentin topografyası nedeniyle hava akımının kısıtlı olmasından kaynaklanıyor. Kirlilik kaynakları:

Kentin planlamadan yoksun rant odaklı gelişmesi

Yüzey rüzgarlarının plansız/yanlış kentsel dönüşümler ve yapılaşmalar nedeniyle önünün kesilmesi

Evsel ısınma – ısınmada kullanılan fosil yakıtlar, kükürt, kül ve nem oranı fazla, enerjisi düşük olan kalitesiz kömür kullanımı

Motorlu taşıtlar, toplu taşıma ve raylı sistemlerin gelişmemesi

Endüstri kuruluşları için yanlış yer seçimi

Enerji kaynağı olarak kullanılan yakıtın türü (Fosil yakıtlar) ve kalitesinin/ısıl değerinin düşük olması

Denetimsizlik maddeleriyle sıralayabiliriz.

AKP’li büyükşehir ve ilçe belediyelerinin AKP’li seçmenlerin bulunduğu bölgelerde kalorisi çok düşük yani kalitesiz kömür dağıtımı Ankara’da havayı kirleten önemli bir etken!

Ankara’da hava kirliliği Sıhhiye ve Bahçelievler’de çok ciddi oranda yaşandı. Bu kirlilik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hava kalitesi izleme istasyonlarınca tespit edildi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Hava Kalite İzleme İstasyonları’nın 2018 yılı verileri incelendiğinde Ankara’da:

Partikül Madde 10 (PM10) kirleticisine ait sınır değer (100 µg/m3) 2018 yılında tam 254 defa aşıldığı,

Partikül Madde 10 (PM10) kirleticisine ait uyarı eşiği (260 µg/m3) 2018 yılında tam 31 defa aşıldığı,

Ağustos hariç yılın bütün aylarında çeşitli oranlarda hava kirliliği yaşandığı,

2018’de en fazla kirliliğin Mart ayında yaşandığı, partikül madde sınır değerinin bu ayda 71 defa aşıldığı görülüyor.

Ayrıca  solunum yolu hastalıkları ve asit yağmurları gibi etkilere yol açan kükürt dioksit – SO2 parametresinin Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nde belirlenen sınır değerler incelendiğinde halk sağlığını olumsuz yönde etkileyecek seviyelerde olduğu biliniyor.

Ankara’nın yerel yönetimini 25 yıldır elinde tutan AKP havaya da, nefeslere de, solumaya da zararlı!

Yer üstü ve yer altı sularında kirlilik

Ankara kent merkezinden geçen çay, dere ve akarsular dünya ölçeğinde önemli değerler arasında yer almaktadır. Bu değerlerin korunması, kalitesinin arttırılması özellikle kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya olan İç Anadolu Bölgesi’nde ayrı bir öneme sahip. Ankara Çayı ekolojik ve tarımsal açıdan çok özel doğal bir değer. Yaşamın sürdürülebilirliğinin temeli, biyolojik çeşitliliği besleyen Ankara Çayı ne yazık ki Ankara için problem olmaya devam ediyor.

Üstü kimi zaman kapatılmaya çalışılan, izole edilip açık kanalizasyon haline getirilen ve göz ardı edilen Ankara Çayı 6 ana koldan besleniyor. Bu kollar Çubuk Çayı, Hatip Çayı, Ova Çayı, İmrahor Çayı, Ravlı Deresi, Söğütözü Deresi’dir. Ankara Çayı Eskişehir İl Sınırları içersinde Sakarya Nehrine dökülüyor. Ankara içerisindeki uzunluğu 98 km’dir.

Ankara Çayı’nda yüksek oranda fekal (dışkılı atık) var. Suyundaki kurşunun kabul edilebilir değerlerin üstünde olduğu da belirlenmiş durumda.

Ankara Çayı’nın tarımsal sulama amaçlı kullanımı büyük tehlike yaratıyor. Kentsel atıksuların çaya karışması nedeni ile tarımsal faaliyetler “kolera” riskini artırıyor. Ankara Çayı’yla sulanan sebzelerde kadmiyum ve kurşun dışında tespit edilen diğer ağır metaller Türk Gıda Kodeksi’ne göre kabul edilebilir limit değerlerde yer almıyor.

