İstanbul her yağmurda aynı manzaraları yaşıyor; su baskınları, caddelerden denize dökülen şelaleler, suyun gitmesi gereken altyapı boşluklarından geri tepen sular.. Giderek sıklaşan bu görüntülerin iki yönü var. Bir yanda doğanın, kentlerin betonlaştırılarak yağmalanması, diğer yanda plansızlığa ve bilimden uzak “çözüm”lere bırakılmış kent altyapıları.
İstanbul’un her metrekaresinin betonla kaplandığını düşünürsek yaşananları anlamak o kadar da zor olmayacak. Her parkın yapılaşmaya açıldığı, her ağacın kesildiği, her köşe başına ucube gökdelenlerin dikildiği bir kent anlayışının yaşanabilir bir İstanbul yaratması beklenemez. Ancak bu yazıda su taşkınlarını “altyapı” açısından değerlendireceğim.
Yağmur suyu drenajı ile ilgili sorunları üç ana başlık altında değerlendirebiliriz. Bu başlıklar sırası ile planlama-projelendirme, inşaat ve işletme-bakım.
1-Planlama ve projelendirme
Yağmur suyu drenaj şebekesinin planlanmasında öncelikle ana toplayıcı kanallar belirleniyor. Ana toplayıcı kanallar şehrin uzun yıllar sonraki durumu dikkate alınarak yapılıyor. Ancak, İstanbul gibi bir şehirde bir yıl sonra bile nelerin değişeceğinin ön görülmemesi, planlama yanlışlarını doğuruyor. Yapılan yanlışı örnekleyelim: Yağmur suyunun toplandığı yağış alanı, akış kat sayısına göre kısımlara ayrılıyor. Bu kısımlar yeşil alanlar, konut alanları, park-pahçeler, meydanlar v.b. Akış kat sayısı, düşen yağmurun ne kadarının akışa geçtiğini ifade ediyor. Bu katsayı yeşil alanlarda 0.1 – 0.3 iken konut alanları ve şehir merkezinde 0.95’lere kadar çıkıyor. Planlama aşamasında yeşil alan olarak ön görülen bir alan ilerleyen yıllarda konuta, yola dönüştürüldüğünde akışa geçmesi öngörülen yağış miktarı 10 kata kadar artıyor. Artışa rağmen altyapı aynı kaldığı için su baskınları yaşanıyor.
Sadece planlama aşamasında değil projelendirme aşamasında da bir çok hata yapılıyor. Yağmur suyu toplama şebekeleri genellikle yapılaşma bittikten sonra tamamlanıyor. Bu durum projelendirme safhasında çok ciddi sorunlara sebebiyet veriyor. Şebeke, tamamlanmış yapılaşmaya uymak zorunda kalıyor, projelendirme kriterleri ihlal ediliyor. Yağmur suyu şebekesi önce yapılmış olsa bile daha sonra yapılacak olan konut ya da yol sanat yapıları(köprü, viyadük, alt geçit v.b) için yağmur suyu şebekesinin yeri değiştiriliyor. Hidrolik yapılarda küçük bir kısım değiştirilmiş olsa bile sistemin tamamını etkiler ve çalışmamasına neden olur. İstanbul gibi büyük bir şehirde her geçen gün bir çok konut projesi, kavşak projesi, yol projesi hesapsızca hayata geçiriliyor. Öngörüsüz yapılan her üst yapı şehrin alt yapısını tahrip ediyor.
2-İnşaat
Yapılaşma tamamlandıktan sonra nasıl projelendirmede zorluklar ve hatalar oluyorsa yağmur suyu şebekesi inşaatlarında daha da fazlası yaşanıyor. Projelendirme hidrolik kriterlere göre yapılmış olsa bile plansız yapılaşmanın olduğu sokaklarda ve semtlerde bu şebekelerin inşaatları teknik açıdan güçlükle yapılıyor ve çoğu zamanda projeye uyulmadan yapılıyor.
Yapılan hatalar;
– Projede öngörülen bazı drenaj hatları inşa edilmemiş olabiliyor. Bu kısımlardaki yol ve bahçe drenajları atık su şebekesine bağlanıyor.
– Projede öngörülen baca yerlerine riayet edilmemiş oluyor.
– Şebeke hatlarında yatay ve düşey kırıklar oluşturularak suyun öngörülen akışı engelleniyor.
– Bazı drenaj hatları kısa yoldan atık su hattına bağlanabiliyor.
– Yıkama bacaları standartlara uygun imal edilmeyebiliyor.
3- İşletme-Bakım
İşletmeye açılmış olan yağmur suyu şebekelerinin işletilmesinde de bir çok hata yapılıyor. Birçok binanın çatı yağmur suyu, varsa havuz drenajları, bahçe drenajları yanlışlıkla veya kolay olduğu için atık su şebekesine bağlanıyor. Bu durum yine atık su şebekesinde taşmalara yol açıyor.
Yağmur suyu şebekelerinin inşaatı kriterlere uygun yapılmış olsa bile periyodik bakımları yeterli sıklıkta yapılmadığı için yağmur suyu ızgaraları ve şebekesi tıkalı durumda. Bu konuya ilişkin kendi yaşadığım yerden bir örnek vereyim. 5 aydır 4. Levent Emniyetevler metro çıkışının yanından geçmekteyim ve ısrarla çıkışın yanındaki yağmur suyu ızgarasını her gün kontrol ediyorum. Ağzına kadar çamurla dolmuş vaziyette. Belediye veya İSKİ tarafından en ufak bir temizleme çalışması yürütülmüyor. Yine yan tarafta, yerde yağmur suyu ızgarasından atık su yola çıkıyor. Yağmur suyunun girmesi gereken yerden atık su çıkıyorsa yukarda bahsettiğim hataların bir çoğu aynı anda vuku bulmuş demektir.
“Son yıllarda yağışlarda artış var” denilerek yukardaki teknik eksikliklerin ve altyapı skandallarının üstü örtülüyor. Altyapı, yaşanan su baskınlarının “sonuç” kısmına dair bir parametredir. Su emiliminin yok edilmesi(kent merkezlerinde suyun buluşabileceği en ufak toprak parçasının dahi bırakılmaması), yaşam alanlarının betonlaştırılması (İstanbul’un dört bir tarafında sürdürülen mega yıkım projeleri) her yağmur sonrası meydana gelen manzalarının “neden” kısmını oluşturuyor. Doğayı tahrip edenler bir taraftan yaptıkları plansız altyapılarla katmerli bir kriz yaratıyor.
Muzaffer Karademir
İnşaat Mühendisi