Soma’da yaşanan katliamın ardından Politeknik ekibi Soma’ya giderek incelemelerde bulundu.
Soma’da Soma Holding’e bağlı Eynez Mevkii’ndeki maden ocağında resmi rakamlara göre 301 işçi hayatını kaybetti. Politeknik ekibi 17 Mayıs’ta Soma ve maden ocağında incelemelerde bulundu.
Politeknik ekibinin gözlemleri:
Soma’ya giriş için 2 kontrol noktası
Soma’ya giderken ilk olarak Kırkağaç mevkiinde bir polis kontrolünden geçiliyor. Polis inisiyatifiyle özellikle yabancı plakalı araçlar olmak üzere kendilerince “şüpheli” görülen araçlar durdurulup kimlik kontrolü yapılıyor, bazı araçlar ilk kontrol noktasından geçirilmiyor. Arabamıza atılan eğik bir bakışın ardından ilk noktadan geçiyoruz. Soma girişinde daha detaylı ikinci bir arama noktası kurulmuş durumda. Yine aracımıza atılan bir kaç eğik bakışın ardından Soma’ya ulaşıyoruz.
Soma’da OHAL: Her köşede polis var
Soma merkezi girişinden itibaren her cadde, sokak polis ablukası altında. Polisin, AKP’nin yarattığı gerilim acıların üstüne sinmiş durumda. Camilerden sürekli olarak kaybettiğimiz işçilerin cenaze bilgileri anons ediliyor. Valilik kararı ile gösteri ve yürüyüş yapmak yasaklanmış.
Maden ocağına gidiş; 4 kontrol noktası
Somalı maden ocağı işçilerinden bir arkadaş ekibimize katılıyor. Katliamının meydana geldiği ocağın yakınındaki İmbat maden ocağında çalışan işçi arkadaşımız , bize rehberlik yapıyor.
Eynez mevkiindeki ocağa giderken ilk kontrol noktasına yanaşıyoruz. Ekibimizi tanıtıyor ve bilgi edinmek, inceleme yapmak istediğimizi belirtiyoruz. Girişlerin yasaklandığını içeriye kimseyi almadıklarını söylüyorlar. Mühendis olduğumuzu, saha içinde yapacağımız gözlemlerin önem taşıdığını ve yaşanan onca acının üstünün örtülemeyeceğini ifade edip ısrar ediyoruz. İlk arama noktasından ısrarlar sonucu geçtikten sonra 3 kontrol noktasını da kendimizi tanıtarak kısıtlama girişimlerine rağmen ısrar ve inat ederek geçiyoruz.
Maden Ocağı İşletme Sahası
Ve tüm ekip işletme sahasındayız. Dört günün ardından daha ‘sakin’ bir ortam. Kurtarma çalışmaları sonlanmış. Maden ocağında keşifin devam ettiği bilgisi veriliyor. Savcının iş müfettişleri ve bilirkişilerle keşifte olduğu söyleniyor. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ)’nin Tavşanlı’dan gelen ekibiyle konuşmaya başlıyoruz.
“Delik deşik edilmiş maden, göz göre göre katliam”
TKİ görevlileri içeride yaşadıkları arama kurtarma süreçlerinin ve madenin fiziki durumuna dair bilgileri veriyor. TKİ görevlileri madenin her tarafının delik deşik edildiğini, kimi yerde iple kimi yerde merdivenle inilen bölümlerin olduğunu belirtiyor. Kömür tutuşmasının bir süredir devam ettiğini belirten ekip, maden ocağındaki birbirinden bağımsız bölümlerin bulunmadığı, bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor. Vardiya değişiminin içerde olduğunu, bunun katliama davet çıkardığını yaşananların “göz göre göre katliam” olduğunu ifade ediyor. 1 saatlik iş kaybını hesaplayan taşeron yönetme mantığının işçi vardiya değişimlerinin maden ocağı içinde yaptırılmasıyla sonuçlandığını belirtiyor. TKİ görevlileri, madenlere vardiyalar arasında işçiler girmeden uzmanların girip kontrol yapması gerektiğini burada böyle bir uygulamanın olmadığını söylüyor.
Demeç vermeyin, açıklama yapmayın
Maden işletme sahasında yaptığımız incelemeler sırasında bilgi almaya çalıştığımız görevlilere demeç vermemeleri, açıklama yapmamaları yönünde talimatlar verildiğini öğreniyoruz. AKP’nin terörize ettiği maden sahasında incelemelerimiz sırasında ekibimize kulak misafiri olmaya çalışan nerede görevli olduğu anlaşılamayan insanlar görüyoruz.
İşletme sahasında AKP’nin yardım tezgahı
Saha tamamıyla AKP egemenliğinde. Kızılay dışında Yeme, içme, çay, su vb. ihtiyaçları için sivil toplum örgütü İHH baş aktör konumunda. AKP ellerini kollarını sallayarak gezen İHH görevlilerini ve benzer gerici dernek ve vakıfları(Beşir Vakfı) işletme sahasının kurgulanmış görüntüsü için kullanıyor.