Ankara Çayı’nın geçtiği bölgelerde yaydığı koku yaşamı olumsuz etkiliyor.

Sakarya Nehri’yle birleşen sanayi atıklarının Ankara’nın atık sularını da alıp Ankara’nın orta yerindeki bir çaya dökülmesi insan ve çevre sağlığı açısından çok ciddi tehlikeler doğuruyor.

Kızılırmak nehri ve onun beslenme havzasının kanserojen ve gen bozunumuna neden olan sülfür, ağır metal ve radyoaktif minerallerce zengin olduğu bilim insanları tarafından dile getirilmesine rağmen Ankara’nın su ihtiyacı zaman zaman Kızılırmak deltasından karşılanıyor!

Türkiye’deki yanlış su politikalarıyla birlikte Ankara’da yaşanan ve yaşanacak su sıkıntısının nedeni Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yapması gereken yatırımları yapmaması ve sorumluluklarını yerine getirmemesidir. AKP’li belediyecilik 25 yıldır basit sistemlerle çözebileceği bu sorunu görmezden geliyor!

Gerede’den Ankara’ya kaliteli su getirilmesi planlandı, projelendirildi, ancak Ankara BB’si tarafından proje uygulanmadı

KENT-TARIM İLİŞKİSİ: KENTİN GIDA İHTİYACI NASIL KARŞILANIR, ÜRETİM ALANLARI NE DURUMDA, ABB NE YAPTI?

Kentler için hayati konulardan biri de tarımla, bitkisel üretimle olan ilişkisi. Ankara, sahip olduğu tarım alanları ile bitkisel üretim açısından ülkenin önde gelen kentlerin birisi iken, onlarca yıldır varlıklarını kaybeden, üretimi azalan bir kent haline geldi.

Kuruluşu sonrası kentin içinde bitkisel üretime, araştırmaya olanak tanıyan, kente aynı zamanda doğal hava koridoru yaratan Atatürk Orman Çiftliği, kent ile tarımsal üretim ilişkisini kurdu, kente sağlıklı gıda sağladı, kamusal bitkisel üretimi, kentlilere taşıdı.

Tarihsel olarak eşsiz bir örneğe sahip Ankara son 30 yılda, hızla varlıklarını kaybetti.

TÜİK verilerine göre Ankara’da tarım alanları son 15 yılda 1,26 milyon hektardan 1,19 milyon hektar alana düştü. Ortalama 70 bin tarım arazisi betonlaştırılmış oldu.

Ankara Kalkınma Ajansı verilerine göre, geniş arazi varlığı ile bir çok ürünün üretimi için elverişli olan Ankara’da, 1995-2014 yılları arasındaki 20 yıllık süreçte ekilen alan miktarı % 13,49 oranında bir düşüş göstererek 810.134 hektara geriledi.

Ankara tarımının 2004 yılında % 3,4 olan Gayri Safi Katma Değer (GSKD) içerisindeki payı 2011 yılında % 2,58’e geriledi.

AOÇ delik deşik edildi, kentin çeperlerindeki alanlar imara açılıyor

Ankara’nın en verimli tarım arazilerine sahip olan AOÇ, Doğu-Batı, Kuzey-Güney aksında çevre yolları ile parçalandı. AOÇ üzerine, Kaçak Saray, Ankapark gibi talan projeleri inşa edilerek 1,5 milyon metrekareyi aşan kısmı tahrip edildi.

 

Ankara Büyükşehir Belediyesi ve AKP belediyeciliği, kent içindeki tarım alanlarını imara açtı, Çubuk’ta, Esenboğa’da, Dumlupınar’da tarım alanlarına yapı izni verildi. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi için nitelikli tarım arazisi tahrip edildi.

