“Enerji Özelleştirmelerinde Mücadelenin Dünü, Bugünü, Yarını” paneli düzenlendi.

Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi tarafından “Enerji Özelleştirmelerinde Mücadelenin Dünü, Bugünü, Yarını” başlıklı panel düzenlendi. Enerji alanında yapılan özelleştirmelerin ve önümüzdeki dönemlerde gerçekleştirilmesi hedeflenen özelleştirme planlarının tartışıldığı panele, Ramazan Pektaş, Prof. Dr. İşaya Üşür, Erdal Apaçık ve Ali Yiğit konuşmacı olarak katıldılar. Geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan, 1987 yılında Şubemiz Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmiş değerli üyemiz Ataman Kınış anısına ithaf edilen panel, 27 Mayıs 2008 Salı günü saat 18.30’da EMO Genel Merkez Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.

Panelin açılış konuşmasını yapan EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Pektaş, Ataman Kınış‘ın aramızdan ayrılmasının üzerinden 1 yıl geçtiğini ve onu çok özlediklerini belirterek, acılara alışılmaz, bir şeyler var değişecek, bir şeyler var değiştirmemiz gereken demiş şair, biz acısına alışamadığımız dostların değiştirmek istedikleri için savaşıyoruz dedi. Uzun yıllar boyunca TEK‘de görev yapmış Ataman Kınış‘ın anısına yapılan panelin konusunun da başta Elektrik alanında olmak üzere enerji alanında yapılan özelleştirmeler olmasının önemli olduğunu söyleyen Pektaş, daha sonra sözü panelistlere devretti.

Panelde ilk sözü alan EMO 36. ve 37. dönem Yönetim Kurulu Başakanı Ali Yiğit, özelleştirme konusunun tarihi süreçlerden bağımsız olmadığını dile getirerek, 1973‘de yaşanan petrol krizi sonrasında petrolün sonsuz ve ucuz olmadığının, enerjinin verimli kullanılması gerektiğinin, enerji ve çevre uyumunun sağlanması gerektiğinin ve enerjinin ucuz üretilmesi gerektiğinin fark edildiğini söyledi. Elektrik enerjisinin birincil enerji kaynakları üzerinden elde edilen kullanımı kolay ve temiz bir enerji olduğunu belirten Yiğit, elektrik enerjisinin dünyadaki toplam payının %40 olduğunu bu payın %50‘lere çıkacağını, elektrik üzerine bir şey söylemenin ülkenin her şeyi üzerine bir şey söylemek olduğunu ifade etti. Elektrik alanında yapılan özelleştirmelerin hazırlıklarının, 3096 sayılı yasa ile TEK‘in parçalanarak yapıldığını söyleyen Yiğit, ilk özelleştirme örneğinin AKTAŞ özelleştirmesi olduğunu ve EMO‘nun hukuksal mücadelesi sonucunda 10 yıl sonra AKTAŞ‘ın yeniden kamuya devredilmek zorunda kaldığını dile getirdi.

Yiğit, özelleştirmeler sonucunda bir kamu malının 3. şahsa devrinin imtiyaz olduğunun altını çizerek, ülkemizde özelleştirme tartışmaları hukuk tartışmaları eksenli sürdüğünü ancak her kazanılan dava sonra hukukun değiştirildiğini en sonunda da Anayasa‘nın değiştirilerek hemen tüm yargı yollarının tıkanılmaya çalışıldığını kaydetti. Buna karşılık özelleştirme karşıtı mücadelenin daha militan eylemliklerle örülmesi gerektiğini ifade eden Yiğit, EMO öncülüğünde tüm STK‘lar bir araya gelerek Özelleştirme Karşıtı Platform‘u yeniden oluşturmalı ve hem yurt genelinde eş zamanlı hem de merkezi eylemlerle hak aramaya çalışılmalı dedi.

Türkiye‘deki özelleştirme sürecinin yapısal gelişimini anlatan eski ESM Genel Sekreteri Erdal Apaçık, Türkiye‘de 1984 yılında başlayan özelleştirmenin esas olarak 24 Ocak 1980 kararları ile başladığını belirtti. 1980 yılının önemine dikkat çeken Apaçık, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin Türkiye‘ye bıraktığı en önemli mirasın “örgütsüzlük” olduğunu ve bugün 24 milyon kamu çalışanından sadece 2 milyonunun sendikalı olduğunu söyledi. Özelleştirme karşıtı mücadelede sendikaların çok önemli bir işlevi olduğunun dile getiren Apaçık, kamuda özelleştirme önce sözleşmeli personel daha sonra da taşeronlaşma ile yavaş yavaş gerçekleştiriliyor ancak sendikalar yeterli tepki gösteremiyor herkes kendi iş kolunda eylemlilik yapıyor diğer iş kollarında gerçekleşen olaylara seyirci kalıyor dedi. Apaçık, sendikaların birlik içinde hareket ederek ve diğer sivil toplum örgütleri ile de ortak platformlarda eylemlikler yaratarak özelleştirme karşıtı mücadelenin güçlenebileceğini söyleyerek sözlerine son verdi.

Panelin üçüncü konuşmacısı Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İşaya Üşür, fordist üretim sisteminin ve bağlantılı olarak da kapitalizmin yaşadığı bunalım süreçlerini özetleyerek, Türkiye‘de yapılan özelleştirme gerekçelerini açıkladı. Üşür, özelleştirmenin gerekçesinin mülkiyeti tabana yaymak ve gelir bölüşümünü düzeltmek olarak belirtildiğini ancak yapılan özelleştirmeler sonrası ortaya çıkan tabloda gelir bölüşümünün daha da bozulduğunun ve mülkiyetin bırakın tabana yaymayı ülke sınırları dışına çıktığını dile getirdi. Durumun böyle gelişmesi sonucu özelleştirme karşıtı yapılan mücadelenin aynı zamanda emperyalizm ile ilişkisi kurularak yapılması gerektiğini ifade eden Üşür aksi taktirde mücadele koyu şoven, milliyetçi, ulusalcı bir zemine dönüşür dedi. Özelleştirmelerin kendiliğinden olacakmış gibi göründüğünü ancak hukuk, zor ve ideoloji yoluyla olduğunu söyleyen Üşür, tüm bu eylemleri devletin yaptığını ancak devleti istemeyen özelleştirmeci zihniyetin özelleştirmeyi devlet eliyle yaptığını belirtti. Özelleştirmelerin altındaki amaçların birey-birey, toplum-devlet ve devlet-devlet ilişkilerin değiştirmek olduğunu dile getiren Üşür, buna karşı kamusallık fikrini ön plana çıkarmak gerektiğini vurguladı. Üşür, kamusallığın siyasi bir talepte bulunmak olduğunu ve devletin sınıfsal içerini değiştirecek bir hareket olduğunu söyleyerek sözlerini bitirdi.

Panelistlerin konuşmalarının ardından panel, salondan gelen soruların tartışılması ile son buldu.  

politeknik.org.tr