Yeni bir kent sürgünü denemesi – Hayri Aydın

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” TBMM’de görüşülüyor.*

Yasayla birlikte 16 Ekim’de kurulan “Kentsel Dönüşüm Başkanlığı”nın tanımı ve yetkileri belirleniyor, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında çalışacak bu başkanlığa “rezerv yapı alanı ilan etme yetkisi” ve dış finansman imkanlarını kullanma yetkisi veriliyor. Riskli yapılarda kentsel dönüşüm kararı için gereken üçte iki çoğunluk şartı yerine ‘50+1’ yani salt çoğunluk yeterliliği getiriliyor. Riskli yapıların tespiti ve tahliyesi için de mahkeme kararı şartı kaldırılıyor, idari karar yeterli sayılıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki düzenlemeyi “kentsel dönüşüm işlerini hızlıca devreye sokmamız icap ediyor” şeklinde savunuyor.

Peki ‘hız’la yapılacak, ucu açık, sınırsız yetki tanımı içeren bu hazırlıkla ne amaçlanıyor?

Depremin ardından, yerel seçimler öncesinde yapılan bu hazırlık halkın barınma güvenliği için mi? Yerel yönetimler ve kentliler bu dönüşümün neresinde? Yapılara el konulabilir mi? Kentin tarihi/kültürel/kamusal alanları bu düzenlemenin neresinde?

Bu sorulara yanıt aramaya ve değerlendirmeye başlamadan önce teklifin ardındaki sistematiği, niyeti anlamak gerekiyor.

Yasalarla organize edilen rant operasyonu

İktidar 2012 yılında kentsel dönüşümü hızlandırmak için 6306 Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu çıkardı. Kanun, deprem gerekçesiyle çıkarılmıştı. Aradan 10 yıl geçti. Depreme dayanıksız yapılar, zemini kötü alanlar hedeflenmedi. Bunun yerine rantı yüksek yerleşim alanlarında inşaat sermayesi için kentsel dönüşüm operasyonları yapıldı. İBB İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) raporu bu konuda en çarpıcı veriyi gösteriyor. İPA’ya göre İstanbul’da yapılaşmış alanlar içinde alan bazlı kentsel dönüşüm uygulamalarının gerçekleştiği alan oranı %3,5 ve dönüşümün yoğunlaştığı ilçeler riskli zemin ve yapıların olduğu ilçeler değil.

Asuman Türkün, bu döneme yer verdiği kitabında “Bugün kentsel dönüşüm uygulamaları esas olarak hem kentsel işlevleri hem de farklı toplumsal sınıfları kent mekânında yeniden yerleştirmeyi hedeflemektedir; bu yerleştirmede yegâne “doğru” ise kentsel rantların artırılması ve bu sefer tepeden yapılan “emrivakiler” ile sermaye sınıfları lehine yeniden bölüştürülmesidir” ifadelerini kullanıyor. [1: Türkün, 2013]

Kentleri homojen işlevlere göre yeniden planladılar. Kentleri; içinde finans merkezi, sağlık, turizm vb. çeşitli adalar halinde bölmek suretiyle ulusal, özellikle uluslararası sermayeye rant alanlarına çevirdiler. Geçmiş süreç böyle iken şimdi kentsel dönüşüm ve rant hedefinde ‘bir üst’ seviyeye geçiliyor.

Üç başlıkta yasa tasarısı: Rezerv yapı alanı, yetkili idare, anayasal haklar? [2]

Yasada ‘Rezerv Yapı Alanı’ tanımı genişletilmiş, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na bu konuda geniş yetki verilmiş.
Rezerv yapı alanının nasıl belirleneceği, sınırları kanun taslağında belirlenmemiş. Bu belirsizliğin yaratacağı sonuç açık. Kentsel Dönüşüm Başkanlığı kent içinde bulunan ve riskli olmayan yapı adalarını da ‘rezerv yapı alanı’ ilan edebilecek ve el koyabilecek.

