Komşu’da çiçek koparmak yasak, bizde nükleer serbest – Pelin Cengiz (Taraf)

Tarihin en büyük nükleer kazasının yaşandığı Çernobil nükleer santralinden II. Dünya Savaşı’nda Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan iki atom bombasının 200 katı iyonize radyasyon dünyaya saçıldı. Çernobil’den ilerleyen radyasyonlu bulutlar, dünyanın çevresini iki kez dolaştı.

2011’de Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından radyasyon yüklü bulutlar birkaç gün içinde Amerika’nın, bir hafta sonrasında da Avrupa’nın üzerinden geçti.

Peki, İğneada’da bir nükleer kaza gerçekleşse etkileri nasıl olur?

Çevre Mühendisleri Odası’nın yaptığı radyasyonlu parçacık dağılımı modelleme çalışması sonucu, İğneada’da yapılması planlanan nükleer santralde bir kaza gerçekleşmesi hâlinde İstanbul’un yanı sıra, Trakya’nın tamamı ile Kuzey Ege’nin büyük tehdit altında kalacağı, ayrıca Marmara, Batı Karadeniz, Kıyı Ege ve Kıyı Akdeniz’de oluşacak radyasyon bulutundan hemen etkileneceği ortaya kondu. Kaza anında ilk etapta 300 kilometre çapında bir alan direkt olarak etkileniyor.

Fukushima ya da Çernobil benzeri bir kazanın İğneada’da yaşanması durumunda Türkiye’nin ve yakın coğrafyanın nasıl bir risk altında kalacağını belirlemek için Çevre Mühendisleri’nin yaptığı bu çalışma daha önce Mersin Akkuyu ve Sinop nükleer santralleri için de gerçekleştirilmişti.

İğneada için yapılan bu çalışmada, ABD’deki NOAA tarafından geliştirilen HYSPLIT (http://ready.arl.noaa.gov/HYSPLIT.php, Tek Parçacık Entegre Yörünge Modeli) modeli kullanılarak, İğneada’dan kaynaklı bir radyoaktif serpintinin izleyeceği yollar hesaplanmış. 2014’ün herhangi bir gününde İğneada’dan atmosfere salınan parçacıkların dört günlük güzergâhları belirlenmiş. Bu çalışma 2014 yılına ait tüm günler için tekrarlanmış.

İğneada, 1966’da Mersin Akkuyu ve Sinop ile birlikte nükleer santral yapılması için ortaya atılan yerlerden biri. Normalde böyle bir modellemeyi Enerji Bakanlığı’nın yapması gerekiyor ancak yapmıyor. Bu modellemenin ne Akkuyu ne de Sinop için yapıldığını da hatırlatalım.

Yaklaşık 20 milyon kişinin yaşadığı nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgede bulunması veTürkiye’yi en fazla etkileyen hava kütlelerinin yolları üzerinde olması nedeniyle İğneada, nükleer santral için en riskli alanlardan birisi. Nedeni basit, Türkiye’ye yağışlar genellikle Balkanlar üzerinden geliyor.

Uzmanlar, hâkim rüzgarın Balkanlar’dan Türkiye’ye doğru tam İğneada’da üzerinden aktığını, olası bir kaza durumunda İstanbul dâhil Türkiye’nin üçte birini barındıran Marmara Bölgesi’nin tamamının birinci derecede radyoaktif serpinti riski altında olduğuna dikkat çekiyor. Bu, Anadolu’nun büyük bölümü de aynı risk altında demek.

Çevre Mühendisleri Odası açıklamasında, “Nükleer santralin kurulması düşünülen yerin dünyanın en önemli üç longoz ormanlarından biri olduğu ve 2007’de Milli Park olarak tescillenmesi gözardı edilmemelidir. Bu alandaki Longoz ormanları, Güney Amerika’da bulunan Amazon ve Afrika’da bulunan Kongo subasar ormanları ile birlikte, dünyanın en önemli üç subasar ormanından biridir. Bünyesinde, nadir görülen kuşları, balıkları, bitkileri barındıran ve çeşitli uluslararası sözleşmeler ile korunan türleri ihtiva etmektedir.

Sonuç olarak; İğneada’da meydana gelecek bir radyoaktif sızıntının, İstanbul’un yanı sıra, nüfus yoğunluğunun çok fazla olduğu Türkiye’nin batı bölgelerini etkileyeceği görülmektedir. Tarım alanlarının, zeytinliklerin ve turizm merkezlerinin önemli ölçüde risk altında kalacağı bilinmelidir” diyor.

Kalkınma Bakanlığı’nın turizm bölgesi ilan ettiği santralin yapılacağı İğneada’daki Beğendik Köyü,Bulgaristan’ın Rezova Köyü ile sınır komşusu. İki köyü sadece bir dere ayırıyor. Burada Bulgaristan’ın en önemli ekolojik turizm bölgesi Strandja Doğal Parkı var. Çiçek koparmak, kelebek tutmak, çadır kurmak yasak. Bizim tarafta termik santral, çimento limanı kesmedi, nükleer inşa edilecek.

Haydi Türkiye’deki kamuoyunu takmıyorsunuz tamam da bu işe Bulgaristan ne diyecek hiç sordunuz mu?