Yaşam savunucuları: ‘Sur’da TOKİ’ye geçit yok, yaşamı savunmanın milliyeti, dili, ırkı, mezhebi, bölgesi olmaz!’

Diyarbakır Sur’da savaş ve yıkım operasyonlarıyla birlikte dillendirilen TOKİ öncülüğündeki dönüşüm planlarına tepki gösteren İstanbul Kent Savunması; savaşa, ranta, yaşamı yok edenlere karşı ortak mücadele çağrısı yaptı.

İstanbul Kent Savunması(İKS), Diyarbakır Sur’da ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte başlatılan operasyonlarla yıkıma uğratılan tarihi bölgeye TOKİ aracılığıyla planlanan kentsel dönüşüme karşı dün (10 Şubat) açıklama yayımladı. Sur kimliğini yok etmeye çalışan AKP iktidarının savaşı rant politikalarıyla tamamlamaya çalıştığını belirten İKS, bölgenin insansızlaştırılmasıyla ortaya çıkan boşluğun ve geniş çevrenin imar ve inşaat hareketliliğine bırakılmak istendiğini vurguladı.

Ülke genelinde yaşam alanlarının sermayeye açıldığını ve halkın yaşam hakkının yok edildiğini açıklayan İKS saldırılara karşı her yerde ortak mücadele çağrısı yaptı. İKS açıklamasında “Çünkü yaşamı savunmanın milliyeti, dili, ırkı, mezhebi, bölgesi olmaz!” dedi.

İstanbul Kent Savunması’nın açıklaması:

KENTSEL DÖNÜŞÜM, ARTIK SAVAŞ AYGITIYLA BİRLİKTE KENTLERİMİZDE!
SUR’DA TOKİYE GEÇİT YOK!

Doğamızın, şehirlerimizin, yaşam alanlarımızın inşaat sermayesi tarafından dört bir koldan kuşatılması sürecini, yaklaşık on yıldır artan bir ivmeyle yaşıyoruz. Dehşet verici bir vandallıkla yapılan bu saldırıların amacı herkesin malumu: İnşaat sermayesinin ve emlak pazarlarının dizginsizce büyütülmesi marifetiyle, üretemeyen bir ekonominin şişirilmesi… Ülkenin her bir metrekaresi, her bir karış toprağı, derelerinin, ırmaklarının her bir damlası bu örgütlü vandallığın esiri edilmeye çalışılıyor.

Başta İstanbul ve büyük kentler olmak üzere, gerek merkezi ve yerel yönetimler ve TOKİ eliyle, gerekse özel şirketler ve müteahhitler vasıtasıyla yapılan bu kentsel dönüşüm projeleri aracılığıyla, ruhunu yitirmiş birörnek, betonarme yaşam formları üretilirken, özellikle yoksul aileler onlarca yıllık mahallelerinden zorla tahliyelerle sürgün edilmekte, kentlerdeki sınıfsal ve mekânsal ayrışma derinleşmektedir.

Kentsel dönüşüm uygulamaları yaşam alanlarına, yeşil alanlara, su havzalarına verdiği zararlarla; yarattığı sosyal ve çevresel tahribatla “barış zamanlarının savaşı” nitelemesini hak etmektedir. Korkunç koşullarda çalışırken sakatlanan ve iş cinayetlerinde katledilen inşaat işçileri, bu savaşın bir başka cephesidir. Ancak şimdi kentsel dönüşüme dayalı bu inşaat odaklı sermaye rejimi, artık savaşla doğrudan bağlantılı hale; savaşın açtığı yolda doludizgin ilerler hale gelmiştir.

İktidar medyasının amiral gemisi Star Gazetesi, 22 Aralık 2015 tarihinde, henüz bölge il ve ilçelerindeki çatışmalar tüm şiddetiyle sürerken (ve hala sürüyorken); cenazeler yollarda, bodrumlarla günlerce bekletilirken; çocuk, yaşlı, genç, kadın, erkek dinlemeden katliamlar devam ederken attığı ‘Sur’da TOKİ Göreve’ başlığıyla diğer tüm iktidar yanlısı medya organlarıyla birlikte yeni bir dönemin de habercisi oldu.