Cenazeler dağıtılmış
Maden sahasında görevlilerle konuşuyoruz. Arama çalışmalarının tamamlandığını söylüyorlar. Maden işletme sahasında çıkarılan işçilerin kaydının tutulmadığını, cenazelerin bir kısmının kaymakamlığa, bir kısmının sağlık bakanlığına bağlı kurumlara, bir kısmının doğrudan ilçe etrafındaki merkezlere dağıtıldığını aktarıyorlar.
Madenin sarı sendika temsilcileri: Önce savunma sonra itiraf
İşletme sahasında Maden-İş Sendikası işyeri temsilciliğine giriyoruz. İşçi baş temsilcisi ve diğer işçi temsilcilerine yaşananları sorduğumuzda savunmaya geçiyorlar. İşçi baş temsilcisi konuşmasının büyük bölümünde bir işveren temsilcisi havasında, patronlarına ve yöneticilerine toz kondurmadan konuşuyor.
Neler olduğunu sorduğumuzda, önce hiç bir ihmalin olmadığını, işyerleri ve patronlarının işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine yeterince uyduğunu yaşananların nasıl önleneceğinin bilinemeyeceğini söylüyor. Karatay, işyerlerinde taşeron olmadığını her işçinin bordrosunun var olduğunu belirtiyor. Fotoğraf çekmemize ise izin verilmiyor.
İş güvenliği tabelaları sadece duvarda bir aksesuar
Sohbet ilerledikçe sendikanın işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili süreçlerin içinde yer almadığı açığa çıkıyor. Güvenlik dedikçe lambalardan, baretlerden, iş ayakkabılarından ve bir de kendi bulundukları binadaki iş güvenliği tabelalarından bahsediyorlar.
“Kaç işçi hayatını kaybetti” sorusuna “ne deniyorsa o” diyerek cevaplayan temsilci, basının yalan söylediğini, şirketlerinin gerekli sorumluluğu yerine getirdiğini söylüyor. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerini duvara astıkları tabeladan ibaret sanan sendika temsilcileri her yerde uyarılar olduğunu söyleyerek aldıkları önlemleri kanıtlamaya soyunuyor.
Sohbet ilerledikçe, temsilciler sorularımızla sıkıştıkça itiraflar ara ara çıkıyor. ‘Madende nereden geldiği bilinmeyen bir duman olduğunu’ belirten temsilci yangının öncesinde başlamış olduğu bulgularını güçlendiriyor.
Yüzlerce işçinin hayatını kaybettiğini bunun ihmal olmadan olamayacağını, madenin koşullarının TKİ ekipleri tarafından güvenliksiz bulunduğunu hatırlattığımızda temsilcinin itirafları devam ediyor. Karatay madenlerinin önce devlet sonra Ciner grubu tarafından işletildiğini ve madenin artık eski, yorgun bir maden ocağı olduğunu bu nedenle iyileştirme yapılmadığını, madende yürümenin bile zor olduğunu itiraf ediyor.
“Yüzlerce insan hayatını kaybetti ve diyorsunuz ki bu yangın tahmin edilemezdi, peki yarın bir gün burası açılınca yine ‘tahmin edilemeyen’ bir yangın çıkarsa işçiler nasıl kurtulacak?” sorumuz karşısında sendika baş temsilciden hiçbir cevap gelmiyor. Temsilci işçilerin borçlarının olduğunu belirterek madenin devam etmesi gerektiğini ima ediyor.
Soma Holding’den muhattap yok
Maden işletme sahasında Soma Holding’e ait binaya giderek yetkili bir kişiyle görüşmek istiyoruz. Hangi kapıyı çalarsak bir yetkilinin olmadığı söyleniyor. Muhatap bulamadığımız Soma Holding A.Ş.’de karşımıza ne bir yönetici çıkıyor, ne de bir mühendis.
Soma’da OHAL, işletme sahası ise AKP’nin kurgulanmış bir stüdyosu. Maden ocağında çoktan güvenimizi yitirdiğimiz savcı ve bilirkişiler
Maden işletme sahasında incelemelerimizi tamamlarken ortama derin bir sessizlik hakim. AKP’nin aldığı OHAL önlemleri, işbirlikçi vakıflara bıraktığı yardım ağı, sarı sendikanın işveren temsilcisi gibi konuşmaları, görüştüğümüz teknik görevlilerin maden hakkındaki skandal itirafları Soma katliamının sadece bir yönü.
Tüm yalanlara karşı bitmeyen bir dayanışma
İşletme sahasından çıkarken etraftaki dağların da madene ‘yük’ olmasın diye traşlandığını görüyoruz. Doğa da işçilerle birlikte katlediliyor.
Arabamıza doğru ilerlerken bisikletli bir grubun maden sahasına girmek için geldiğini görüyoruz. Üzerlerinde ‘pedallarımız Soma için’ yazılı t-shirtlerle gelmişler. ‘Merhaba’mıza bir karşılık geliyor. İzmir’de çalışan bir makina mühendisi bisikletiyle grubun içinde.
Bu dayanışma bitmeyecek. Gerçekler, halkın mühendislerinin, halkın örgütlerinin incelemeleri ve araştırmalarıyla açığa çıkacak.
politeknik.org.tr