TMMOB HKMO İstanbul Şubesi 21.Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi

TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ 21. OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
(30–31 OCAK 2010 İSTANBUL )
 
HKMO İstanbul Şubesi 21.Olağan Genel Kurulu, ülkemizi derinden etkileyen ekonomik ve siyasi krizler, işsizlik, durgunluk ve darbe tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı bir süreçte gerçekleştirilmiştir.
 
Ülkemiz, krizin etkilerini 2009 yılının başından itibaren yoğun olarak yaşamaya başlamıştır. 2009 yılında, önce emperyalist‐kapitalist sistemin merkezinde finans krizi olarak patlayan ve 1929 bunalımından beri yaşanan en büyük felaket olarak nitelenen küresel kapitalizmin krizi, kısa sürede bütün ülkelere yansıyarak ekonomik durgunluğa, banka iflaslarına, çeşitli sektörlerde daralmaya, her krizde olduğu gibi küçük işletmelerin iflasına, yüzbinlerce çalışanın işsiz kalmasına, yoksulluğa neden olmuştur ve etkileri önümüzdeki yıllarda da derinleşerek sürecektir.
 
Bu yaşananlar, küreselleşmenin neo‐liberal politikalarının maskesini alaşağı ederek; aslında ölçüsüz ve kuralsız, serbest piyasanın, aşırı kar hırsının sonuçlarının ne olduğunu göstermiştir. Küreselleşme; sosyal devlet anlayışının rafa kaldırılması, kamu tesis ve yatırımlarının yok pahasına elden çıkarılması, özelleştirme ve uluslararası sermaye için bütün sınırların ortadan kaldırılması, üretim sürecinin sermayenin beklentileri doğrultusunda yeniden yapılandırılmasıdır.
 
Her krizde olduğu gibi başını ABD’nin çektiği emperyalist sistem, dünyada siyasal, ekonomik ve sosyal hegemonyasını güçlendirmek için yeni saldırı planları içindedir. Afganistan ve Irak işgal edilerek siyasal ve ekonomik anlamda yıkıma uğratılmasının, binlerce yıllık tarih ve kültürün yok edilmesinin ardından yeni savaş tehditleri ile İran ve Yemen olmak üzere diğer bölge ülkeleri üzerinde de sürdürülmektedir. Yine İsrail’in Filistin halkına ve devletine baskısı son yıllarda daha da boyutlanmış, Gazze şehri büyük bir kuşatma altına alınarak enkaza dönmüş, Filistin Halkı, 21. yüzyılda dünyanın gözü önünde, açlığa, susuzluğa, sefalete ve hastalığa mahkum edilmiştir.
 
Ülkeler ve halklar arasında kardeşliğin ve barışın tesis edilmesinin yolu, ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada emperyalist ülkelerin hegemonyasının sona erdirilmesidir.
 
Kapitalizm, kar hırsı içinde yaşadığımız dünyayı, çevre ve ekosistemi tahrip etmekte, geri dönülmez sonuçlara sebep olmaktadır. İklim değişimlerinin olumsuz etkileri, enerji sorununun boyutlanması, su sorununun giderek artması geleceğimizi tehdit etmektedir.
 
Mevcut iktidar, Türkiye’deki sermaye sınıfının bütününün ve emperyalist ABD ve AB kamplarının tam desteğini arkasına alarak iktidara gelmiş ve son seçimlerde oy oranını artırarak iktidarını pekiştirmiş ve her şeyi piyasanın belirleyiciliğine terk etmiştir. Özelleştirmelerle, topluma ait olan kamu kaynaklarının yerli ve yabancı sermayeye transfer edilmesi görevini üstlenmiş, özellikle ücretli çalışanların sosyal haklarının kısıtlanmasına yönelik yasal düzenlemeleri ard arda yapmıştır. Küresel kapitalizmin talep ve dayatmalarıyla işgücünü satmaktan başka hiçbir olanağı olmayan emekçi sınıf ve tabakalara getirdiği ise en başta işsizlik, giderek aşağı çekilen ücretler ve artan çalışma süreleri olmuş, gelir dağılımındaki eşitsizlik büyümüş, refah seviyesi düşmüş, işsizlik oranı resmi rakamlarla yüzde 15’lere gerçekte ise yüzde 25’lere ulaşmıştır.
Başta Demiryolu işçileri, İtfaiye işçileri, Tekel işçileri mevcut özlük haklarını, giderek işlerini kaybetme tehlikesine karşı sokağa çıkmış, Tekel işçileri açlık grevine başlamışlardır. En küçük bir hak talebine karşı siyasi iktidarın tavrı, tehdit, soruşturma, biber gazı, işten atma, taşeronlaştırma olmaktadır. Genel Kurulumuz, TEKEL emekçileri ve itfaiye emekçileri başta olmak üzere hak gasplarına karşı mücadele eden tüm işçi ve emekçilerin yanında olduğumuzu kamuoyuna duyurur.
 