Riskli yapıların tespitinin engellenmesi halinde yasa mülki idari amirinin vereceği yazılı izinle, kapılar kırılarak resmen tespit yapma yetkisi veriliyor. Evlere zorla girme yetkisi keyfiyetle kullanılabilecek. Daha önce idarenin tespit, tahliye ve yıktırma gibi işlemlerinde mahkeme kararı gerekirken bu yasa onaylanırsa bu yetki idari amire devredilmiş olacak. Rezerv alan ilan edilen ama deprem riski taşımayan alanların, ev ve işyerlerinin sakinleri sürülecek. Anayasa’nın 21. Maddesinde hakim kararı olmadıkça kimsenin konutuna girilemeyeceği, arama yapılamayacağı, buradaki eşyaya el konulamayacağı belirtilmiştir. Mülki amirin izniyle tespit, tahliye yapılması Anayasa’daki ‘konut dokunulmazlığı’nı alenen ihlal anlamına gelir.

Yasada diğer bir nokta ise denetimsiz bütçe yetkisi. Madde-4’te “Dünya Bankası finansmanlı İklime ve Afetlere Dayanıklı Şehirler Projesi’nin finansman amacıyla imzalanan kredi anlaşması ile temin edilen dış kredi, Kentsel Dönüşüm Başkanlığına tahsisli olarak kullandırılmış sayılır ve tahsisli olarak kullandırılmaya devam edilir” deniyor. Kentsel Dönüşüm Başkanlığı, tüzel kişiliği haiz özel bütçeli bir idare olarak belirleniyor. Özel bütçeli idarelerin kaynak kullanım sorunları Sayıştay raporlarıyla kanıtlanmışken, denetimden kaçırılan bir kurum daha yaratılıyor.

Yasada, tarihi ve kültürel alanların korunması, kamu yararının gözetilmesi, halkın, yerel yönetimlerin katılımı gibi başlıklar yok elbette. Meslek odaları ve üniversitelerle ortak çalışma, akademisyenlerin, uzmanların katılımıyla çevresel, ekolojik, teknik, toplumsal olgular açısından bütünlüklü bilimsel bir çalışma da yok. İktidara göre bu gereklilikler rant ‘hız’ını düşürüyor.

Yasa kime, nasıl hizmet edecek?

1970-80’lerde hızlanan AKP iktidarında başka bir boyuta geçerek zirveye çıkan inşaat ekonomisi Türkiye ekonomisinin önemli bir kalemi oldu. Başta Türkiye’deki ekonomik kriz, Covid-19 pandemisi, dünyadaki durgunluk gibi vb. bir çok sebepten ötürü son dönemlerde inşaat sektöründe ciddi bir yavaşlama görüldü. Ne yazık ki, iktidar hiçbir zaman üretime dayalı ekonomik bir model kuramadı. Bugünün çözümü ise inşaat sermayesine yeni bir cansuyu. Hazırlanan yasa büyük kentlerde çok geniş rezerv yapı ve rant alanları oluşturmak amacı taşıyor.

Kentteki emekliler, çalışanlar, gençler için yeni bir güvencesizlik daha

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi el koyma, mülksüzleştirme, sürgün hedefi taşıyor. İtirazları, talepleri, hakları yok sayan bu hazırlık hayata geçerse İstanbul’da Fikirtepe’de, Sulukule’de yaşanan sürgün kentin tüm ara sokaklarına yayılacak. Kent mekanlarının hafızası silinecek.

Kentin merkezinde tek varlığı barındığı evi olan emeklileri, ücretli çalışanları, gençleri, fahiş kiralara direnen kiracıları, tüm kentlileri zor günler bekliyor.

Hayri AYDIN / Elektrik Mühendisi

 

Kaynaklar

[1] Mülk, Mahal, İnsan – Der. Asuman Türkün: 2013
[2] TBMM Bayındırlık Komisyonu Tutanağı / 24.10.2023

*Yazı yayımlandığında henüz TBMM’de görüşülen taslak 8 Kasım’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yasalaştı.