Makina mühendisleri: ‘Soma katliamının üçüncü ayı, unutmadık, unutturmayacağız’

Soma’da, maden ocağında yaşanan katliamın ardından üç ay geçti. Katliamın sorumluları belli oldu. AKP hükümeti suçluydu ve bu suçu Somalı işçilere vaatler vererek gizlemeye çalıştı, sorumlular saklandı. İşçilere verilen sözler unutuldu, Somalı işçiler kaybettikleri arkadaşlarını unutmadı.

Soma’da işçi sağlığı iş güvenliği mücadelesi, maden işçilerinin mücadelesi Türkiye’nin dört bir tarafında güvenceli iş, güvenli gelecek mücadelesinin önemli bir parçası.

Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Soma katliamının üçüncü ayının geride kaldığı bugün(13.08.2013) bir basın toplantısı düzenledi. Makine mühendisleri ‘3. ayında Soma katliamını unutmadık, unutturmayacağız’ dedi.

Yapılan açıklama şu şekilde:

Öncelikle… Soma’da, diğer iş cinayetlerinde ve demokratik haklarını kullanırlarken hayatını kaybeden tüm insanlarımızı saygıyla anıyoruz.

Yakın tarihimizin en büyük iş cinayetlerinden birisinin üstünden tam 3 ay geçti. Soma Holding tarafından rödövans sistemiyle işletilen Eynez Maden Sahası’nda 13 Mayıs 2014 günü saat 15.00 civarında başlayan yangın yüreğimizi yaktı, bizi nefessiz bıraktı ve aramızdan 301 kişiyi öldürdü.

Dün (12 Ağustos 2014) Zonguldak’ta milyonlarca insanımızın yüreğini ağzına getiren bir göçük yaşandı. 9 madenci göçükten saatler sonra sağ olarak çıkarıldı. Ancak, bu olay bize her an yeni katliamlarla karşılaşabileceğimizi tekrar gösterdi.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin tespit edebildiği veriler bize ülkemizde iki ayda bir Soma katliamında kaybettiğimiz kadar insanımızın “iş cinayetine” uğradığını göstermektedir. Mayıs ayında Soma Katliamı dışındaki iş cinayetlerinde en az 113 kişi, Haziran ayında en az 141 kişi, Temmuz ayında da en az 123 kişi olmak üzere Mayıs ayından beri Soma Katliamı dışında kaybettiğimiz can sayısı EN AZ 377 KİŞİ olmuştur. Ve maalesef biliyoruz ki, ülkemizdeki iş cinayetleri bir anda ortaya çıkan ve kısmen görünür olan “iş kazaları” ile sınırlı değildir. ILO verilerine göre değerlendirildiğinde “iş kazası” olarak tanımlanan olaylarda hayatını kaybedenlerin 5-6 katı kadar insan da “işle ilgili hastalıklardan” dolayı hayatını kaybetmektedir. Görüleceği gibi Türkiye’de çalışmak, “savaş” kadar tehlikeli bir şekilde yürümektedir.

Soma, aynı zamanda 17 Ağustos 1999’dur. Marmara Depremi’nde neleri görmüştük? İnsan hayatını hiçe sayarak sadece karlarını artırmak için çürük binalar yapanlar; onlara göz yuman iş birliği yapan, bina yapılmaması gereken yerlerde yapılaşmalara izin veren yerel yönetimler; arama-kurtarma çalışmalarını ve sağ kalanların sağlıklarının korunmasını bile organize edemeyen bir bürokrasiye ve merkezi yönetime tanık olmuştuk. Soma’da neleri gördük? Aşırı üretim için işçilerin bütün haklarını gaspeden, yapılan uyarıların üstünü kapatan bir sermaye gücü; denetleme görevlerini düzgün ve yeterli yapmayan TKİ ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı; donanımlı ve tecrübeli kurtarma ekiplerini madende kalan işçilerin büyük kısmı zehirlenerek öldükten saatler sonra madene getirebilen,  ölümlere ilişkin sayıları bile çelişkili açıklayan bir kriz yönetimi; protestocu işçiyi tekmeleyen bürokrat; ölümleri 150 yıl önceki başka maden kazalarıyla karşılaştırarak doğal karşılanmasını isteyen, kendisini protesto eden kişiyi tehdit eden, yumruklayan bir yönetim anlayışına tanık olduk.