Ekonomik kaynak olarak görülen kamu arazileri satılmakta, madenler ve doğal kaynaklar yabancı ve yerli sermayenin kullanımına sunularak ormanlar, sit alanları,tarihi ve kültürel mirasımız , kar hırsına feda edilmektedir. 2B alanlarına yönelik düzenlemelerle orman yağmasının daha da hızlanması, ormanların satışı borç ödemenin kaynağı olarak görülmektedir. Oysa ormanların yok olması ekolojik sistemin tahrip edilmesi yaşamın bitmesi demektir.
 
Dünyada enerji alanında uluslararası sermayenin çıkarına olan fosil yakıt ve nükleer enerji tercih edilmektedir. Ülkemizde nükleer santralin yüksek maliyeti, tehlikesi ve atık sorunu göz ardı edilerek yasal düzenlemelere gidilmektedir. Oysa çevre ve gelecek açısından yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş, rüzgar ve termal kaynaklar tercih edilmelidir.
 
Merkezi ve yerel yönetimler, son yıllarda, TOKİ; imar afları, mevzii imar planları, parsel bazlı projeler, kentsel dönüşüm vb. proje uygulamaları ile kamu alanlarının talanına ve ranta dayalı politikalar yürütmektedir. Bu bağlamda binlerce yıllık doğal, kültürel ve tarihi değerleri ile dünya mirası İstanbul; hızlı nüfus artışı, göçler, hatalı ve yanlış yatırımlar, plansızlık, işsizlik ve yoksulluğun neden olduğu sorunlar ile boğuşan, her türlü doğal ve yaşamsal eşiğinin zorlandığı kimliksiz ve kişiliksiz bir megakent haline dönüşmüştür. Uygulanan yanlış politikalar sonucunda: doğal afetler, trafik, deniz ve hava kirliliği, zehirli atıklar, kirlenen su havzaları, deprem riski, yeşil alan ve orman talanı, tarihi dokunun bozulması, plansız kentleşme, yerinden edilme, barınma ve güvenlik sorunları nedeniyle yaşanamaz hale getirilmiştir. Oysa kentlerimizi sağlıklı ve güvenli yaşam alanlarına dönüştürecek kentsel politikalar izlenmelidir.
 
Genel Kurulumuz, kentlerimizi sağlıklı ve güvenli yaşam alanlarına dönüştürecek kentsel politikaların üretilmesi için meslektaşlarımızı bir kent mücadelesinin içerisinde mahalle dernekleriyle ve platformlarla buluşturarak yaşamda var olan bir mücadelenin örgütlenmesi amacıyla TMMOB’nin tüm birimlerini ortak mücadeleye çağırır.
 
Genel sağlık sigortası ve sosyal güvenlik yasasıyla sağlık tümüyle parası olanların satın alabileceği bir hizmete dönüştürülmüştür. Eğitim, sağlık, barınma vb. temel kamu hizmetlerinin temel bir insanlık hakkı olduğu gerçeğinden hareketle ticarileştirilmesinden vazgeçilmeli, tüm bu hizmetler topluma eşit ve ücretsiz sunulmalıdır.
 
Çalışma hayatı emekçilerin sosyal ve ekonomik haklarını güvenceye alan ortak çalışma yasası ile düzenlenmeli, ücretlendirmede yaşam standardı esas alınmalıdır.
 
Türkiye’de demokrasinin gelişmesinin önünde engel oluşturan, çeşitli adlar altında gündeme gelen darbe planları ve askeri vesayet sistemine karşı tavrımız özgürlük, insan hakları ve demokrasiden yanadır. En kısa sürede, 12 Eylül darbecilerinden hesap sorulmalı, yargılamayı engelleyen Anayasanın geçici 15. maddesi kaldırılmalı, yeni bir demokratik anayasa hazırlanması süreci başlatılmalı ve Seçim ve Siyasi Partiler Yasaları temsilde eşitliği ve adaleti gözetecek şekilde yeniden düzenlenmeli, antidemokratik seçim barajı kaldırılmalıdır. Demokratikleşme başlığında “açılım” adı altında tanımlanan süreçte, siyasi partilerin kapatılması, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve parti yöneticilerinin kelepçelenerek tutuklanmaları ve yaratılan baskı ortamı asla kabul edilemez.
 
