Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi ile oda genel kurulu üzerine – Röportaj

Meslek odalarında genel kurullar devam ediyor. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de 15-16 Şubat’ta 46. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirecek.

Meslektaşlarının temel sorunlarını dert edinen bir meslek odası yaratma iddiasıyla bir önceki dönem olduğu gibi bu yıl da genel kurula hazırlanan, çalışmalarını 2 yıldır kesintisiz sürdüren Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi (MDTH) üyeleri ile bir araya geldik. Meslektaşlarına ‘İnan, sahiplen ve mimarlıkta dayanışma kazansın’ şeklinde seslenen MDTH’nin 46. dönem Yönetim Kurulu için ilan ettiği adaylardan Burçin Kuz Kaan, Deniz Öztürk, Berkayhan Soybora, Mercan Abusko ile Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 46. Olağan Genel Kurulu sürecine dair hazırlıklarını, çalışmalarını konuştuk.

Politeknik: Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketini nasıl tanımlarsınız? Nasıl bir araya geldiniz?

Deniz: Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi olarak 2 yıl önce bir araya geldik ancak bu yan yana geliş çok da tesadüfi olmadı. Mimarlar Odasının farklı alanlarında, öğrenci komisyonlarında, kadın çalışmalarında, kent mücadelesinde birlikte olan meslektaşlar olarak ortak hukuku geçmişe de dayanan bir ekibiz.

Burçin: Tesadüfen birlikte olmadık. Krizin en ağır olduğu, dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde bir araya gelme kararı aldık.

Mercan: Ben MDTH çalışmalarına Ücretli Çalışan ve İşsiz Mimarlar Forumu vesilesi ile katıldım. Pek çok organizasyonda, meslek odamızda bile bulamadığımız bir alan MDTH. Ücretsiz dayanışma eğitimleriyle, forumlarıyla pek çok mimar arkadaşımızın bir araya gelmesini sağladı.

Politeknik: 2 yıldır çalışıyorsunuz. Bu 2 yılda biriken çalışmalarınız ve düzenlediğimiz 5 tane açık çağrılı forumunuz oldu. Danışma değil Da(ya)nışma Forumu diyorsunuz hatta. Düzenlediğiniz forumları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burçin: ‘Taban’ kelimesinin altını çizerek söylüyorum, forumlarda mümkün olan en geniş bileşenle bir tartışma zemini oluşturmaya çalışıyoruz. Genellikle forumlarımızı dayanışma içinde olduğumuz çalışmalardan arkadaşlarımızın katımılıyla yapmaya özen gösteriyoruz, bunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu MDTH’nin mimarlığa ve birleşik mücadeleye bakışının yansıması aslında.

Berkay: Danışma, dayanışma arasında ki farkın dışardan da bakan biri olarak sizin tarafınızdan da anlaşılması güzel. Danışma Kurulu odaların yönetim kurulları tarafından düzenlenen, o kadar ki prosedürlü ve bürokratik bir şey ki…. Danışma kelimesi bir kere dikey hiyerarşiyi belirten bir anlam bizim için. Biz ise yan yanayız, “ dayanışıyoruz” diyoruz. Bir çalışma yapacaksak da herkes birlikte yapsın istiyoruz. Zaten bizim çağırımızda da vardı “bizimle birlikte bu yolda yürüyün”. Bütün bunların karşılığını da Dayanışma Forumları’nda aldığımızı düşünüyoruz.

Politeknik: 5. sini düzenlediğiniz Da(ya)nışma Forumu’nuz kalabalık ve başarılıydı. Mimarlar Odası’ndan ve genel kurul sürecinden beklentilerinizi tartıştınız. Nasıl bir ruh hali vardı ve ne gibi bir sonuç aldınız?

Deniz: Aslında, 5. dayanışma forumumuz diğerlerinden farklıydı. İlk dört forumu bütün disiplinlerden gelen, beraber yol yürüdüğümüz arkadaşlarımızla yürütmeyi seçmiştik. Ancak son forum Mimarlar Odası Genel Kurul süreci ile ilgili olduğu için daha özel olduğunu söyleyebiliriz. Aslında seçim bildirgemizi tartışmaya açmak istedik. Öte yandan 5 tane taslak önerge üretmiştik, son hale getirmek için dayanışma forumunda tartışmaya açarak sonucu genel kurula taşıyalım istedik. Forumu bu amaçla kurguladık, hem bildirgemizi hem taslak önergelerimizi tartışmaya açtığımız bir forum oldu diyebiliriz.

