Türkiye Mimarlar Odası, otuz kadar sözde mimarın diplomalarının sahte olduğunu tespit edip, bunu hem emniyete, hem de YÖK’e bildirmiş. “Neden bildiriyor? Ona ne? “ diyebilirsiniz ama mimarlık sanatının standartlarını korumak, yasa ile Mimarlar Odası’na verilen bir görevdir.
Adamlar işlerini yapıyorlar yâni… Türkiye’de soruşturma, sürüyor… Bize ne?
Sahte diplomalar, KKTC üniversitelerinin amblemlerini taşıyorlar!
“Verildi mi, verilmedi mi?” diye tartışmanın bir anlamı yok, çünkü diplomalar çarşaf gibi ortada… Verilmiş! Şimdi, üç ihtimal var:
Ya bu diplomaları kurumsal olarak bu üniversiteler para karşılığı veriyor!
Ya bu kurumlarda çalışan birileri bu dolapları çeviriyorlar! Veya bu kurumlarla hiçbir ilgisi olmayan bir çete, para karşılığı bu oyunu oynuyor…
Eğer ilk iki ihtimalden biriyse gerçek olan, ülkemizi bir felâket bekliyor demektir. Yok üçüncü ihtimalse, hem bu kurumlar ve hem de bu ülkeyi yönetenler, yapan çeteyi bulup, hukuk önünde cezalarını vermekle mükelleftirler… Eski lâftır, “şuyuu vukuundan beter”!
Temize çıkmak içinse, konu hukuk önünde süratle aydınlığa çıkarılmalıdır çünkü o sahte diplomalar, Türkiye yargısının önünde, başlığı, kaşesi, imzası ile duruyor!
Hayır… Bizde kimse soruşturma istemedi… Haber duyulur duyulmaz hepsi bir ağızdan, “Bu Kıbrıs üniversitelerine karşı, organize bir karalama kampanyasıdır” demeye başladılar. Mezunu, öğrencisi, nemalananı!
Kendisi üniversite mezunu olmadığı halde bu üniversitelerde ders vermekte olan ne kadar “akademi esnafı”, politikacısı, yazanı yazamayanı hepsi bir ağızdan, “organize işler” demeye başladılar. Bu arada, “ODTÜ ile bizim üniversitenin ne farkı var”dan başlayıp, Oxford’u bile suçlayan bir dizi anormal tirad gitti, “kendinize gelin yahu” dediğim için, bir ortamda İstanbul Üniversitesi’ni tercih edip de hekim olmak için Yakın Doğu’nun Tıp Fakültesi açmasını beklemediğim için, suçlanmama da neden oldu. “Tabii sen onlardan mezun oldun diye, onların tarafını tutan!” Türkiye üniversitelerinde okumak da suç olacak yakında, haberiniz olsun…
Öyle görülüyor ki “organize” olan, Türkiye Mimarlar Odası değil ama bizdeki bu gürültünün ta kendisidir.
Kardeşim bu diplomalar mimarlar odasına verildi mi? Verildi… Onlar da sahte olduğunu saptayıp, ilgili yerlere bildirdi mi? Bildirdi… Herifler ifade verip, bunları para karşılığı aldıklarını söylediler mi? Söylediler…
Ne “organizesi”?
Bunlar nasıl, neden ve kimler tarafında satılmıştır bu adamlara diye soruşturma açıp, sorumluları hapse göndereceğinize, nedir bu salak söylem?
Kim inanacak size? Sorumluları bulup cezalandırınca mı güvenilir olursunuz, yoksa somut deliller ortada dururken, tevil-inkâr, komplo teorileri düzenleyen “organize” adamları ortalığa salınca mı?
Yoktur başka çaresi! Ya bu dolap açıklığa kavuşur, kurumsal bir sorumluluk olmadığı mahkemede kanıtlanır, ve mesulü her kimse ceza evine gönderilir; veya bu dedikodu bir felâkete neden olur! Organize olsanız ne, olmasanız ne? Kim işitir sizi Türkiye’de?
Türkiye buraya üniversite kampusları kuruyormuş da, bizimkileri batırıp, onları egemen kılacakmış! Beş senedir bu konuda yazıp çiziyoruz. Aklınız nerdeydi? Şimdi mi Kıbrıslı oluverdiniz?
Bu haber geldiğinde, bir yerel TV’nin kameraları karşısında günün haberlerini yorumlamaktaydım. Bakan’ın açıklaması da üstünden “bubasto“geldi…
“Politikacılığı bıraksın da devlet adamı olsun” dedim… Kürsüde “Beratlı’nın görüşlerine aynen katılıyoruz” demek, kolay… Hadi “sayın bakan”, yap gereğini o zaman…“Diplomayı satın aldım” diyor herif! Hapis yatmak için yalan mı söylüyor?
Üstünü örterek, bu rezalet kapatılamaz! Üniversitelerimiz mahvolur, evet… Çare derhal meydana çıkarıp, cezasını vermektir…
Türkiye Mimarlar Odası, mesleğinin saygınlığını korumak için, yasanın kendine verdiği görevi yaptı… Siz de üniversitelerimizin saygınlığı ve ülkemizin selameti için görevinizi yapsanıza… Organize olacağınıza…
Kaynak: Kıbrıs Postası