Şehir Plancıları Odası 2018 yerel yönetim raporuna göre Ankara’da Belören, Mühye, Fevziye, Hallaçlı, Karataş, Hacılar, Ballıkuyumcu, Beytepe, İmrahor, Yakupabdal, Çayyolu, Çaldağ, Lodumlu, Hacıkadın, Mamak, Dikmen bölgelerinde üzerinde hiçbir yapı bulunmayan hatta tarım alanı, mera, ağaçlandırılacak alan gibi özelliklere sahip birçok alan kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edildi.

Kooperatifin adı geçmiyor

Ankara Büyükşehir Belediyesi tarım alanlarını yok ettiği gibi, üreticinin ürününü kentlilerle buluşturan kooperatiflere de yer açmadı. Tıpkı diğer illerde olduğu gibi seçim için göstermelik tanzim satış noktaları açıldı.

 

SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANLAR, HİZMETLER: ANKARA’NIN TARİHİ VE KÜLTÜREL VARLIKLARI PARSEL PARSEL SATILARAK YOK EDİLDİ

Ankara Cumhuriyet sonrası farklı mimari dönemleri yansıtan yapılara sahip bir kent. Birçoğunu da kültür sanat yapıları oluşturuyor. Atatürk Kültür Merkezi aksı bu görevi taşımak için inşa edildi.

Kültür sanat yapıları kentle içi içe olmalıdır. Halk sanat üretim merkezlerine kolayca erişebilmelidir.

Cumhuriyet sonrası baştan inşa edilen Ankara, özellikle tiyatro, opera ve bale konusunda ülkenin en üretken kentlerinden biri olmuştu. Günümüzde ise durum çok farklı.

TÜİK 2017 verilerine göre Ankara’da tiyatro salon sayısı 68, koltuk sayısı ise 21.599. Bu verilere göre Ankara’da 255 kişiye 1 tiyatro koltuğu düşmektedir. Bu rakam Paris, Londra gibi Avrupa şehirlerinde 100-150 arasıdır.

AKP’li belediyecilikle kent AVM’leştirildi. Melih Gökçek başkanlığı boyunca Cumhuriyet dönemi kültür sanat yapılarını, kentin tarihsel kimliğini taşıyan kamu yapılarını tehdit etti.

2013 yılında Devlet Tiyatroları’na bağlı Akün ve Şinasi sahnelerinin bulunduğu bina satışa çıkarıldı.

Atatürk Kültür Merkezi aksı, 31 Mart yerel seçimleri öncesinde sessiz sedasız millet bahçesi projesi ile tahrip edilmek isteniyor.

AKP, Cumhuriyet dönemi mimarisini taşıyan yapıları yıkıyor

Su Süzgeci binası önce peşkeş çekildi, sonra yıkıldı

Ankara’nın su sorununu çözmek için 1935 yılında inşa edilen Su Süzgeci binasının bulunduğu arazi cemaatle ilişkisi bulunan Turgut Özal Üniversitesi’ne devredildi. Üniversite yönetimi ise 2013 yılında tarihi Su Süzgeci binasını yıktırdı. Araziyi peşkeş çeken ABB ise bu yıkıma göz yumdu.

Çubuk Barajı Göl Gazinosu

Çubuk Barajı’nın 1936 yılında açılmasının ardından baraj kıyısına cinsiyet eşitliği anlayışını ön plana çıkarmak için yapılan Göl Gazinosu 2016 yılında ABB tarafından yıkıldı.

 Marmara Köşkü

AKP döneminde talan projelerinin büyük kısmından nasibini alan AOÇ arazisi içerisine 1928 yılında çiftlik evi olarak inşa edilen Marmara Köşkü ABB tarafından 17 Mayıs 2016 tarihinde gece yarısı yıkılarak yok edildi.

 İller Bankası binası

Seyfi Arkan tarafından 1937 yılında tasarlanan ve modern mimarlığın önde gelen isimlerinden biri olarak gösterilen Ulus’taki İller Bankası binası 2017 yılında gece yarısı yıkıldı. Yıkım sonrasında dönemin ABB Başkanı Melih Gökçek ‘meşhur’ zafer pozunu verdi.