İstanbul Planlama Ajansı’ndan kentsel dönüşüm yasası raporu: Dönüşüm kimin için?

İstanbul Planlama Ajansı, kentsel dönüşüm yasasındaki yeni değişikliklerle ilgili rapor hazırladı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Planlama Ajansı, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun değişikliği ile ilgili rapor hazırladı.

Şehir Plancılarından alınan görüşlerle birlikte hazırlanan raporda 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı Afet kanunuyla geçirilen 11 yılda kentsel dönüşüm adıyla yapılan kent talanı vurgu yapıldı. İPA değişikliğin, deprem nedeniyle tehlike altındaki yapıların dönüşümü yerine yine kent rantını yönetme amacı taşıdığını belirtiyor.

Raporda, kentsel dönüşümün sadece imar odaklı olamayacağı, ulusal çapta konut politikasını yönlendirecek şekilde ele alan bir yasaya ihtiyaç olduğu, konutun yatırım aracı değil, barınma hakkına dayalı bir araç olduğu vurgulanıyor.

“Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?” başlığıyla yayımlanan raporda yasanın eksikleri, barındırdığı riskler sıralandı.

Riskli alanların sadece binde 3,5’i öncelikli müdahale alanında

6306 sayılı Afet Yasası sonrası geçen 11 yılda 20,8 milyon metrekare riskli alan, 418 milyon metrekare rezerv alan ilan edildi.

İBB yaptığı deprem güvenliği çalışmasıyla 18 ilçede yaklaşık 142 adet öncelikli müdahale alanı tespit etti.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 11 yılda Afet Yasası kapsamında ilan ettiği riskli alanların sadece binde 3,5’i (%0,35) öncelikli müdahale alanında yer alıyor.

İlan ettikleri rezerv alanların sadece on binde 7’si (%0,07) öncelikli müdahale alanında yer alıyor. Deprem gerekçe gösterilerek çıkartılan yasa depreme hazırlık için kullanılmadı. Riskli yapıları veya gerçekten riskli alanları değil, emlak değeri yüksek yerleri hedef aldı.

İstanbul’daki toplam 1,2 milyon bina bulunuyor ve bunların yaklaşık 800 bini 2000 yılı öncesine ait. Son 11 yılda sadece 84 bin yapı dönüştü.

Yeni yasa tahribatı genişletecek

İPA Raporu’na göre “Rezerv yapı alanı” ilanlarında “yeni yerleşim alanı” kriterinin uygulanmaması suistimal edilmeye açık bir belirsizlik yaratıyor. Dolayısıyla keyfiyetle uygulanacak rezerv yapı ilanı ile emlak rantı yüksek yerleşim alanlarında yaşayan kentlilerin barınma hakkı yok edilebilecek.

Yeni yasa düzenlemesinin getireceği olumsuzluklar şöyle sıralanıyor:

  • Rezerv yapı alanı ilanlarının Kentsel Dönüşüm Başkanlığı adına bir “gelir kaynağı” haline getirilmesiyle kurumun amacı dışında yapılmasının önü açılacak.
  • Tescil dışı alanlar ile ilgili Başkanlığa çok geniş bir yetki verilmesi kentlerdeki sosyal ve teknik altyapı alanlarının büyüklüğü, konumu ve sürekliliği bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilir.
  • “Rezerv yapı alanı” adı ile yeni yerleşim alanları oluşturarak konut ve işyeri arzını artırmak mevcut riskli yapı stokunun dönüşmesine hizmet etmiyor. Aksine, mevcut riskli yapıların ve riskli alanların köhneleşmesine neden olması daha kuvvetli bir ihtimal.
  • İmar planlarında yol, yeşil alan gibi kamunun (devletin) değil, herkesin mülkü olarak kabul edilen alanların kadastral parsele dönüştürülemez. Ancak kanuna eklenen madde ile tescil dışı alanlar önce hazine mülkiyetine geçirilip sonra da süreç içinde oluşacak imar hakları Cumhurbaşkanlığına veriliyor. Bu alanlar genellikle imar uygulaması sonucu vatandaşlardan bedelsiz olarak sağlanmış yerler. Dolayısıyla bedelsiz olarak vatandaşların mülküne karşılıksız el konulması yolu oluşturuluyor.
  • Planların askıya çıkarılarak ilan edilmesi aslında planlamaya katılımın en önemli aracıdır. Dolayısıyla bunu itiraz değil, katılım süreci olarak değerlendirmek daha doğru olur. İmar planlarının ilan edilme süresinin 1 aydan 15 güne düşürülmesi yani sürenin yarı yarıya azaltılarak katılım sürecinin kısıtlanması ve bu düzenlemenin İmar Kanununa aykırı olması hukuksal bir değerlendirmeyi de gerektiriyor.
  • Hak sahiplerinin sürece katılması ve bilgi edinmelerine yönelik süreçlerin 15 gün ile sınırlandırılmasına ek olarak, kentsel dönüşüm uygulamalarında kiracıların gözetilmesi ve olası hak kayıplarına ilişkin herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.
  • Yeni düzenleme İBB tarafından paylaşılan tüm öneri ve sorunlara rağmen barınma krizine çözüm bulamayacak, hatta daha da büyütecektir. Bütüncül bir konut politikası oluşturmayan bu düzenleme afet odaklı değil, sadece inşaatı önceleyen bir bakıştan ibarettir.

Raporun tamamı için tıklayınız.

politeknik.org.tr