TMMOB’yi mücadelenin ön saflarına taşımak boynumuzun borcudur – Devrimci Mimar Mühendis ve Şehir Plancıları*
Spread the love

Dünyada neo-liberal rüzgarların estiği, post-modernizm söylemleriyle dünyanın sınıfsal ayrışmasının düşünsel planda önemsizleştiği bir dönemden geçtik. İşçi sınıfı ve müttefikleriyle emperyalizm/kapitalizm ve uşakları arasındaki temel saflaşmanın bilinçlerdeki yansıması muğlaklaştı. Sermayenin büyük ideolojik hegemonyası giderek sendika, demokratik kitle örgütü ve meslek örgütlerinde de kendini hissettirir oldu.TMMOB’de ve bağlı odalarda bu hegemonyanın emareleri gün geçtikçe daha fazla görülmeye başlandı.

– 1999 depreminin ardından uzman/yetkin mühendislik konusunda atılan adımlar ile mühendislerin piyasa ihtiyaçlarına göre ayrıştırılması süreci yürüdü.

– Her yerde esnek üretime, kuralsızlaşmaya karşı açıklamalar yapılırken MMO büyük şirketlerin “yalın üretim” reklamının platformu olabildi. Her yerde işçilerin sendikalaşma hakları savunulurken, işçi düşmanlığının simgelerinden olan MESS başta olmak üzere kariyerinde bol miktarda sendikasızlaştırmak için işçi atma vakası olan şirketler kurdukları “mükemmel, işçilerin katılımını şart koşan” üretim sistemlerini MMO organizasyonuyla anlattılar.

– Odalarda yapılan eğitim ve seminerlerin bir kısmında bilgilendirmeyle şirket tanıtım ve reklamları iç içe geçti.

– TMMOB 2. Su Politikaları Kongresi’nde suyun özelleştirilmesinden pay alan şirketler sponsor olabildiler.

Bütün bu ve benzeri hatalar güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Güvensizliğin temelinde “sistemin çok güçlü bizim ise çok güçsüz olduğumuz, sistemin tolerans gösterdiği çerçevenin dışında davranmaya kalkanın ezileceği, büyük amaçlar yerine küçük hedefler için mücadele edebileceğimiz” şeklinde özetlenebilecek bir yaklaşım yatmaktadır. Ülkemizdeki ve dünyadaki ilerici – devrimci halk hareketlerinin uzun süren gerileyişi bu güvensizliğe yol açmıştır. Oysa yeni bir atılımın şafağında tarihsel birikimimize ve emekçi sınıfların büyük enerjisine dayanarak emperyalist/kapitalist dünya düzeninin karşısına dikilmeliyiz.

Ne Yapmalı?

– TMMOB, egemen sermayenin farklı kesimleri arasındaki çıkar ve inisiyatif kavgasının dışında durmakla kalmamalıdır. TMMOB, Türkiye emekçi halklarının sosyal, siyasal ve ekonomik çıkarlarını savunacak, eğitim ve sağlık gibi sosyal hizmet alanlarında, kentsel ve kırsal yaşam alanlarında uygulanan neo liberal dönüşüm politikalarına karşı mücadele edecek, parçalı ve kendiliğinden gelişen hak mücadelelerini bütünleyecek bir inisiyatifin kurucu unsuru olmalıdır. TMMOB, halkımızın haklarını savunacak ve geliştirecek bir cephenin yaratılmasına önderlik etmelidir. Faşizmin ve her türden gericiliğin karşısında eşit, demokratik ve bağımsız bir Türkiye mücadelesini kararlılıkla yürütmeli, Kürt ve Türk halkının kardeşlik ve eşitlik temelinde birliğini savunmalıdır.

– AKP iktidarı dönemi halka saldırıyı sadece siyasal ve ekonomik alanlarla sınırlamamış, toplumsal yaşamın, hücrelerine kadar gericileşmesini hedeflemiştir. Gündelik yaşamın dinselleştirilmesi için atılan adımlar yoğunlaşmıştır. TMMOB hem bilimsel temele dayanan bir meslek örgütü olarak, hem de aydın kimliği ağır basan bir toplumsal kesimin temsilcisi olarak gericiliğe karşı mücadelenin bileşeni olmalıdır. Diğer emek ve demokrasi güçleriyle birlikte ilerici değerlerin toplumda yayılması için mücadele etmelidir. Kişisel hak ve özgürlüklerle, halkın hakları mücadelesi birlikte yürütülmelidir.

