Erdoğan kendi içinde kabullenemediği duygu ve düşüncelerini bize yansıtmaya çalışıyor olabilir ama bizde bunu sineye çekecek hal yok, eline bir ayna alıp bakmasında daha çok fayda var…
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere bazı muktedirlerde son dönemlerde sık görülen bir davranış biçimi gelişti. Kişilerin kendilerine söylemesi gerekenleri, hatta bir nevi kendisine itiraf etmesi gerekenleri başkalarına mal etmesi, bireylerin kendilerinde görülen yanlış, hatalı ya da eleştirel düşünce ve davranışları başkalarına yakıştırması.
Bireyin esas itibariyle makul/makbul görülmeyen davranışları sanki karşısındaki yapıyormuş gibi gösterme gayreti ve bunun üzerinden karşısındakini eleştirme hali. Bir nevi gerçekliğin rayından saptırılarak yansıtılması…
Geçen hafta bu davranış biçimi yine nüksetti. Erdoğan, bir konuşmasında tam olarak şu ifadeleri kullandı:
“Uzunca bir süredir tüm yerleşim yerlerimizde yatay mimari konusunda ısrar ediyorum. Böyle gelmiş böyle gider diyemeyiz. Bu kapitalizm nelere muktedir. Deniz kenarlarını orman alanlarını betona çevirme gayretinde olanlar var. Orman morman ne var ne yok kesiyor atıyor oraya, dikey mimari yapayım oradan da malı götüreyim, yapılan iş bu. Doğa şöyle olmuş böyle olmuş umurunda değil. Bize de örnek veriyor; Manhattan şöyle, batsın senin Manhattan’ın. Çevre ve Şehircilik Bakanıma da söylüyorum, kimsenin gözünün yaşına bakmayacaksın, yıkmaksa yıkacağız.”
Bakın çok enteresan, kendisinin ikamet ettiği Aksaray inşa edilebilsin diye, bir çivi bile çakılmaması gereken, birinci derece doğal tarih ve SİT alanı olan Atatürk Orman Çiftliği’nde resmi verilere göre 10 bin ağaç yerinden söküldü. Atatürk Orman Çiftliği’ni betonlaştırmaya adeta yemin edilmiş gibi geçen yıl da yol yapım çalışmaları için ağaç kesimine devam edildi.
Yine benzer şekilde Marmaris Okluk Koyu’nda bulunan Cumhurbaşkanlığı konutunun yerine yapılan 300 odalı yazlık sarayın inşası sırasında binlerce ağaç kesildi, plajın dolduruldu, yeni bir otoyol ve dev yatlarını yanaşabileceği iskele yapıldı, doğa tahrip edildi. SİT alanın olan Okluk Koyu’na bina yapılabilmesi için art arda plan değişiklikleri yapıldı.
Kamu hizmet alanı olarak tanımlanan arazi, Aralık 2016’da yapılan statü değişikliğiyle “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları” kapsamına alındı ancak bu plan değişikliği, dev yatların kıyıya yanaşmasını sağlayan limanları, 500 metrelik kıyı koruma kuşağı ve ormanlık alanın içinde kalması nedeniyle dava konusu olmuştu. Yargılamanın inşaatın durdurulması ile sonuçlanması olasılığına karşı hazırlanan 1/25 binlik yeni planda kıyı koruma kuşağı tanımlandı ancak SİT dereceleri düşürüldü. Kısmi yapılaşmaya izin veren bu plan değişikliği ile iskeleler ve güneşlenme alanları projeye dahil edildi.
Erdoğan baktı, bunları muhalefet eleştirmiyor, ben kendi kendime eleştireyim dedi, “Orman morman ne var ne yok kesiyor atıyor” sözleri ortaya dökülüverdi.
Geçen hafta o ‘kaçak saray’a ziyarette bulunarak burayı meşrulaştıran CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarından da bugüne kadar İstanbul’un yok edilen orman varlıklarıyla, kalanları tehdit eden mega projelerle ilgili daha bir şey duyamadık.
AKP’lilerle iyi geçinme gayretinden daha sıra gelmedi herhalde. Çok meraklısıysanız keşke AKP’den aday olsaydınız diye düşünmeden edemiyor insan…
Aslında Atatürk Orman Çiftliği’nde görülen talan, ‘kaçak saray’ kondurma zihniyetinin her yere yayıldığının mekansal karşılığına çok iyi bir örnek teşkil ediyor.
Talan zihniyetinin sirayet ettiği yer cumhurbaşkanı sarayına kadar uzandıysa, yurttaş niye geri duracakmış ki?
