Maraş’ın ardından 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümü: Yıkımı bekleyen İstanbul

Kocaeli/Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999’da yaşanan Marmara Depremi’nin ardından 24 yıl geçti. İstanbul hala depreme hazır değil.

17 Ağustos Marmara Depremi’nde TBMM verilerine göre 96 bin 796 konut ve 15 bin 939 işyeri yıkıldı ya da ağır hasar gördü, 17.480 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı, 505 kişi engelli kaldı. Depremde 5 bin 840 kişi kayıtlara “kayıp” olarak geçti. Aradan geçen 24 yılda aktif fay hatlarında kurulan kentler, yapılar depreme dayanıklı hale getirilmedi. Merkezi ve yerel yönetimler bilimsel verileri, bilim/meslek insanlarının öneri ve uyarılarını dikkate almadı. Deprem korkusu kullanılarak büyük bir inşaat furyası yürütüldü. İnşaat sermayesine gelir sağlamak için planlama ilkelerini hiçe sayan dönüşümler yapıldı, halk sürgün edildi. Yapıların güçlendirilmesi, kentin depreme hazır hale gelmesi odağa alınmadı. Olası deprem senaryolarına uygun acil durum planları yapılmadı.

Ülke yeni bir felaketi en ağır biçimiyle 6 Şubat Maraş depremlerinde yeniden yaşadı. Bir doğa olayı olan deprem, Doğu Anadolu Fay Hattı’nda, Maraş’ta bekleniyordu, etkilenecek iller biliniyordu. Deprem felakete dönüşmeyebilirdi, dönüştü. Resmî rakamlara göre en az 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti, 122 binden fazla kişi ise yaralandı, 305 kişi ise kayıp. 14 milyon kişi depremden etkilendi. Antakya’da, Maraş’ta, Adıyaman’da, Malatya’da 35 bin 355 yapı yıkıldı.

İstanbul da tıpkı Maraş gibi, Antakya gibi, Adıyaman gibi bilinen bir depremi yıkımlı bir senaryo ile çaresizce bekliyor.

İstanbul ne durumda?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü iş birliğiyle 2019 yılında yapılan “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi” Raporu’nda “İstanbul’da çok ağır ve ağır hasarlı bina sayısı 48 bin, orta ve daha üstü hasarlı bina sayısı 194 bin olacak. Bu rakamlara göre; binaların yüzde 22,6’sı yıkılacak, 25 milyon ton enkaz oluşacak, yolların yüzde 30’u kapanacak, 463 içme suyu noktası, bin 45 atık su noktası ve 355 doğal gaz noktası hasar görecek” bilgisi paylaşıldı. Bu tablo İstanbul’un deprem güvenli bir kent haline getirilmediği durumda yaşayacağı felaketi daha yakından gösteriyor.

Çevre Şehircilik Bakanı Özhaseki dalga geçiyor: “İstanbul 5 yılda depreme hazır hale gelebilir”

İstanbul Depremi ile ilgili açıklama yapan Çevre Şehircilik Bakanı Bakan Özhaseki, “İstanbul 5 yılda hazır hale gelir” diyerek 21 yıllık AKP iktidarı gerçeğini yok saydı. AKP Marmara Depremi’nden 3 yıl sonra iktidara geldi, 21 yıldır ülkeyi yönetiyor. Yönetenler deprem güvenli yapıların inşasını sağlamak, kentleri altyapısıyla, yapılarıyla, acil durum yönetimiyle depreme hazırlamak için yeterince zaman ve imkana sahip iken yapmadı. İktidar olanaklarını inşaat sermayesinin, yandaşlarının çıkarlarından yana kullandı ve rejimini kentsel rant üzerine inşa etti. Özhaseki tüm bunların üzerine ‘5 yıl’ gibi bir zaman telaffuz ediyor, depremin 5 yıldan önce olması durumunda ortaya çıkacak yıkımdaki sorumluluğunu yok sayıyor. Özhaseki’nin 5 yıl hesabı yerel seçimlerle İBB’yi almak için depremi bir kez daha propaganda malzemesi yapmak.

Deprem bahanesiyle yağmalamak

Özhaseki İstanbul’da kentsel dönüşümün önünde çok engel olduğunu, kentsel dönüşümü hızlandırmak için İstanbul’a özel yasa çıkarılması gerektiğini belirtti. Yasadan kastın İstanbul’da sınırsız bir kentsel dönüşüm talanı olacağını, kent merkezindekilerin topyekün sürgün edileceğini tahmin etmek zor değil elbette.