Katliamın ardından Başbakan “Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası diye bir olay var” diyerek katliamı sıradan ve rutin bir olay gibi yorumlamıştı. Biz de diyoruz ki, bu yaşananlara “iş kazası” değil “iş cinayeti” denir. Eğer, sorumlular eksik yaptıkları şeylerin insanları öldürebileceğini biliyor ve kazançlarını kaybetmemek için gerekli önlemleri almıyorlarsa, ortaya çıkan belirtilerin üstünü örtüyorlarsa bu durumda söz konusu olan “cinayet”tir. Hem de yaşanacağını bütün yetkililerin bildiği bir “cinayet” söz konusudur. Katliam soruşturmasını yürüten savcı ise cenazelerin tamamı çıkarılmadan, katliamın sorumlularının düşük cezalarla kurtulmasını sağlayacak şekilde “taksir” iddiasını dile getirmiştir. Oysa, bu ve benzer katliamlar esas olarak TCK’nın 21. Maddesinde tanımlanan “olası kast” tanımına uymaktadır.

Soma katliamı ardından hükümet tarafından ölenlerin yakınlarına ve kamuoyuna çeşitli taahhütlerde bulunulmuştur. Ancak, tüm kamuoyunun gözleri önünde, madenlerde insanların kurtarılabilmesi için önemli yararlar sağlayabilecek olan “yaşam odaları” yeni düzenlemelere dahil edilmemiştir. Başta Maden Mühendisleri Odası olmak üzere meslek alanlarıyla ilgili raporlar hazırlayan TMMOB’ye bağlı odalarımızın görüşleri, önerileri ve uyarıları bu süreçte hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır.

Cinayet ve katliamları sona erdirmek için:

–  Hukuksuz çalışma düzenine işçilerin ses çıkaramamasına neden olan açık ve gizli taşeronluk sistemine son verilmelidir.

–  İş güvenliği uzmanlarının, teknik nezaretçilerin, işyeri hekimlerinin işverenden bağımsız olmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı, yasalarla belirlenen asgari çalışma süreleri yeterli düzeye çıkarılmalıdır.

–  İş teftiş sistemi etkinleştirilmeli ve gerçek anlamda işlemesi sağlanmalıdır.

– Madenlerdeki kazalarda kurtarma görevi yapacak donanımlı ve eğitimli ekipler tüm yeraltı maden işletmelerinde bulunmalıdır.

– Meslek hastalıklarının tespit edilebilmesinin önündeki bürokratik ve hukuksal zorluklar kaldırılmalı, tespit edilen hastalıkların nedenlerini ortadan kaldıracak önlemler alınmalıdır.

– Madenler kamu eliyle, işçilerin ve bölge halkının aktif katılımı ve denetimiyle işletilmelidir.

– Sendikaları iktidarlarla işbirliği yapmaya zorlayan, işçi haklarının korunması için yapılan mücadeleleri, etkili grevleri zorlaştıran sendikal yasalar değiştirilmelidir. İşçilerin hayatının korunması için en etkili önlem, işçilerin öz örgütleriyle birlikte üretim sürecine müdahale edebilmeleridir.

– Gerçek sorumlular olarak şirket sahipleri, üst düzey yöneticileri, denetim görevini yerine getirmeyen bakanlık yetkilileri  “olası kast ile öldürme” suçlamasıyla yargılanarak cezalandırılmalıdır.

– Mesleki denetimler asli görevleri olan meslek odalarımızın ülke çapında üretimin ve denetimin her aşamasında yer almaları gerekir. Bu alanlarla ilgili hazırladıkları raporların ivedilikle dikkate alınması, kamu otoritesinin ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışması gerekir. Ülke sanayiinden tarımına, altyapısına kadar her aşamasında yer almış TMMOB’yi ve bağlı odalarını devre dışı bırakmak, bu alanları yalnızca şirketlerin ve iyice zayıflamış, dejenere olmuş devlet denetimine bırakmak yeni cinayetlere davetiye çıkartmak demektir.

Emekçiler ve biz bilimin ve tekniğin yol göstericiliğinde kamusal fayda üreten meslek örgütleri Soma katliamının hamasi nutuklarla unutturulmasına, üstelik sistemin her ay yüzlerce insanın ölümüne yol açarken bu iş cinayetlerinin gündem dışı bırakılmasına izin vermeyeceğiz, vermemeliyiz. Soma’nın 3. Ayında olduğu gibi gelecek aylarda da yapılmayanların ve varsa neler yapıldığının takipçisi olacak duyarlılığımızı devam ettireceğiz. Soma Katliamı davasının takipçisi olacağız. Soma’da ve diğer iş cinayetlerinde hayatını kaybedenleri yanında olacağız.

Çağrımız herkesedir: Ölenleri unutma, yaşayanlar için mücadele et.

 

politeknik.org.tr