Mercan: Kendi başına konuşan iki mimar “oda bizden işsizken aidat alıyor” diyerek hayıflanırdı. Bu sorunla bir mimar tek başına mücadele edemez ama MDTH bu hayıflanmayı genel kurula taşımayı amaçladı. Bu tür konularda, verdiğimiz önergeler sayesinde sorunların üzerine parmak basıp konuşulmasını sağlayarak meslek ortamındaki tartışmalarla meslek odasını buluşturacağımızı, güzel sonuçlar elde edebileceğimize inanıyoruz.

Burçin: Arkadaşlarımın bahsettiği gibi, son forumda temas ettiğimiz tartışmaları önerge halinde meslek odasına taşımayı hedefledik. Şöyle tespitlerimiz var: bir tanesi genç meslektaşlarımızın hali hazırda krizin etkileri ile boğuşurken odayı bir adres olarak görmemeleri, üye olma planlarının olmaması; biraz daha ileri yaşlarda olanların odayı aidattan ibaret görmeleri, geçmiş aidat borçları yüzünden odayla temasa geçmek istemedikleri. Biz aidiyeti güçlendiren bir aidat planlamasını önemsiyoruz. Meslekte denetim konusu da var, pek çok mimar arkadaşımız asgari ücrete ve odanın belirlediği mimar en az ücretinin altında çalışıyor, bunların denetimi yapılabilir.

Burçin: Katılımcılık kısmı çok önemli, meslek odasının katılımcı ve şeffaf bir şekilde yönetilmesi bizim deklarasyonumuzda var. Diğer yanıyla Dayanışma Forumları’nı besleyecek çalışmaları meslek odasında yapabilmek istiyoruz. Dayanışma Forumları’nı meslek odasının politikasını belirleyecek bileşenlerin yan yana geldiği alanlar olarak kurgulamak gibi bir hedefimiz var.

Politeknik: Bildirgenizde, mimarların teknolojik gelişimlere entegrasyonu için “Mesleki Bilimsel Çalışma Kurulları”nın oluşturulmasını öngörüyorsunuz. Biraz açar mısınız?

Burçin: Buna benzer kurullar meslek odasında daha önce kurulmuş ancak şu anda işlerliği olmayan kurumlar.Bu kurumları işler kılmak istiyoruz. Mimarlık mesleği sürekli gelişiyor, mimarın rolünün giderek değişiyor günü anlayabilmek ve pozisyon alabilmek gerekiyor. Geçmişten gelen referanslarla değil günümüz koşullarıyla mesleğimizi anlamaya çalışıyoruz. “Endüstri 4.0 konusuna çok hakim misiniz?” derseniz aslında tam da bu meseleyi kavramaya çalışıyoruz. Bu konuda çalışan meslektaşlarımızla birlikte yorumlamak istiyoruz.

Deniz: Endüstri 4.0 ve mimarlıkta yapay zeka ile ilgili iki adet etkinlik yaptık, etkinliklerimizde bu konunun mimarlık üzerinde etkisinin Türkiye’de pek de çalışılmadığını görmüş olduk, bunun bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Bu etkinliklerimizin seri olmasını amaçlıyoruz. Yeni endüstri devriminin meslek alanımıza yansımaları ile ilgili çalışmalara alan açacağız.

Oda ile ilgili hayalimiz şu; meslektaşlarımızın çalıştığı, sergiler düzenlediği, mesleki hayatında karşılığını bulabildiği ya da sosyal hayatında kullandığı, yaşayan bir organizmaya dönüştürmek. Hatta meslektaşlar dışında da, bu kentin insanlarıyla beraber yaşayan bir organizma olmasını istiyoruz. Bu nedenle şu an ulaşamadığımız ancak pek çok önemli konuda çalışan ve paylaşma ya da kolektif üretme imkanı bulamayan meslektaşlarımız var ve belki kendilerine alan bulamıyorlar. Biz kendimizde onlara alan açma sorumluluğunu ve görevini görüyoruz. Bu çalışma alanlarının açılması gerekiyor, bu dönemin işi değil diyerek kapatılmamalı. Örnek olarak Mimarlar Odası’nın malzeme dergisi çıkmıyor. Bu kabul edilmemeli.

Politeknik: Forumlarınız, etkinlikleriniz ve ücretsiz dayanışmacı eğitimleriniz, örgütlülüğün sekteye uğradığı bu zorlu dönemlerde genç mimarlar arasında çok ilgi görüyor. Genç mimarlarda yakaladığınız bu ivmenin genel kurulda lehinize yaramasını sağlayabilecek misiniz?