Bakanın son dönem açıklamalarında sıkça bahsettiği “Rezerv alanlarda konut veririz” ifadesi de İstanbul’un askeri alanlarını, çeperlerini, Kuzey Ormanları’nın yapılaşmamış doğal alanları imara açarak yok etmek anlamına geliyor. Örneğin 15 Temmuz’dan sonra kent merkezinde boşaltılan ve çoğunluğu acil durumlarda kullanılabilecek nitelikteki 21 askeri alan lüks konut inşaatları için satıldı. Deprem bu sürecin yine malzemesi yapıldı.

Türkiye depremlerle büyük yıkım yaşıyor: Ne oldu, acilen ne yapılmalı?

Afetlere hazırlık yok: İl Afet Risk Azaltma Planı kağıt üstünde kaldı

Türkiye’de afet planlarından sorumlu kurum AFAD. AFAD bu kapsamda ülke genelinde Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) hazırlıyor. 2018 yılında TARAP kapsamında İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP) hazırlanması kararı alındı. IRAP, her ilin afet riskinin en aza indirebilmesi adına yapılacak tespitleri, çalışmaları ve eylemleri/önlemleri içerecekti. 2020 yılında pilot il Kahramanmaraş için İRAP yapıldı. Plan hayata geçmedi, kağıt üstünde kaldı. Maraş ve daha birçok il depreme hazırlanmadı, yıkıldı.

İstanbul’un İl Afet Risk Azaltma Planları (IRAP) da mevcut. 389 sayfalık kayıt üstünde kalan bir belge. İstanbul’da da depreme hazırlık konusunda yıllar içinde yol alınabilmiş değil.

6 Şubat Maraş Depremleri ve sonrasında yaşanan acil durum yönetim krizi, milyonlarca depremzedenin yaşamını tehlikeye attı. AFAD Afetlere Müdahale Genel Müdürlüğü’nde ilahiyat fakültesi mezunu İsmail Palakoğlu’nun olması kurumun getirildiği hali daha net gösteriyor.

İktidarın AFAD’ı, AFAD’ın yokluğu – Politeknik

TMMOB: “Rantta ısrar ediyorlar, kentlerdeki yıkımdan sorumlular”

Mühendisler, mimarlar, plancılar yıllardır kentlerin/yapıların depreme hazır hale getirilmesi için uyarılar/öneriler yapıyor. 6 Şubat Depremleri’yle ilgili rapor hazırlayan TMMOB, deprem güvenli kentler kurulmak yerine kentsel rant politikalarının uygulanmasının yıkıma yok açtığına değindi. Raporda “1950’lerden bu yana genişleyerek sürdürülen plansız bir sanayileşme ve kentleşmeyi kalkınma modeli olarak benimseyen, insanları ve kenti sermaye birikimi için ucuz işgücü ve ucuz altyapı aracı olarak ele alan, bunların sosyal ve kültürel boyutunu ve toplumsal maliyetini göz ardı ederek daha fazla para ve kazanç peşinde olan bir anlayışın kaçınılmaz sonuçlarından birisi de doğa olaylarının afete/felakete dönüşmesi olmuştur.” ifadelerini kullanıldı.

Deprem yaşanan illerde yapıların dört temel nedenden dolayı yıkıldıklarını ya da ağır hasar aldıklarını belirten TMMOB bunları şöyle sıraladı:

  • Binanın oturduğu zemin birimlerinin niteliğinden kaynaklanan sorunlar
  • Binanın taşıyıcı sisteminden kaynaklanan sorunlar
  • Binada kullanılan malzeme ve işçilikten kaynaklanan sorunlar
  • Yapı üretim süreçlerinin denetiminden/denetimsizliğinden kaynaklanan sorunlar

TMMOB, kentlerdeki yapı stoğunun bu sorunlarla şekillendiğini, yapıların güçlendirilmesi, deprem güvenli hale getirilmesi ile ilgili çalışmalar yapılmadığını, bilimsel verilerin hiçe sayıldığını ve yılların boşa harcandığını belirtiyor.

İstanbul halkı çaresiz bırakılıyor

İstanbul için deprem gerçeği konuşulsa da kamusal bir seferberlik olmadığı için İstanbullular çaresiz bırakılıyor. Maraş Depremleri’nin ardından 2023 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bina deprem dayanıklılığı testi için 160 bine yakın başvuru yapıldı. İBB bu ihtiyacı karşılayamıyor. Yapının durumu belirlendiğinde, yapıyı depreme dayanıklı hale getirmenin hangi yöntemlerle ve imkanlarla yapılacağı konusunda da halk yalnız bırakılıyor.

Güvenli bir yapıda barınma talebi maddi zorluklarla, müteahhitlerle, rantla sınanıyor. Yerelde yaşayanların korunduğu, kiracı haklarının kamusal güvence altına alındığı bir planlama yapılmadığı durumda İstanbullular depremi güvencesiz ve çaresizce bekliyor.

politeknik.org.tr