– Ülkemizde ücretli mühendis-mimar-plancılarının ancak çok küçük bir kısmı sendikalıdır. Bu şartlar altında TMMOB ve bağlı odaların “mühendislerin yoksullaştığı” tespitini sürekli tekrarlamakla yetinmeyip, yoksullaşmayı önlemek için elindeki olanaklarla ve üyelerinin örgütlü gücüyle harekete geçmesi bir zorunluluktur. Ücretli mühendislerin acil ihtiyaçlarından birisi mühendis asgari ücretinin belirlenmesi, bu konuda kamuoyu oluşturulması ve bir baskı gücü olarak hareket edilmesidir. Bu asgari ücret, mühendisin insanca yaşayabileceği ve mesleki gelişimini yeterli düzeyde sürdürebileceği düzeyde olmalıdır. Bu konuda sendikalarla birlikte adım atılmalıdır. Bu çalışmalar mühendislerle işçiler arasındaki kopukluğun giderilmesi ve mühendislerin de işçilerle birlikte örgütlenmesini hedeflemelidir. Mühendislik etiğinin de korunabilmesi için, meslektaşların vahşi piyasa şartlarında kendi başına savaşmaktan kurtarılması gereklidir.

– TMMOB, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği’ni öncelikli bir konu olarak ele almalıdır. Bu konuda özellikle meslektaşlarımızın birlikte çalıştıkları işçilerin yaşamlarının, işverenin karından çok önce geldiğini kavramasını sağlamalıdır. Bu konuda işvereniyle çelişkiye düşen meslektaşımıza tam destek olunmalıdır. Dahası TMMOB kendisini sadece kamuoyu yaratmakla sınırlandırmamalıdır. Temsil edildiği kurullarda alacağı tavırla, üyelerine uygulayacağı yaptırım ve desteklerle sürecin etkin bir bileşeni olmak zorundadır. İstanbul İKK’nın Limter-İş, İstanbul Tabip Odası ve İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü ile birlikte yeraldığı Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu çalışmaları olumlu bir örnektir. Ancak diğer yanda Tuzla’da iş cinayetlerinin yoğunlaştığı bugünlerde bu alanda etkili bir kuruluş olan ve YK üyelerinin çoğunluğu Gemi Mühendisleri Odası tarafından belirlenen, Genel Kurullarında TMMOB, EMO, MMO, Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası delegeleri bulunan Türk Loydu’nun tavrı sorgulanmalıdır. Yine içinde temsil edildiğimiz Milli Prodüktivite Merkezi’nin bir sermaye örgütü gibi çalışması karşısında ne yapıldığı sorgulanmalıdır.

– Kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi/piyasalaştırılması süreci sistemle emekçiler arasındaki kritik çatışma noktalarından birisi olarak sürmektedir. Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, haberleşme su ve enerji halkın temel hakları olarak kabul edilmeli ve eğitim ve sağlığın tümüyle ücretsiz, diğer temel hizmetlerin de asgari ihtiyaçları karşılayacak kısımlarının ücretsiz olması için mücadele edilmelidir. MMŞP’ler geneldeki hak mücadelelerinde emekçi kimlikleriyle yeralmanın yanında, kendi alanlarıyla doğrudan ilgili olan barınma, ulaşım, haberleşme, enerji gibi konularda, bu hizmetlerin temel haklardan sayılması ve tüm insanların yararlanabilmesi için öneriler geliştirmeli ve özel kampanyalar düzenlemelidir. TMMOB bu sürecin aktif öznesi olmalıdır. Geçen dönemde yapılan Kent Kurultayları, Şehir Plancıları Odası’nın Barınma Hakkı mücadelesine sunduğu katkı, Metalurji Mühendisleri Odası’nın Seydişehir Alüminyum’un özelleştirilmesine karşı verdiği mücadeledeki kazanımları, EMO’nun Telekom’un özelleştirilmesine ve Nükleer santrallere karşı mücadeledeki rolü gibi örnekler çoğaltılmalı ve geliştirilmelidir.

