Bahar geldi ama gözümüz yeşil arıyor, şehirlerimizde ara ki bulasın! – Görkem Gömeç (Yeşilist.com)

9.000 futbol sahası veya 3.000 Gezi Parkı. İstanbul’un 3. Köprü ve 3. Havalimanı ile kaybettiği yeşil alan miktarı yaklaşık bu kadar. Baharın gelmesi ile beraber içimizde doğaya dönme, betonarme şehirlerden kaçma duygusu yeşerse de, yeşil alan bulmak için gittikçe şehirden uzaklaşmaya başladık.

Stres ve depresyonu engellemek için doktorların bile reçete olarak verdiği yeşil alanların akıbeti çok önemli. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bir kentte kişi başına, nüfusa bakılmaksızın en az 9 metrekare, ideal olarak 10-15 metrekare yeşil alan olması gerektiğini belirtiyor. Yeşil alanlar için aranan bir başka özellik ise yerleşim alanlarına yakınlık.
Örnek olarak Avrupa Yeşil Başkent Yarışması’nda katılımcılardan istenilen temel kriter, kentte yaşayanların en fazla 15 dakika mesafede bir yeşil alana ulaşabilmesi.

1999 Gölcük Depreminden sonra, Türkiye’de kişi başına düşen yeşil alan miktarının 10 metrekare olması yönünde yönetmelikler yürürlüğe alınmış ama maalesef gerçekler bundan çok uzakta. Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’da bu rakam İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yetkililerine göre 6,4 metrekare.

Yalnız bu rakamlara, şehirlilerin aktif olarak kullanamadığı, gene de “yeşil alan” olarak adlandırılan vepasif olarak tabir edilen yol kenarları ve kavşaklardaki yeşil alanlar da dahil. Pasif alanlar da eklendiği zaman yeşil alanlarımız İzmir’de kişi başına 5.13, Ankara’da 18, İstanbul’da 6.4 metrekare.

Ama, İzmir ve İstanbul örneğinden ilerleyecek olursak bu yeşil alanların çoğu ya şehir merkezlerinin dışında ya da insanların aktif olarak kullanamayacağı, otoban kenarları ya da kavşaklarda. Özellikle Adana’da pasif alanlar haricindeki kamuya açık yeşil alanlar kişi başına 0,65 metrekare civarında. Bu da bir sandalyeden birazcık daha büyük bir alan demek.
Daha yeşil bir şehir yaratmanın kilit noktası her boş alana ağaç dikmekten değil planlı, mantıklı ve işlevsel yeşil alanlar yaratmaktan geçiyor. Beton vahalarının üzerine yerleştirilecek dev saksılardaki ağaçlar ya da sağa sola serpiştirilmiş parklar daha temiz ve yeşil bir kent vadetmiyor.

Nitelikli park ve yeşil alanlar tasarlamak için dikkat edilmesi gereken hususlar içerisinde düzenlenecek etkinliklerden, binalara olan konumundan ve hatta ne kadar harekete teşvik ettiğine kadar çeşitli başlıklar içeriyor.

Bu şekilde planlanmış aktif ve kamuya açık yeşil alanlara sahip olan şehirliler, daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürüyor, akıl ve ruh sağlığı konusunda ortalamanın üzerinde değerlere sahip oluyor. Maalesef, İstanbul ve çoğu diğer şehrimiz, kişi başına düşen aktif yeşil alanın ortalama 1 ile 2 metrekare olmasından dolayı tam bir çöl durumunda.

Gelişmiş ülkeler, artık şehrin içerisinde bulunan eski yerleşim alanlarını, kullanılmayan AVMleri, otobanları aktif yeşil alanlara çeviriyor. Bu alanlar, Stockholm’da 87,5 metrekare, New York’da 23,1 metrekare, Roma’da 45,3 metrekare, Paris’de 14,5 metrekare, Londra’da 27 metrekare, Amsterdam’da 45,5 metrekare, Berlin’de 27,1 metrekareye ulaşıyor.

Bizim birey olarak yapabileceğimiz şeyler, gereken muhtarlık ve belediyelerden daha çok kamusal yeşil alan talep etmekten, buna göre demokratik hakkımızı kullanmaktan ve elimizde var olan yeşil alanları korumaktan geçiyor.

Özellikle, bu haftasonu düzenlenecek İstanbul’un Marul Bayramı ile siz de yeşil alanların ve özellikle şehre yakın tarım alanlarının önemini 1.500 yıllık tarihi ile Yedikule Bostanları’nda öğrenebilirsiniz.