Mühendislik ve Mimarlık Öğrencileri 6 Kasım’da Ankara’ya! – Politeknik-Genç

12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte üniversitelerin başına sarılan en büyük bela olan YÖK, üniversitelere yönelik piyasacı/gerici saldırılarına devam ediyor. Kurulduğu günden bu güne kadar binlerce akademisyeni ve üniversiteliyi üniversiteden uzaklaştıran, çeşitli yönetmelik ve uygulamalarla üniversiteleri kışlalara çeviren, eğitimin sermaye ihtiyaçlarına göre dönüştürülmesinde başrolü üstlenen YÖK, bugün de AKP eliyle bu tarihsel misyonunu sürdüren adımları atmayı sürdürüyor.

Üniversite eğitiminin bilimsel içeriği göz ardı edilerek, akademik kadro, laboratuar, derslik gibi gerekli altyapılar sağlanmadan onlarca üniversite kuruldu ve kurulmaya devam ediyor. Uzaktan eğitim gibi uygulamalar yaygınlaştırılarak eğitimin içi boşaltılıyor. Teknik eğitim fakülteleri teknoloji fakültelerine dönüştürülerek mühendis yetiştirir hale getirilip, zaten iş imkanları kısıtlanmış, emeklerinin karşılığını alamayan mühendisler kervanına “uygulamaya dönük mühendis” adı altında yeni bir kesim daha ekleniyor.

İşsizlik ve çalışma koşullarının ağırlığı üniversitelerde kariyerci ve bireysel kurtuluşun yollarını arayan bir anlayışın egemenliğini, “kişisel gelişim” adı altında sertifika peşinde koşmayı dayatıyor. Diplomalarımızdan “mühendis” ünvanı çıkarılarak; yetkilendirme, belgelendirme gibi uygulamalarla mühendis emeğinin daha fazla sömürüye açılmasının önündeki engeller kaldırılyor.

Üniversiteliler düşünmeyen, sorgulamayan bireyler haline getirilmeye; soruşturmalar ve cezalarla, polis ve özel güvenlik baskısıyla üniversitelilerin sesi kısılmaya çalışılıyor. Tüm bu sürecin baş yürütücüsü olan YÖK son olarak da üniversitelere yolladığı ‘Özgür ve Güvenli Üniversite’ adı altındaki sivil polislere yer tahsisi isteyen genelge ile zaten üniversiteler içerisinde cirit atan ve üniversite yönetimleriyle ortak çalışan polislerin bu alanlardaki resmiyetini sağlama yoluna gitti.

YÖK, özgürlükten ne anladığını ise son dönemde rektörler aracılığıyla türbanı serbest bırakma girişimi ile göstermiştir. AKP ve ondan önceki birçok muhafazakâr iktidarın krizi haline gelen bu sorun, YÖK’ün AKP kontrolüne geçmesi ile birlikte aralıklarla gündeme getirilmiş son olarak ise AKP’nin atadığı rektörler aracılığıyla çözme yoluna gidilmiştir. Dogmatik bir anlayışın üniversitelerde bilimsel bakış açısıyla yan yana duramayacağı ve bu adımın üniversitelerde gericiliğin önünü açmak için atılmaya çalışıldığı açıktır.

Tüm bu açılardan bu sene YÖK’ün kuruluş günü olan 6 Kasım’da üniversitelilerin özerk, demokratik ve bilimsel bir üniversite talebini daha gür bir biçimde haykırması büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki özgür ve güvenli bir üniversite düşüncelerimiz üzerinde baskı olmadığı, üniversitenin kapılarının sonuna kadar halka açıldığı zaman olacaktır ve bunu gerçekleştirecek olan üniversitelerin özgücü olan üniversitelilerdir.

Bu süreçte mühendislik ve mimarlık öğrencilerinin en genel örgütü olan TMMOB, -her ne kadar öğrenci üyelerine yönelik yönetim kurulu başkanı tarafından YÖK’ün uygulamalarına karşı sözü büyütme ve beraber haykırma çağrısı yapılsa dahi- 6 Kasım’a yönelik ortak bir ses çıkarma için hiçbir adım atmamıştır. Çeşitli oda öğrenci örgütlülüklerinin ve kimi şehirlerdeki öğrenci komisyonlarının bu yönlü çabası ise dikkate alınmamıştır. Bu durum öğrenci komisyonlarında emek veren öğrencilerin var olan 6 Kasım eylemliliklerine katılım biçimleri konusunda büyük bir karmaşayı da berberinde getirmiştir.

Yine de üniversitelerde mühendislik ve mimarlık öğrencileri, yaşanan bu yıkıma sessiz kalmamalı ve özerk, demokratik ve bilimsel bir üniversite talebini dillendirmek ve üniversitelerine, mesleklerine sahip çıkmak için 6 Kasım’da üniversite muhalefetinin bir araya geldiği Ankara’da yerini almalıdır.

YÖK’e, Gericiliğe ve Piyasalaştırmaya karşı 6 Kasım’da Ankara’ya!

Politeknik-Genç