Erdoğan, daha önce Rize’nin Ayder Yaylası için, “kirlettik, rezil ettik” demişti. Geçen yıl bir seçim yatırımı olarak başlatılan imar barışına derelere, köylere, yaylalara yapılan kaçak yapılar için Erdoğan’ın memleketi Rize’den gelen başvuru sayısının 13 binleri geçtiğine ne demeli?
“Rize’mden keneviri söke aldılar, bunu yeniden üreteceğiz” diyor, bir baksın bakalım Rize’de üretim yapacak bir yer kalmış mı?
İstanbul’un nadir yeşil alanlarından biri olan Ataköy sahile hukuksuzca dikilen blok blok gökdelenlerden haberi var mı Erdoğan’ın? Fatih Ormanı’nın Ali Ağaoğlu’nun Maslak 1453 projesi için nasıl peşkeş çekildiğinden?
Üçüncü havalimanı ve üçüncü köprü için İstanbul’un kuzey ormanlarından kesilen ağaçlardan bahsedilen yayınlara denk geldiği olduğu mu hiç?
Haliçport, Galataport, Kabataş Martı gibi projelerle kıyıları imara, talana, ranta kim açıyor?
Yangından mal kaçırırcasına Dolmabahçe-Levazım-Baltalimanı-Ayazağa karayolu tüneli projesi kapsamında Maçka Parkı’nda kesilen 199 ağacın akıbetinin ne olduğunu merak ertmiş olabilir mi? Etmediyse de ben söyliyeyim, Bahçeköy ve Zekeriyaköy’e nakledildikten sonra çürüyen ağaçların hepsi kurudu.
Yenikapı ve Maltepe sahillerine ur şeklinde kıyı bütünlüğünü tahrip eden şekilde beton dolgu alanların yapılmasına kim karar verdi?
Bir ara Erdoğan’ın dilinden düşürmediği Zeytinburnu’ndaki 16/9 kulelerini tıraşlamadan kim kurtarmış olabilir?
Demokrasi ve Özgürlük Adası yapacağız diye inşaat açtığınız Yassıada’yı kelleştirenlerden haberi var mıdır?
Beykoz’da 2 milyon metrekare alanda Kuzey Kirazlı ve Güney Kirazlı özel ormanlarına İstanbul’un kuzey ormanlarını talan eden inşaat ağalarından Kalyon Grup’un yapacağı 553 adet villanın planlarının jet hızıyla hazırlandığından kimse kendisine bahsetmiş midir?
Boğaziçi öngörünüm bölgesinde yer alan ve bu nedenle imar affı kapsamına girmeyen bazı bölgelerin af kapsamına izin verenler hangi iktidar?
Milli parkların, SİT alanlarının, meraların, tarımsal alanların, orman arazilerinin, doğal, tarihi ve kültürel mekanların yapılaşmaya, sanayileşmeye, madencilik ve enerji tesisleri için tahsis ediliyor olmasını hiç duymuş olabilir mi?
Kanal İstanbul’un kıyıları bozacağından, İstanbul’un tarım arazilerini, ormanlarını yok edeceğinden hiç mi haberi yok? Ya da Kanal İstanbul güzergahındaki tüm kentsel dönüşüm işinin TOKİ’ye devredildiğinden?
Bu örnekler daha böyle sayfalarca uzar gider, bu yazı da bir yerde bitmeli haliyle…
Yolu Londra’ya düşenler Hyde Parkı, New York’a düşenler Central Park’ı görüp neden böyle bir park Türkiye’de yok diye sorar. Yeni bir habere göre, Paris’te çorak bir arazide doğal yaşama katkı sağlayacak bir orman planlanıyor. Ormanlık alan, New York’taki Central Park’a kıyasla beş kat daha büyük olacakmış.
Bizde de hayaller Central Park ama gerçekler millet bahçesi…
Bazı kentlerdeki mevcut park ve korular millet bahçesi haline getiriliyor. Mevcutların adını değiştirerek göz boyama işlerini bırakın artık, afet toplanma alanlarını ranta açarak, kimi parklara göz dikerek, eski park ve koruları millet bahçesi yapmak yeşil alan miktarını artırmayacağı gibi popülizmden başka bişey de değil…
Vakıa, Erdoğan kendi içinde kabullenemediği duygu ve düşüncelerini bize yansıtmaya çalışıyor olabilir ama bizde bunu sineye çekecek hal yok, eline bir ayna alıp bakmasında daha çok fayda var…