Deniz: Genç meslektaşlarımızın bizimle hareket ediyor olması seçimin sonucundan çok daha öte bir şey. Bizim genç meslektaşlar tarafından takip ediliyor olmamızı; kötü çalışma koşulları, mesailer, işsizlik gibi konularda hepimizin aynı şekilde boğuşuyor olmamıza ve bizim bu koşullara dair söz üretmemize, dayanışma ağını oluşturmaya çalışmamızın görünür olmasına bağlıyorum.

Burçin: İş ilanlarını tarıyoruz. Gerçekten o kadar çok iş arayan ve iş ilanlarıyla boğuşan arkadaşlarımız var ki. Biz bu karşılaşmayı umutsuzluk değil mücadeleyi güçlendirecek bir formata sokmaya çalışıyoruz. Bahsettiğiniz ilgi, bu süreçte birbirimize iyi gelmeye başlamamızdan sanıyorum. Bu ilginin genel kurula yönelik bir karşılığı, olacaktır elbette; ancak odaya mesafe kadar açık ki meslektaşlarımız kendilerini MDTH’ye yakın hissetseler de bu doğrudan odaya bağlılık anlamına gelmiyor. Görünür olumlu karşılığı uzun vadede mutlaka olacaktır.

Berkay: Geçtiğimiz İstanbul şube genel kurulu sonrası oy kullanımına dair bir grafik çalışması yapmıştık orada oda seçimlerine oy verenlerin %70’inin 45 yaşından büyük olduğunu gösteren bir grafik hatırlıyorum. Genç mimarlar oy kullanmaya gelmiyorlar hatta odaya üye bile değiller. Genç mimarların bizi seçimde desteklemesi konusuyla ilgili şunu söylemek istiyorum; diyelim ki seçimi kazanamadık, genç mimarlardan oy alamadık değil genç mimarlar gene oy vermedi diyeceğiz. Biz başaramayacaksak bunu başaramamış olacağız. Buradan da genç meslektaşlarımıza seslenelim; odaya gelin, bizimle tanışın, oy kullanın, birlikte üretelim.

Politeknik: Bu konuyla ilgili şunu sormak istiyorum. Sizin de söylediğiniz gibi genç meslektaşlarımızın odayla ilgili en çok sorduğu soru “Oda bize ne fayda sağlıyor ki gidelim.” Bu cümleye MDTH nasıl cevap verir? Odaya arkadaşlarımızı çekmek için ne yapmayı düşünüyorsunuz ya da yaptığınız şeylerin etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Mercan: Bu soruların evet karşılıkları var. Şöyle, bir çalışma yaptık, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden üyelere 1 yıl boyunca giden mailleri taradık ve bir envanter çalışması yaptık. Meslek odasından bir mimar üyeye 2018 kasım ve 2019 kasım ayları arasında 153 mail gelmiş. Bu çalışmada gelen maillerin %43’ünü vefat ve anma konusu oluşturuyor. Ücretsiz atölyelerle ilgili sadece bir mail var, o da sponsorlu bir tanıtım etkinliği. Mimarların sorunlarıyla ilgili sadece bir toplantı duyurusu var yıl boyunca, o da TMMOB İl Koordinasyon Kurulunun düzenlediği bir yerel kurultay. Yanlış anlaşılmaması için parantez açayım, grafikte öne çıkan vefat bilgilendirmelerinin gelmemesini değil, mail ağını bu oranları değiştirecek kadar işlevsel kullanılmasını önemsiyoruz.

MDTH’nin yaptığı çalışmalarda ise çok sayıda ücretsiz atölye var, meslektaşlarımızın deneyimlerinden yararlandığımız, bir araya geldiğimiz dayanıştığımız forumlarımız ve etkinliklerimiz var. Ben bu iki çalışma şeklinin arasındaki farkın seçime de yansıyacağını düşünüyorum. Çünkü direk olarak genç arkadaşlarımızın sorunlarıyla ve bu sorunların çözümü ile ilgili düzenlediğimiz ücretsiz atölyelerle kendi gündemimizi oluşturuyoruz. Odanın bu bağlamda bir çabası olduğunu düşünmüyorum.

