“Senin yerinde olsam habere ‘İstanbul’da kıyıya paralel hatlarda deniz işletmeciliğinden yararlanmak şart’ şeklinde bir girişle başlarım” diyor emekli Yıldız Teknik Üniversitesi Ulaştırma Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Zerrin Bayraktar.
Söyleşimiz esnasında aklımdan girizgah olarak geçen en vurucu cümleyi kendisi öneriyor bana.
Son haftalarda İstanbul Deniz Otobüsleri’nin (İDO) seferlerini durduracağı söylentisiyle başlayan ve deniz taşımacılığındaki İstanbul’un eksikliğinin yeniden tartışılması konumuz.
İDO’nun seferlerini durduracağı bir iddia olarak 14 Kasım’da Habertürk gazetesinde bir haberle gündeme gelmişti. Resmi açıklama 19 Kasım günü geldi. 1 Aralık 2018’den itibaren Sirkeci – Harem hattı hariç tüm iç hat deniz otobüsü seferleri geçici olarak durdurulacak.
Türkiye’de konunun en önemli uzmanlarından Prof. Dr. Zerrin Bayraktar’la İstanbul ve Marmara’da deniz ulaşımında nelerin eksik olduğu, yapılan hatalar ve deniz yollarının nasıl yeniden etkin biçimde kullanılabileceğini konuştuk.
İDO seferlerini durduruyor ama deniz ulaşımı için yıllardır söylenir, İstanbul’da deniz kullanılmıyor diye. Bunun nedeni nedir?
Çünkü ulaştırma politikaları Türkiye’de karayolu ağırlıklı. İstanbul’da kıyıya paralel hatlarda deniz işletmeciliğinden daha çok yararlanmak şart. Boğaz en önemlisi. Bostancı’dan Kadıköy’e bile hat olabilir. Bunlar hep geliştirilebilir şeyler.
Mesela Eminönü’nden Sarıyer’e hat var. Ben mesela eğer çok beklemeyeceksem Beşiktaş’a giderken bunu tercih ediyorum. Beşiktaş’a 10 dakikada götürüyor. ‘Eminönü’nden bin tramvaya in Kabataş’ta, bin otobüse gel Beşiktaş’adan çok daha çabuk getiriyor.
Beşiktaş’tan da keza Arnavutköy’e gitmek çok zordur ama Şehir Hatları’nın seferi var. İnsanlar bilmiyorlar ki, nasıl bilsinler? Teşvik edeceksin insanları. Hem fiyatını düşüreceksin hem de insanları iskeleye getireceksin. Böyle bir şey yapman lazım.
Ulaştırma yaparken sadece maliyete bakmazsın. Sağladığı faydayı da beraber alırsın. Trafik kazalarını azaltıyor mu? Zamandan bir tasarruf sağlıyor mu? Yakıt giderinde bir tasarruf sağlıyor mu? Hava kirliliğine bir etkisi var mı? Bunların hepsini düşünürsün; o faydaları da toplarsın, maliyet içine koyarsın. Başka türlü olmaz çünkü. Yani olay sadece para değil. İstanbul’daki trafiğin halledilememesinin o kadar büyük maliyeti var ki.
“Ulaştırma hizmeti bir kamu hizmetidir”
Ama önümüze sürekli maliyet, karlılık gibi gerekçeler çıkarıyorlar.
Ulaştırma bir kamu hizmetidir. Bu iş kar güdüsüyle yapılmaz. Özelleştirirken kamu hizmetini alan kişinin daha sonra insanları ulaştırma hizmetinden yoksun bırakma hakkı yoktur.
İDO seferlerini iptal ediyor ama ortalık ayağa kalkmıyor. İnsanlar etkilenmiyor mu?
Halkın istemesi lazım öncelikle. İnsanları denize alıştırmamız lazım. Denizle bu kadar haşır neşir olan ülkede, deniz taşımacılığının bu kadar az olması kabul edilemez.
Benim savunduğum şey şu: İstanbul’da kıyıdan denize paralel otobüs taşımacılığı yapılmasın, deniz taşımacılığı yapılsın; fakat deniz kenarında oturan kişi sayısı az olduğu için de üstlerden otobüslerle iskeleler sürekli beslensin.
Otobüsler mesela Eminönü’nden kalkıp Reşitpaşa’ya gidene kadar Reşitpaşa’dan kalksın ona yakın olan bir iskeleye gelsin, ring sefer yapsın, Reşitpaşa’dan aşağı yolcu taşısın. İskele’den de isteyen kişi istediği yere deniz yolunu kullanarak gitsin. Yani insanları insanları iskeleye taşıyalım.
