Temiz bir çevrede, sağlıklı, güvenli ve stressiz bir ulaşım sisteminin sağlanması kentte yaşayan her bireyin hakkı. Sağlıklı bir kentin var olmasının yolu da bisikletli ulaşımdan geçiyor.
Bisikletli ulaşım bugün birçok kentin ulaşım sisteminde hatırı sayılır bir paya sahip. Otomobil kullanımının önünde alternatif ve sağlıklı bir ulaşım aracı olarak ortaya çıkan bisikletin tarihi 1645 yılında başlıyor. Yaklaşık 4 asırdır var olan bisiklet, hızlı ve gecikmesiz, doğa dostu bir seyahat imkânı sağlıyor. Üstelik bisikletle yolculuk eğlenceli hale geliyor.
Bir motorlu taşıt çıkardığı egzoz dumanı, yakıt atıkları ve gürültüyle büyük bir çevresel kirliliğe yol açıyor. Kentlerin havası motorlu taşıtlarla kirleniyor. Bisiklet ise tüm ulaşım araçları içerisinde en çevreci olanı. Bisiklet kullanımından doğan herhangi bir kirlilik mevcut değil.
Bir otomobile sahipseniz kasko ücreti, trafik sigortası, vergisi, bakım ücreti, yakıtı derken aylık masrafınız bir hayli kabarıyor. Oysa otomobilin bir aylık masrafıyla iyi bir bisiklet alabilir, cebiniz, sağlığınız ve doğa için bir güzellik yapmış olursunuz. Bisiklet, bakım maliyetinin çok düşük olması sayesinde toplu ulaşımdan bile daha avantajlı, tabi eğer kentinizde bisikletle ulaşım sağlayabileceğiniz yollar varsa!
Türkiye’de bisikletli ulaşım
Türkiye’de bisikletin gündelik hayatımızdaki yeri çocuklara verilecek bir karne hediyesi olmaktan öteye geçmiyor. Kentlerde merkezi ve yerel yönetimlerin hayata geçirdiği ulaşım politikaları, ulaşım sistemlerinde motorlu taşıtların hakimiyetini ön planda tutuyor. Ulaşım hizmetleri periyodik olarak zamlanıyor, parklar, korular, ormanlar ulaşım politikaları gerekçe gösterilerek talan ediliyor.
Türkiye’de ulaşım politikaları sebebiyle bisiklet kullanımının önünde teknik iki engel var: Altyapının bisiklet yollarına göre değil motorlu taşıtlara göre planlanmış olması ve bisikletle entegre bir ulaşım sisteminin var olmaması. Yani evinizden işinize gidene kadar kullanacağınız ulaşım araçlarının bisikletle uyumlu olması ya da “park et – devam et” sistemi ile metro, tramvay, otobüs, bisiklet park yerlerinin birlikte düşünülmesi gerekiyor. Böyle olmadığı durumlarda bisiklet ulaşımı zaten tercih edilmiyor.
Bisikletli ulaşım, mahalle parklarının otoparka dönüştürülmesine, ormanların yeni yollar için katledilmesine karşı yaşanabilir kentler için güncel bir talep ve model bugün.
Bisiklet dostu kentler
Bisiklet denince akla ilk gelen kent Amsterdam. Amsterdam’da kent içi ulaşımın %50’si bisiklet ile sağlanıyor. Bisiklet Dostu Kentler sıralamasında 1’inci sırada yer alan Amsterdam’dan sonra Kopenhag (Danimarka), Utrecht (Hollanda), Sevilla (İspanya), Bordeaux (Fransa) gibi birçok Avrupa kenti yer alıyor. Bunun yanında bisiklet kullanımı; başta Japonya kentleri olmak üzere Seul (Güney Kore), Şangay (Çin) gibi Asya kentlerinde de oldukça yaygın.
Bir kentin “bisiklet dostu kent” özelliğine sahip olması için yalnızca bisikletin çok yaygın kullanılıyor olması yetmiyor. Kentlerde bisiklet park alanlarının yeterliliği, bisikletlilerin otobüs veya metrolarda seyahat edebilmeleri, bisiklet yollarının güvenli olup olmadığı, bisikletlilerin sosyal olarak toplum tarafından kabul görüp görmediği ve bisiklet kullanıcılarının cinsiyet dağılımları, bir kentin bisiklet dostu olup olmadığını belirliyor.
Bisiklet kullanımını teşvik etmek amaçlı kurulan “bisiklet paylaşım sistemi” de bisiklet dostu kentlerin vazgeçilmezi. Bu sistemle şehrin çeşitli bölgelerinde bulunan bisiklet istasyonlarından belli bir ücret ve süre karşılığında bisiklet alınıyor ve gittiğiniz noktada bulunan en yakın istasyona bisiklet geri bırakılıyor.
Temiz bir çevrede, sağlıklı, güvenli ve stressiz bir ulaşım sisteminin sağlanması kentte yaşayan her bireyin hakkı. Sağlıklı bir kentin var olmasının yolu da bisikletli ulaşımdan geçiyor. Bisikletli ulaşımın kentlerde yaygınlaşması için güvenli ve toplu ulaşımla entegre bisiklet yollarının tasarlanması gerekiyor.
Burcu Yanar
İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Öğrencisi