Bu söylem, “barış zamanının savaşı” kentsel dönüşüm politikalarının artık açıkça savaş zamanı ve savaş aygıtlarıyla birlikte hareket ettiğinin kanıtı ve ilanıdır. Yaşanan gelişmelerle birlikte artık bunun bir söylem olmadığını da idrak ediyoruz. Örneğin, bu manşetten dokuz gün sonra 31 Aralık 2015 tarihinde Başbakan A. Davutoğlu başkanlığında toplanan güvenlik zirvesinde, Başbakan’ın yanında İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanı da hazır bulunmaktaydı. Bu bir aradalığın manası apaçık ortadadır: imar ve inşaat işleri, güvenlik politikalarının birincil meselesidir bundan böyle…

Şehirlerin ve yaşam alanlarının dönüşümünün dozerler yerine tanklarla yapılması, yeni dönemin alamet-i farikasıdır. Bölgede kopartılan fırtınanın birkaç hendek meselesi olmadığının da apaçık itirafıdır.
İktidar, sermaye ve her ikisine göbekten bağlı medya organları tarafından açıkça söylenmek istenen şudur:
“Biz hiçbir etik değere sahip değiliz! Bizim için ne hukuk, ne ahlak, ne vicdan, ne insanlık; ne de kültür, tarih ve yaşam önemlidir. Bu yüzdendir ki, çocukların cenazesi yerden kaldırılmadan yıktığımız evlerin yerine yenilerini yapmak üzere kolları sıvayabiliyoruz. Ambulanstan önce iş makinelerini sokmalıyız ki, çarkımız dönsün”.
Söz konusu saldırının amacı, elbette, ne mevcut az katlı evlerin yerlerine yenilerinin inşa edilmesi ne de halkı yerinden etmeden daha iyi barınma koşullarına kavuşturmaktır. Bu yeniden inşa, bölgenin insansızlaştırılmasıyla birlikte ortaya çıkan boşluğun, geniş çevrenin imar ve inşaat hareketliliğine konu edilmesidir. Emlak fuarlarında Irak ve Suriye’deki kanlı savaşların yatırımcılar için bulunmaz fırsatlar olduğundan dem vuran sermaye çevreleri, bu kez ellerini ovuşturarak Sur’u beklemektedir! Felaket kapitalizmi Sur’un kapısındadır!

Geldiğimiz yer, örgütlü vandallığın, vahşetin, örgütlü alçaklığın son noktasıdır. İstanbul Kent Savunması olarak verdiğimiz mücadelenin bir yaşam savunusu olduğunun ve bunun da eşitlik, kardeşlik ve özgürlük mücadelesinden bağımsız olmadığının farkında olarak diyoruz ki; hepimiz bu varlık-yokluk mücadelesinin bir parçasıyız.

Şüphesiz, bu sermaye diktası, bir bölgede uygulayıp sonuç aldığı bir stratejiyi, sonucu ne kadar vahşi olursa olsun, başka alanlarda da uygulamaktan geri durmayacaktır. İktisadi olarak yaşanan tıkanmayı aşmak, egemenliğini süreklileştirmek gibi bir amaca hizmet edecekse bu iktidarın hiçbir şeyden çekinmeyeceğine emin olabiliriz. Bu nedenle, bugün Kürt illerinde yaşanan savaşa uzaktan bakan bizler açısından, yarın yaşadığımız kentte, bu kentin ilçelerinde, mahallelerinde aynı adımların atılmayacağının hiçbir garantisi yoktur. İktidarın suçlulaştırma ve damgalama taktiklerinin hedefleri olan Okmeydanı, Gülsuyu-Gülensu, Sultangazi gibi, rant değeri yükselen yoksul ve emekçi mahallelerinde de aynı manzarayla karşılaşmadan, siyasi iktidarın ve sermayenin bu saldırganlığına karşı itirazımızı yükseltelim. Çünkü “yaşamı savunmanın milliyeti, dili, ırkı, mezhebi, bölgesi olmaz!

İstanbul Kent Savunması

politeknik.org.tr