DİSK-KESK-TMMOB-TTB: “Başbakan, İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi; 1 Mayıs yasakçıları olarak suçludur”

Emekçilerin mücadelesi ve ödediği çeşitli bedellerle özgürleştirdiği Taksim 1 Mayıs Alanı’nın 2013’te AKP iktidarınca yeniden yasaklanması, bu alanı kullanmak isteyen emekçilere tüm yasal, anayasal ve uluslararası anlaşmalara aykırı olarak polis zoru ile saldırılması, gözaltı yapılması ve yaralama olayları bir AKP klasiği haline gelmiştir. Aynı şekilde 1 Mayıs 2015 için; DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak, 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü anma ve kutlamalarının, Taksim’de yapılması için yaptığımız başvurunun hukuka aykırı bir şekilde reddedilmesi sonrasında, 1 Mayıs 2015 Cuma günü, İstanbul’da adeta sıkıyönetim uygulayan, yolları kesen, tüm kent ulaşımını durduran ve en temel haklarını kullanmak üzere çağrımıza uyarak, ellerinde karanfilleri, türkülerle, halaylarla ve talepleriyle Taksim’e çıkmak isteyen yüzlerce kişiyi, binlerce polisle, onlarca TOMA’yla, biber gazlarıyla, plastik mermileriyle, yurttaşları yerlerde sürükleyerek, şiddetle gözaltına alan AKP iktidarı aynı hukuksuzluğu sürdürmüştür.

Çeşitli hukuk kurumlarının oluşturduğu “kriz masası”nın tespit edebildiği 450’nin üzerinde yurttaş özgürlüğünden çeşitli biçimlerde mahrum bırakılmış, birçoğuna işkence yapılmış, hukuksuz bir şekilde gözaltında tutulmuşlardır.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün o süreçte yaptığı basın açıklaması ile de bildirdiği gibi, 1 Mayıs 2015 tarihinde gözaltına alınanlara İç Güvenlik Paketi ile yürürlüğe sokulan yeni yasal düzenlemeler uygulanmıştır.

Nitekim 1 Mayıs günü ayrıca;

Hukuka aykırı yakalama işlemlerine müdahale etmek isteyen avukatlar ve insan hakları gözlemcilerine yapılan fiili müdahalelerle görevlerini yerine getirmeleri engellendiği gibi kimi avukatlar darp edilmiştir.
A
vukatların yakalama ve gözaltı işlemlerine itiraz işlemleri, avukatların adliyeye, savcılık koridorlarına girişleri polis barikatlarıyla önlenerek engellenmiş, görevini yapmaya çalışan avukatlar, savcının sözlü ve fiziki saldırılarına maruz kalmışlardır.
Avukatların soruşturma dosyalarını incelemeleri engellenerek, gözaltında bulunanlara hukuki yardımda bulunmaları engellenmiştir.
Gözaltına alınan kişiler uzun süre otobüslerde tutularak, kötü muameleye maruz bırakılmışlardır.

Gözaltı işlemi yapılmadan üç gün boyunca bir depoda hukuksuz bir şekilde tutulmuşlardır. Adliye içerisinde tutulan bazı kadınlara yönelik çıplak arama, tuvalete götürmeme işkencesi uygulanmıştır.
Polis müdahalesi ve gözaltılar sırasında 1 Mayıs katılımcılarına saldıran “siviller”e polis teşekkür ederek sırtlarını sıvazlamıştır.

AKP iktidarı “İç Güvenlik Paketi”yle katmerli hale getirdiği baskıcı, otoriter polisiye uygulamaları hukuk alanında da kurumsallaştırmaya çalışmaktadır.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi barışçıl bir gösterinin engellenmesi için AKP Hükümeti’nin ve İstanbul Valiliği’nin engelleme gerekçelerini yetersiz ve “farazi” bulmuştu. 2012 yılında alınan İHAM kararı, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamasının düzenleyici kurumlar açısından bir hak ve sorumluluk olduğunu ifade etmişti. Mahkemenin bu kararının Anayasa’nın 90. Maddesine göre bağlayıcı olduğunu yetkililere defalarca söyledik. Ancak ülkeyi ve kenti yönetenler suç işlemekte ısrarcı oldular ve 2014 1 Mayıs’ıyla ilgili olarak hakkımızda dava bile açtılar. Ama bu davada da beraat ettik ve İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği gerekçeli kararla bir kez daha 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının suç olmadığı karar altına aldı.

Nitekim, Anayasa Mahkemesi’nin 18.06.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve bireysel başvuru üzerine verilmiş kararında İHAM kararlarına atıf yapılarak toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı güvence altına alınmakta, barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereği olduğu vurgulanmıştır.

1 Mayıs 2015 Komitesi’ni oluşturan kurumlar DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak 1 Mayıs 2015’te ve devamında yaşanan bu hukuksuzlukları protesto ettiğimizi, bu ihlallerin ısrarlı takipçisi olacağımızı çeşitli defalar duyurmuştuk.

Geçmiş yıllarda yaptıklarının hesabını nasıl sormuşsak, sokakları, meydanları bu yasakçı anlayışa teslim etmeyerek direnmiş AKP iktidarının demokrasi maskesini düşürmüşsek, bundan sonra da aynı anlayışla fiili ve keyfi yasaklara meydan okuyacağız. Hak, hukuk, adalet tanımayan bu anlayış, daha önce yine bizlerin girişimi ile uluslararası mahkemelerde nasıl hesap vermişse, bu yaptıklarının hesabını da verecek! AKP iktidarının işçi düşmanı, demokrasi ve barış düşmanı gerici faşizan bir hükümet olarak tarihe kazınması için elimizden ne geliyorsa yapacağız.

Başta Başbakan, İçişleri Bakanı, İstanbul Vali ve Emniyet Müdürü olmak üzere, 1 Mayıs’ta yurttaşların haklarını kullanmasını zorla engelleyerek suç işleyen, İstanbul halkının en temel özgürlüklerini engelleyerek işkence çektiren kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunacağız.

AKP’nin yargı üzerindeki baskıları nedeniyle göstere göstere işlenen bu suçlar cezasız kalırsa, önce Anayasa Mahkemesi’ne sonra da İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuracağımızı şimdiden ilan ediyoruz.

Şimdiden ilan ediyoruz ki emekçilerin 1 Mayıs alanı olan Taksim’i, 1 Mayıs meydanımızı er ya da geç özgürleştirecek ve her koşulda önümüzdeki yıl da mutlaka Taksim’de olacağız!

1 Mayıs’ta 1 Mayıs meydanında olmak için,

Sendikal hak ve özgürlükler için, adalet için, eşitlik için, barış için, demokratik bir Türkiye için mücadeleye devam!

Yaşasın işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü!

Yaşasın 1 Mayıs!