Bir süredir ülkenin çeşitli yerlerinde ırkçı şoven yaklaşımlar, kendinden olmayana karşı düşmanca saldırılara dönüşmüş, Trabzon, Sakarya, Edirne, Bayramiç, Selendi ve Muş’ta linç kampanyaları yürütülmüştür. Ülkemizdeki farklı etnik kimlikler ve kültürleri zenginliğimiz olarak görmeyen bu ırkçı yaklaşımları kınıyor ve insanlarımızın kimliği, dinsel inancı, kültürü ne olursa olsun ötekileştirilmeden barış içinde bir arada, kardeşçe yaşamaları gerektiğini savunuyoruz.
 
Başta İstanbul kenti olmak üzere ülkemizde yürütülen teknik altyapı vb. inşaat faaliyetlerinde yaşanan acı örneklerin de gösterdiği gibi yurttaşlarımız yaşamlarını yitirmiş ve halen işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle çalışanlar ve kent halkının yaşamı tehdit altındadır.
 
Meslektaşlarımızın temel mesleki alanlarda ve çalışma hayatını belirleyen iş hukuku, iş güvenliği ve işçi sağlığı, ücretli çalışanların özlük hakları gibi konu başlıklarında etkinliklerle bilgilendirilmesi, eğitilmesi ve bu alanlara ilişkin mücadele yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Örneğin meslek gündemimizi yakından ilgilendiren konulardan olan Sabit Referans İstasyonları ve Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi çalışmalarının meslek camiamız tarafından takip edilmesinin sağlanması konusunda tüm Şubelerimizin ve Odamızın bilgilendirilmesiyle ilgili çalışmalar yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, sabit referans istasyonları ile toplanan verinin paylaşılması ve bilgiye dönüştürülmesi aşamalarının tamamında mesleğimizin etkin bir konuma gelmesi yönünde çalışmaların sürdürülmesi de gerekmektedir. Genel Kurulumuz örnekleri verilen çalışma başlıklarında yürütülecek çalışmalara katkı sunulacağını mesleki kamuoyuna duyurur.
 
Genel Kurulumuz, sermaye kesimlerinin sistemli saldırılarıyla emeğin esnekleştirildiği, iş güvencesinin ortadan kaldırıldığı, sendikal örgütlülüğün engellendiği, ücretlerin giderek düştüğü ve meslektaşlarımız arasında işten atılma korkusunun giderek arttığı bu dönemde; Odamızın ücretli çalışan meslektaşlarımızın haklarını korumak amacıyla öncelikle “insanca yaşam ücreti”, “haftalık yasal çalışma süresi”, ”güvenceli çalışma”, “sendikalaşma”, “hukuk bürosu kurulması”,” vb. başlıklarda çalışmalar yürütülmesi gerektiğini savunur.
 
Kadın meslektaşlarımız, kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunların yanı sıra, mühendis kadın olmaktan dolayı da erkek meslektaşlarımızdan farklı olarak ortak birçok problem yaşamaktadır. Çalışma yaşamında, mühendislik alanı kuramsal olarak kadınlara açık olmakla birlikte; kadın mühendisler, erkek mühendislerle aynı mesleki niteliklere ve eğitime sahip olsalar bile, öğrencilikten başlayarak, gerek staj yeri ve iş arama süreçlerinde, gerekse de cinsiyetçi iş piyasasında çeşitli ayrımcılıklar yaşamaktadırlar. Bunun yanı sıra, kapitalizm krizi ve özelleştirme politikaları sonucunda işten çıkarılan, daha düşük ücrete tabi olan, güvencesiz ve kayıt dışı çalışanların önemli bir bölümü kadınlardır. Tüm bu olgular üzerinden kadın mühendis‐mimar‐şehir plancılarının, bu sorunların tespitinde ve çözümünde bir araya gelebilecekleri bir organa duydukları ihtiyaç ortadadır. Bu ihtiyaca rağmen, kadınların TMMOB ve organlarında örgütlenme oranı oldukça düşüktür ve TMMOB ve organlarının kadın üyelerine dönük bir politikası bulunmamaktadır. Bu kapsamda 40.dönem TMMOB genel kurulunda çıkan karar ile, TMMOB Kadın Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı 21-22 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilmiştir ve kurultay bu ihtiyacı karşılamaya yönelik önemli bir ilk adım olmuştur. Genel Kurulumuz, TMMOB örgütlülüğünün kadın üyelerle daha da güçleneceği bilinci ve sorumluluğu ile yürütülecek çalışmaların, TMMOB Kadın Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı sonuçlarını da göz önüne alarak, kadın örgütlülüğünü güçlendirmek amacı ile Şube, Oda ve TMMOB Genel Kurullarına taşınmasının ve Şubemizin yeni dönemde yürütülecek bu çalışmaların takipçisi olacağını duyurur.
 