İstanbul’da deniz taşımacılığı yüzde 2
İstanbul’da deniz ulaşımının diğer ulaşım türleri içerisindeki payı ne kadar peki?
Şu an yüzde 2. En az yüzde 10’a çıkartılması gerekiyor. Ama bu zor çünkü hükümetler karayolu taşımacılığına önem veriyor. Karayolu lobisi her şeye üstün geliyor.
Tarihte Şirket- Hayriye İstanbul için çok önemli bir kurummuş gibi bir izlenim var. Eskiden deniz daha mı çok kullanılıyordu?
Tarihsel süreçte Haliç’te olsun, Boğaz’da olsun gemi taşımacılığı neredeyse bugünkü kadardı. Ama tabii o zamanlar insanlar tepelere çıkmadıkları, genellikle Boğaz kenarında oturdukları için herkese cazip geliyordu ve herkes kullanıyordu.
Şimdi de ‘denizin kenarında oturan insan sayısı çok az olduğu için yapılamıyor’ deniyor. Kıyıda oturan insan sayısı çok az diye bir şey yok ki. Ben kıyıda oturanları değil tepedekileri de kıyılara getirebilmek için otobüs taşımacılığıyla beraber yapılsın diyorum. Yani birbirini beslesin.
İnsanlar Bostancı’dan niye köprüleri, yolları geçmek zorunda olsun ki… Mesela Bostancı’dan biner, Kadıköy’e İDO’yla gelirdi insanlar. Bostancı, Kadıköy, Yenikapı, Bakırköy seferleri vardı, hepsini kaldırdılar.
Bir tek Harem – Sirkeci arabalı vapur hattı kaldı. Niye? Çünkü karlı geliyor. Devlet de üçüncü köprüden geçişi artırmak için ona sınırlama getirdi. Devlet böyle bir şey yapamaz. Buna hakkı yok.
Orada deniz çalışıyorsa ve yeteri kadar da taşıyorsa üçüncü köprüyü niye yaptın ki. Hep karşı çıktık ama anlatamadık.
Binali Yıldırım geldiğinde ilk olarak kentler arası vapurları kaldırdı. Biz eskiden İstanbul’dan koyardık arabayı vapura İzmir’de inerdik. Yani beş altı sene öncesine kadar yapabiliyorduk bunu, ama şimdi kaldırdılar.
Sürekli bir değişim ve hat azalmasından bahsediyorsunuz. İstanbul’da bir ulaşım karmaşası mı var artık?
Tabii var. İstanbul’daki ulaşımın karmaşasının sebeplerinden biri de çok başlı olması. Aşağı yukarı kurulmuş 17 tane birim var. Bunun içine otobüsçüsü giriyor, minibüsçüsü giriyor, motoru, vapuru giriyor, o giriyor, bu giriyor…
Bu genel politikayla alakalı bir şey olabilir mi?
Öyle. AKP iktidara geldiğinde, 2005 yılı gibi ulaştırma ana plan stratejisi yaptık ve sunduk. Orada dedik ki önce Türkiye’deki yük taşımacılığının bir kısmını demiryollarına aktarın ki, karayolu trafiği azalsın. Bunu yapmadılar, makyajlama çalışması olarak hızlı demiryolu yapmaya başladılar.
Demiryolunun en büyük avantajı yük taşımacılığına fayda sağlar ve toplu yolcu taşımacılığı yapar. Osman Gazi Köprüsü için olabilir diyenler ortasından demiryolu geçmesi şartıyla olur demişlerdi. Bir kararnameyle onu da kardırdılar. Şimdi köprünün ortasında bir demiryolu olsaydı çok rahat İzmir’e bağlanabilirdi.
Ama onlar ne yapıyor. Makyajlama çalışması olarak hızlı demiryolu. Ya senin daha konvansiyonel hatların doğru düzgün çalışmazken sen niye böyle bir şeye girişiyorsun.
Zerrin Bayraktar hakkında
1943, Erzurum doğumlu. 1960’da Çamlıca Kız Lisesi’nden, 1965’te İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nden mezun oldu.
Yüksek lisansını ve doktorasını İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Ulaştırma Programı’nda tamamladı.
1972’de İnşaat Mühendisliği Ulaştırma Anabilim Dalı ve Harita Mühendisliği Bölümü’nde asistan oldu. 1982’de Yardımcı doçent doktor ünvanını, 1997’de ise profesör doktor ünvanını elde etti.
1992-1995 yıllarında aynı fakültenin Dekan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1998 – 2000 tarihleri arasında ise İnşaat Bölümü Bölüm Başkanlığı yaptı. 2005 yılında ise emekli oldu.