– TMMOB’a bağlı odalarda gelirlerin giderek daha büyük kısmı hizmet ve belgelendirme gelirlerinden oluşmaktadır. Bu gelirler olanakları artırmakla birlikte, odaları daha fazla piyasaya bağlayıcı işlev görmektedir. Odalarımız örgütlülük düzeyini geliştirmeyi, mesleki denetimi kuvvetlendirmeyi, bu temelde güçlenmeyi hedeflemelidir.

– TMMOB’nin toplumsal konumu bakımından bir diğer sorumluluk alanı ise üniversitelerdir. Üniversitelerdeki mühendislik eğitimi tamamen piyasanın ihtiyaçlarına göre içerik kazanmakta, mühendislik fakültelerindeki öğrenciler daha üniversite amfilerinde aydın kimliğinden uzaklaşmakta, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda düşünmeye ve üretmeye yönelmektedirler. Üniversiter eğitim süreçlerindeki bu yönlendirme mezun olduktan sonra, oda üyesi olsun ya da olmasın mühendislerin ilerici kimliğini aşındırmaktadır. Bu bakımdan TMMOB’nin yukarıda bahsedilen ilkelerinin aşınmasının önlenmesinin olmazsa olmazı, TMMOB öğrenci komisyonlarının üniversitelerdeki etkinliğinin mühendislik öğrencilerinin aydın kimliğindeki aşınmanın engellenmesi yönünde arttırılması, mühendislik eğitiminin niteliğine müdahale etme inisiyatifinin kullanılmasıdır. Parasız, bilimsel, demokratik eğitim hakkı mücadelesinin kuvvetlendirilmesi TMMOB sürece müdahil olmalıdır. Öğrenci Komisyonları çalışmalarına anti-demokratik müdahalelerden kaçınılmalıdır. Mezuniyet sonrası sürdürülen meslekiçi eğitimler, esas olarak toplumsal yarar gözetilerek ve kamusal kaynaklarla yürütülmelidir.

– Odalardaki tüm çalışanlar sigortalı olmalıdır. Tüm çalışanlar “eşit işe eşit ücret” ilkesine uygun olarak çalışmalı, örgütlenme hakkının önüne yapay engeller çıkarılmamalı, örgütlü çalışana kuşkuyla bakılmamalıdır. Halk için çalışan bir kurumda çalışanların örgütlülüklerinin/sendikalarının bu “çalışmaları baltalayacağı” değil, “destekleyeceği” kabul edilmelidir.

-TMMOB’a bağlı odalarda meslekçilik eğilimi giderek güçlenmekte, dar mesleki çıkarlar toplumsal çıkarların önünde değerlendirilmektedir. Farklı meslek disiplinleri sürecin birbirini bütünleyen parçaları olarak değil, kapitalist piyasadaki rakipler olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak Odalar arası paylaşım ve birlikte hareket kültürü zayıflamaktadır. “Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve halkın sorunlarından ayrılamayacağı” kabulünün gerekleri yerine getirilmelidir.

-TMMOB iç demokrasisi zayıflamaktadır. Keyfi nedenlerle İKK Sekreterleri görevden alınmakta, TMMOB yöneticilerini eleştirmek Disiplin Kurulu cezalarına neden olabilmekte, kongre ve sempozyumlarda farklı görüşlerin ifadesi kısıtlanmaktadır. İç demokrasinin bizi kuvvetlendireceği unutulmamalı, olabildiğince geniş demokratik kurulların işleyişi kuvvetlendirilmeli, aşağıdan yukarıya karar süreçleri genişletilmelidir.

Bizler Devrimci Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları olarak kaygılarımızı ve çözüm önerilerimizi paylaşan tüm dostlarımızı birlikte hareket etmeye çağırıyoruz. Unutmayalım ki zaman zaman yaşadığı geri çekilmelere ve eksikliklerine rağmen TMMOB ülkemizin en önemli ilerici toplumsal muhalefet örgütlerinden birisidir. Eksiklerini gidererek, yanlışlarını düzelterek Birlik’imizi mücadelenin ön saflarına taşımak boynumuzun borcudur.

*TMMOB 40. Genel Kurulunda, Şehir Plancıları Odası delegesi Başar Alipaça tarafından yapılan konuşmanın tam metnidir.


Spread the love