Üniversitelerin Harita Mühendisliği programlarının artırılan kontenjanları ve yeni açılan bölümlerde verilen eğitimin niteliksizliği önemli bir sorundur. Eğitimde eşitliğin sağlanması ve eğitim standardının yükseltilmesi bir sorun olarak karşımızda dururken, siyasi iktidarların günü birlik ve oya dayalı politikaları sonucu diğer meslek alanlarında olduğu gibi mesleğimizde de işsizlik her gün biraz daha artmaktadır. Genel Kurulumuz Odamızın bu sürece karşı mücadele yürütmesi gerektiği çağrısını yapar.
 
Sektörümüzde çok sayıda büro açısından yaşamsal öneme sahip ifraz, tevhid gibi kadastral hizmetler önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu hizmetleri yerine getiren mühendislik şirket ve bürolarının çoğu teknik donanım açısından yetersizlik içerisindedir. Kadastral hizmetlerin alınması ile ilgili olarak Odamızın yönetmelik ve tüzüklerinde, SHKMB’nin yapacağı işlerin sayısı ile ilgili bir sınırlandırması yoktur. Bu sınırlandırmanın olmaması nedeniyle, ilgili bölgelerde yapılan kadastral hizmetler, yönlendirmeler sonucu tekelleşen bir ya da birkaç SHKMB tarafından yapılmaktadır. Bu durum bir çok bölgede, belirli SHKMB hakimiyetini doğurmuştur ve diğer bürolar bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Dahası, LİHKAB’ların kurulması ile birlikte, haksız rekabette yeni bir dönemin başlayacak ve SHKMB’ler bu durumdan yine olumsuz şekilde etkilenecektir. Odamızın, yeni dönemde LİHKAB işleyişinin getireceği olumsuzlukları değerlendirmesi ve çözüm üretmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca Odamızın, SHKMB’lerin kadastral hizmetler öncesinde Odamızca düzenlenen bir belgeyi alması, bir SHKMB’nin yapabileceği kadastral hizmetlere sınırlama getirilmesi ve aylık belirli bir sayının üzerinde iş yapan bürolara en az bir mühendis istihdam etme zorunluluğu getirilmesi vb. tedbirlerle haksız rekabeti önleyici çalışmaları gündemine alması, tartışması ve sonuçlandırması gerekmektedir. Odamız Mesleki Denetim ve Ücret Yönetmeliği kapsamında yürütülen mesleki denetim hizmetleri esnasında birim fiyatlar vb. başlıklarda karşılaşılan sorunların aşılması amacıyla bu denetim işlemlerinde kullanılan belgelere birtakım standartlar getirilmesi ve tüm denetim işlemlerinin bilgi sistemi çerçevesinde HKMOBİS üzerinden yürütülmesi meslektaşlarımız açısından büyük önem taşımaktadır. Genel Kurulumuz sayılan bu başlıklarda Odamızın yürüteceği çalışmalara sahip çıkılacağını mesleki kamuoyumuza duyurur.
 
Genel kurulumuz; başta yurttaşlarımız olmak üzere tüm toplumsal dinamikleri; bilime dayalı, insanı, toplumu ve doğayı çalışmalarının merkezine koyan, kamu yararını gözeten politikalarda birleşerek bir yandan kentleri yağmaya ve talana açan diğer yandan kaderciliği ve çaresizliği pompalayan, demokrasi dışı anlayışlara karşı mücadele etmeye çağırır.
 
Genel kurulumuz yukarıda tespit ettiğimiz konularda ülke, toplum ve insanlık yararı ilkesiyle mücadele etmeyi kendine görev kabul eder.