‘Fay Yasası’ deprem bilimi ile çatışıyor – Burak Çatlıoğlu

Sisam Adası’nda 30 Ekim 2020 tarihinde oluşan ve İzmir’de yıkıma neden olan depremden sonra ‘’Fay Yasası’’ adı verilen yasa önerisi tekrar gündeme geldi.

Fay Yasası özünde şunları öneriyor: Yüzey kırıkları tespit edilecek, sakınım bantları oluşturulacak (yapılaşma için faydan uzaklaşma ölçütü), bu kapsamdaki bölgeler imara kapatılacak, mevcut yerleşim var ise yıkılıp başka bir alanda yeniden inşa edilecek. Depreme dayanıklı yapı tasarımı ve yerleşime uygunluk için yönetmelikler var iken, deprem güvenliği için henüz kamusal denetim mekanizması sağlanamamışken Fay Yasası nasıl çözüm olarak öneriliyor?

Yasaya jeofizik ve inşaat mühendisleri itiraz etti. Peki neden? İtirazları daha yakından irdeleyelim.

Şekil 1. Türkiye Diri Fay (Kırık) Haritası (MTA)

MTA’nın diri kırık (fay) haritasında görüldüğü üzere ülkemiz kuzeyde Kuzey Anadolu Kırık Sistemi, doğuda Doğu Anadolu Kırık Sistemi ve Bitlis Bindirme Kuşağı, Ege’de kırık ve çöküntü sistemi, Akdeniz’de ‘’Helen Yayı’’ olarak bilinen dalma-batma zonu ile çevrilidir. Yani Türkiye bir deprem ülkesidir.

Deprem dinamik bir olaydır. Deprem olduğunda, oluşan sismik dalgalar yerkürenin içerisinde sönümleninceye kadar yayılır. Sisam’da olan deprem İzmir’i, Kocaeli Gölcük’te olan deprem İstanbul Avcılar’ı, İran’da olan deprem Van’ı yıkabilir, yıktı da. Bu bilimsel gerçeğe rağmen önerilen Fay Yasası, fay zonlarında yapılaşma yasağı getirilmesini talep ediyor ve deprem güvenliğinin böyle sağlanabileceğini iddia ediyor.

Her depremin yüzey kırığı oluşturmadığı, her yüzey kırığının da üzerindeki yapılarda yıkıma sebep olmadığı bilindiği halde sadece yüzey kırıklarını temel alan, yüzeyde görünmeyen gömülü faylar için, denizden geçen faylar için hiçbir öngörüsü olmayan bir yasada ısrar etmek deprem güvenliği açısından mevcut sorunları ve sorumlulukları örtücü niteliktedir. Ayrıca, Yerleşime Uygunluk/İmar Planına Esas Mikro Bölgeleme Genelgesi hâli hazırda Fay Yasası’nda yeni gibi sunulan önerileri de içermektedir. Çözüm Fay Yasası değil, zemin etütleri verileriyle projelendirilen, yönetmeliklere uygun yapı tasarımıdır.

Türkiye aktif bir deprem kuşağında yer alan bir ülkedir. Bu bilimsel gerçek ışığında halkın barınma güvenliği için en elzem parametre depreme dayanıklı yapı tasarımıdır.

Depreme dayanıklı yapılar tasarlamak için ülkemizde, 1975 yılında ilk deprem yönetmeliği yayınlandı, daha sonra 2007’de yeni bir yönetmelik çıkmış, en son 2018’de güncellenerek günümüz yazılım ve bilgi teknolojilerine uyumlu hale geldi. 2002 yılında ilk Yapı Denetim kanunu çıktı, yapıların projelendirilmesinde ve imalatında denetimler başladı. 2002 yılından önce inşa edilen yapıların birçoğunun zemin araştırmalarının yapılmaması ve yeterli denetimin olmaması, günümüzde yaşadığımız depremlerde en büyük tehdit unsuru olmaya devam ediyor. Bu nedenledir ki kamusal denetim büyük önem arz ediyor

Fay Yasası’na neden gerek yoktur?

• Fay yasasının öngördüğü tüm işlemler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Mikro Bölgeleme ve İmar Planı’na esas etütlerinde yerleşime uygunluk amacıyla yapılıyor.
• Ömrü ortalama 50-55 yıl olan yapıları, deprem tekrarlama periyodu 250 yıl olan faylara yakın olması gerekçesiyle yıkıp başka yere taşımak bilimsel değildir.
• Fay yasası dünya üzerinde Yeni Zelanda (1972 yılı) ve ABD’nin sadece Kaliforniya Eyaletinde (1991 yılı) bulunmakta olup başka hiçbir ülkede bulunmuyor.
• Ülkemiz gibi aktif deprem kuşağında yer alan İtalya, Portekiz, Yunanistan, Japonya, Çin, Avusturalya gibi ülkelerde de esas alınan veri güvenli yapı tasarımıdır.
• Her afet için (Tsunami, Heyelan, Meteorolojik Olaylar vb.) ayrıca bir yasa çıkartmak yerine tüm meslek disiplinlerini bir ayara getirecek bir Afet/Acil Durum Yasası önerilmelidir.
•Verimli, sulak tarım alanlarına yapılaşmanın engellenmesi için çaba göstermek gerekiyor.

Özetle, deprem konusunda barınma güvenliğini yok eden kök nedene yani depreme dayanıklı yapı inşasına odaklanmak zorundayız.

Depremlerde yıkımları en aza indirgemek için tüm ısrarımız;

* Yapı projelendirme ve inşa sürecinde tam denetiminin sağlanması
* Depreme dayanıklı yapı tasarımının garanti altına alınması
* Yapı sağlığı izleme sistemlerinin ve deprem erken uyarı sistemlerinin kurulması
* Sismometre ağının genişletilmesi
* Makro ve mikro bölgeleme çalışmalarının yapılması
* Yerel yönetimlerce afet merkezlerinin kurulması
* İlkokuldan başlayarak, halkın Afet Bilincini geliştirmek için eğitimlerin verilmesi için olmalıdır.

Burak Çatlıoğlu
Jeofizik Y. Mühendisi