Havalar hala ısınmasa da bahar erken geldi diyebilir miyiz?
Barikatlar yıkıldı, sokaklar doldu taştı. Üstelik gencecik isyan, aklen, kalben hep genç olduğumuzu hatırlattı.
Ne oldu? Nasıl oldu? AKP-MHP iktidarının baskıları aralıksız devam ederken, sokağın sesi kısılmışken…
Diploma iptali mi? İBB operasyonu mu? Başkan adayı İmamoğlu’nun göz altına alınması, tutuklanması mı? Adalet arayışı mı? Kentin patilerinin katledilmesi mi? ‘Aile yılı’ ilanı mı? Yeşil alanlarda vakit geçirilemeyen, barınılamayan beton kentler mi? Emeğimizin değersizleşmesi mi? Geleceksizlik kaygısı mı? Güvensiz, keyifsiz, huzursuz yaşamlarımız mı?
Hepsi birden, hepsi bir arada. En çok da her başlığın bir olup tetiklediği ve her yaştan, her profilden kesimlerin ortak duygusu haline gelen gelecek kaygısı, geleceksizlik.
Belki bu yüzden defalarca izledik barikatı yıkan öğrencileri. Kaygı duymak yerine sokakların adres olabileceğini gösterenleri, hatırlatanları. Akşamları mahallelerde tencere tava düdük sesleri direnişin yaşayan hafızasını gösterdi, gençleşince farklı içeriklerle zenginleşebileceğini…
Evet, havalar ısınmasa da bahar erken geldi diyebiliriz. Umuda yelken açmaktan bahsedebiliriz. Varlığımızı hissetmekle kıpraşmış olabiliriz. Tam da böyle içimiz ısınmışken birlik, mücadele, dayanışma günümüz, 1 Mayıs geldi.
Gençler, çocuklar, emekçiler, kadınlar, adaletli bir ülkede, onurlu, üretken, özgür bir yaşam sürmek isteyenler, ufkunu geniş tutup ağacı, ormanı, patisi ve tüm canlılarıyla eşit ve ortak bir yaşam düşleyenler var!
Halkın mühendisleri, mimarları, plancıları var!
Biz varız, durmayacağız!
Yaşasın 1 Mayıs!
Politeknik