Deniz: Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Gençlik vurgusu bize de yapılıyor ve biz de dillendiriyoruz. Ancak bizim gençlik vurgumuz bir biyolojik yaştan ibaret değil. Her yıl binlerce yeni mezun mimar olduğunu görmek lazım. Artık Mimarlar Odası’nın üye tabanının eskiye oranla çok daha fazla yeni mezun/genç/işsiz, ne yapacağını bilemeyen meslektaşlarımızdan oluştuğunu görmek lazım. Her yıl 8000 civarı yeni mezun var. Aslında dokunamadığınız, varlığından bile haberdar olmadığınız, çünkü üye olmayan binlerce genç yeni mezun demek bu. Gözümüzü diktiğimiz şey bu sebeple sadece odanın üye tabanı değil, yeni meslektaşlarımız ve hatta öğrenci arkadaşlarımız. Şu anki örgütlenmelerimiz TMMOB ve sendikal örgütlenmeler bir önceki yüzyıla ait biçimli örgütlenmeler. Biz başka bir biçimde örgütlenmeyi, başka bir biçimde hareket etmeyi de öğrendik. Hiçbir şey değilse Gezi sonrası forumlardan öğrendik, beraber yürüdüğümüz yollardan öğrendik. Ne yazık ki sendikalar ile meslek örgütlerinin bu yüzyılın örgütlenmesine ayak uyduramadıklarını görüyoruz. Üye tarafından yalnız bırakılmış bir oda, oda tarafından yalnız bırakılmış bir mimar, izole olmuş taraflara doğru giden bir duruma dönüşmesini istemiyoruz. Bu durumun değiştirilmesi gerekiyor.

Politeknik: Değiştirmek için ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yarın odanın yönetiminde siz olursanız nasıl değişicek bu durum?

Deniz: Çalışma hayatımızda derdimiz, bir mimarın kente baktığında hissettiği şeylerden farklı değil. Bir tarafdan da problem ve çözüm olarak gördüklerimiz ülke siyasetinden ayrı şeyler de değil. Bu sebeple biz “oda siyaset yapmasın” demiyoruz. Tam tersine odanın daha fazla siyaset yapması gerektiğini düşünüyoruz. Odanın veya sendikal örgütlenmelerin üyesinin hayatına dokunamadığı zaman yürüttüğü siyasi mücadele veya kent mücadelesinin yalnız kaldığı ortada. Dolayısıyla biz bunların hep beraber yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Siyaset dediğimiz şey hayatın her alanına nüfus etmiş bir mesele. Bugün mimarlık eğitiminden bahsettiğiniz zaman ülke siyasetinden ayrı bir şey konuşamıyorsunuz. Galataport’a, Kabataş’a, Kanal İstanbul’a itiraz ettiğinizde siyaset yapmış oluyorsunuz. Kanal İstanbul kadar büyük siyasi bir proje var mı gerçekten? Bir erk tarafından kente dayatılan proje dahi denemeyecek bir şey. Bunların dışında bugün afete hazır olmayan şehirlerden bahsederseniz, deprem vergileri nereye gitti sorusunu sormadan bunun cevabını alamazsınız. Bunlar birbirinin içine girmiş sorular. Dolayısıyla biz mücadeleyi bağlayacağız, gerçek kılacağız diyebiliriz.

Mercan: Sıfırdan başlayacak değiliz tabi ki. Süreç devam ediyor. Genel kurul da bu süreçte önemli bir durak. Uzun bir yolumuz var. İş hayatına geçtiğinizde üniversitede size anlatılandan çok farklı bir çalışma ortamına geçiyorsunuz. Bu ikisi arasında bu kadar büyük bir fark olması gerçekten çok kötü. Mimarlık genel olarak üniversite seçme sınavında yüksek puan isteyen, zor bir eğitim sürecinden geçen bir meslek iken çok daha zorlu bir çalışma sürecine adapte olması gerekiyor genç meslektaşlarımızın. MDTH olarak genç meslektaşlarımızın bu kırılmayı yaşamaması için, üniversitelerde de hukuk çalıştayları yaparak, mimarlık öğrencilerine çalışma yaşamında haklarını öğretmek gerekiyor. Bunlardan bir haber olan bir insan sömürülmeye açıktır. Çalışma yaşamındaki hak gasplarına karşı eğitimlerle dayanışmayı büyüterek ören bir yer oluşturmak amacındayız. Hukuk çalıştaylarıya, ücretsiz atölyelerimizle, dayanışma forumlarımızla mimarları piyasadaki olumsuz durumlardan koruyabilecek bir donanımla bir araya getirmek amacımız. Etkinliklerimizde sunduğumuz çocuk bakım desteğini oda etkinliklerine taşımayı hedefliyoruz.

Deniz: Mezun olan bir mimar mesleğe başlamadan önce oda olarak kendisine “mesleğe hoş geldin, hakların bunlar” diyeceğiz. Broşürümüz de hazır. Dayanışmaya hoş geldin demek istiyoruz ancak nasıl bir dayanışma ortamına da geldiğini yeni meslektaşlarımıza anlatmak gerektiğini düşünüyoruz. Eğitimimiz çok kolektif olmasına rağmen mesleğin aşırı bireysel bir şekilde icra ediliyor olması nedeniyle kolektif bir organizasyon kurmaya çalışıyoruz. Bu nedenle birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var. Ama bunun için meslektaşlarımızın bir araya gelmek için sebeplere ihtiyaçları var. Bu sebepleri oluşturma gibi bir muradımız var. Biraz cesaret verme, biraz teşvik etme… Örneğin biz odada hukuk birimi kuracağız. Ücretli çalışan bir mimarın iş hayatında bir problem yaşadığında odasıyla iletişime geçmesi çok kıymetli.

Mercan: TMMOB her yıl asgari mühendis, mimar, plancı maaşı belirliyor. Peki bunun hayatımızda karşılığı var mı? Bu “Lafımı ben ortaya attım, alan alır” gibi bir tavra denk düşüyor. TMMOB’nin asgari ücret açıklaması bir uygulamaya dönüşemiyorsa, bir denetim mekanizması kurulamıyorsa, Türkiye’de ve de kriz koşullarında meslektaşı yalnız bırakan bir açıklamadan ibaret kalıyor. Oysa ki bu bir örgütlenme sorunu ve imkanı. Meslek Odalarımız; genç meslektaşlarımızı asgari ücret mücadelesine çağırmalı, emek süreçlerindeki hak gasplarına dair beraber yürüyeceğine dair güven vermeli, dayanışmalı. Yani örgütlenme ve dayanışma bizi var edecek kelimeler.

Politeknik: Bunu söylemen de güzel oldu çünkü bununla da ilgili bir şey soracaktım. Sizin çalışmalarınızdan bence çok kıymetli olan bir çalışmanızı da örnek vereceğim. Mimar iş ilanlarının, sizce, aslında hepimizce, yüksek saatli oluşu ya da insani koşullara uygun olmayan çalışma koşullarına sahip iş ilanlarını gördüğünüzde, ifşa eden, internet ortamında olsun başka ortamlarda olsun ifşa eden… bu tür çalışmalarınız var. Şu an yaptığınız çalışmaları, odanın gücüyle ne kadar artırabileceğinizi düşünüyorsunuz?

Deniz: Odanın gücü değil ne kadar örgütlenebildiğimiz, bu iddiayı ne kadar gerçekleştirebildiğimiz oranında yapılacak, ne yapacaksak. Odanın gücü elbette var ama sadece bir kurumsallığa yaslanmayı kabul etmiyoruz. Odayı örgütlü bir meslek odası haline getirebilmek. İddiamız bu. Mekan bize çok şey anlatıyor; boş binaların gücüne değil; yaşayan mekanların coşkusuna sarılıyoruz. Bir de şunu hatırlatmak isterim. Özellikle cinsiyetçi ilanlar meselesi, biz bununla ilgili de, onur kurulu süreçlerinin mutlaka yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kadın Çalışma Grubu’yla da bununla ilgili bir çalışma yapmıştık.

Burçin: Ücretli, İşsiz Mimarlar Forumu’ndan çıkmıştı iş ilanları teşhiri. Forum var olduğu müddetçe de devam edecektir. Yönetime geldiğimizde konuyla ilgili ekstra sorumluluklarımız ve yapabileceklerimiz olacak.

Deniz: İş ilanlarının, iş görüşmelerinin talepleri hep tek taraflı. Sizi işverenin ya da patronun sınadığı karşılaşma gibi gerçekleşiyor. Bir kere bunun olmadığı bir meslek ortamı yaratmamız lazım. İşe başvuru yapan mimarın patronu sınadığı, neyi vadettiğini sorduğu, çalışma koşullarını sorabildiği ve güçlü yani birinin birini sınadığı değil de bir karşılaşma ortamını yaratmak için bizim, güçlü bir meslektaş örgütlenmesi yaratmamız lazım. Bunun için bir fırsat olabilir oda.

Teşhir bizim için çok pratik bir yöntem, genel eğilimimiz cezaya dönük yaptırımların olması oluyor. Büro tescili verilen ofislere İş Kanunu anlatmak, ofisleri ziyaretler edip en basit çalışma yaşamı kurallarını dahi hatırlatmak gerekiyor. Belki de teşvik edici şeyler sunmak bir yöntem olabilir. Bunlar forumlarda ve hep beraber tartışarak karara bağlanacak şeyler.