TMMOB İstanbul İKK adına İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Komisyonu tarafından son dönemde çıkarılan ve Danıştay tarafından bazı maddeleri durdurulan yönetmeliklerden dolayı ortaya çıkan durum hakkında üye ve meslektaşları bilgilendirmek için panel gerçekleştirildi. 26 Haziran’da MMO İstanbul Şube toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıya 90 kişi katıldı. Paneli MMO İstanbul Şube’den Ertuğrul Bilir yönetti.
İlk sunumu Maden Mühendisleri Odası avukatı Av. Volkan Kaya yaptı. Kaya, “İşyeri Sağlık Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik” karşısında açılan davalar ve Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararlarının kapsamı hakkında bilgi verdi. Sonrasında, 15 Haziran’da 5 AKP milletvekilinin imzasıyla meclise verilen kanun teklifinin içeriği ve meclisteki süreciyle olası gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Panele İstanbul Tabip Odası adına katılan Turabi Yerli konuşmasına 1980 tarihli işyeri hekimliği yönetmeliği ve sonrasında yaşanan gelişmelerle başladı. Ancak yönetmelikten bir süre sonra gerçekleştirilen 12 Eylül darbesiyle sağlığın bir hak olmaktan çıkarıldığını vurguladı. İşyeri hekimliği eğitiminin yüksek öğrenim sonrası bir eğitim olduğunu, bir sertifika programıyla eş tutulamayacağını ve herkesin bu eğitimi veremeyeceğini söyledi. İşyeri hekimliği yönetmeliğinde işyeri hekiminin Tabip Odası tarafından atanmasının ve ücretinin Tabip Odası tarafından belirlenmesinin işverenler tarafından kendi iktidar alanlarına bir saldırı olarak görülerek sürekli karşı çıkıldığını ve bunun ideolojik bir tavır olduğunu aktardı. 1990 sonrası ise sağlık yerine bu alanın “kar” alanı haline getirilmesinin hedeflendiğini “istihdam yasası” olarak bilinen yasayla işyeri hekimliği hizmetlerinin şirketleşmesinin hedeflendiğini, 2009’daki yönetmeliğin de bu amaca hizmet ettiğini söyledi. Ancak uluslar arası sözleşmelerin işçi sağlığı alanının özel bir alan olarak tanımladığını, bu alanın işverenin insiyatifine bırakılamayacak özerk bir alan olması gerektiğini aktardı. Son olarak bu alanda bir satranç oynandığını ve bu konuda sadece hukuka dayalı olarak mücadele yürütülemeyeceğini, çünkü iktidarın meclisteki çoğunluğuyla yasaları da, anayasayı da değiştirebileceğini, ancak işçilerin bu alana müdahale etmesiyle durumun değişebileceğini vurguladı.
DİSK adına panele katılan Tevfik Güneş de 4857 sayılı İş Kanunu’na şiddetle karşı çıktıklarını, çünkü bu kanunla esnek çalışmanın yasalaştırıldığını ifade etti. İçinde bulunduğumuz dönemde gündemde olan “ulusal istihdam stratejisi”nin de esnekliği ve güvencesizliği artırmayı hedeflediğine dikkat çekti. ILO’nun yakın zamanda çıkan bir raporunun dünya genelindeki krizin etkilerinin 8-11 yıl süreceğini öngördüğünü, “insan onuruna yakışır iş” ihtiyacına dikkat çekildiğini belirtti. Bu süreçte İSGÜM Genel Müdürünün meslek odalarını “piyasa aktörü” olarak tanımladığını ve iktidarın meslek odalarını bu alana çekmeye çalıştığını belirtti. Ancak Çalışma Bakanlığı’ndaki toplantılarda DİSK, TMMOB ve TTB olarak yapılmaya çalışılanlara direndiklerini, karşı çıktıklarını söyledi. Bakanlığın raporlarından Türkiye’deki işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin ana unsurlarının çökmüş olduğunun görüldüğünü aktaran Güneş, esnek istihdamın olduğu bir ortamda İSİG hizmet ve uygulamalarının yürümeyeceğini, bundan işçiler, hekimler ve mühendislerin hep birlikte zarar göreceğini vurguladı.
Son olarak TMMOB görüşlerini aktarmak üzere konuşan Bedri Tekin binlerce insanın iş kazalarında öldüğünü vurgulayarak konuşmasına başladı. Bu alanda tek yetkilinin Bakanlık olamayacağını, çalışanların ve işverenlerin örgütlerinin de taraf olduğunu söyledi. Ancak bakanlığın yapılan görüşmelerde meslek örgütlerini ve sendikaları dinlediğini ama sadece dinlediğini ve görüşlerini dikkate almadığını, en azından 2003’ten beri sürecin böyle işlediğini belirtti. Bu süreçte Bakanlığın önce yönetmelik, sonra tüzük çıkarmayı denediğini ama yargının bu değişiklikleri kabul etmediğini, bunun üzerine bazı yasa değişiklikleri yaptığını aktardı. İSİG konusunu eğitime ve kimin eğitim vereceğine odaklı tartışmanın eksik olduğunu; ancak özel şirketlere bile bu alanda eğitim hakkı tanınırken meslek odalarının bu süreçten dışlanmasının yanlış olduğunu vurguladı. Bu alanda bir çok sorunlu alan olduğunu, bunlardan birisi olarak geçtiğimiz aylarda yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle 50 kişiden küçük işyerlerinin işletme belgesi kapsamından çıkarıldığını, buradaki amacın da iş güvenliğini sağlamak olmadığını belirtti. Tekin, Bakanlığın iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin istatistiklerinin yanlış olduğunu örneklerle aktardı. Meclise yeni sunulan yasa taslağını da Bakanlıkla görüşmeye çalıştıklarını ancak kendileriyle görüşülmediğini vurguladı. Tekin, taleplerini şöyle sıraladı: Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğindeki kapsam daraltması geri alınmalı, İşletme Belgesi tüm işyerlerine zorunlu hale getirilmeli, iş güvenliği önlemlerine uymayanlara verilen cezalar artırılmalıdır; iş güvenliği alanı bir ekip işi olarak görülmeli iş güvenliği mühendisi ve diğer teknik elemanların görevleri ayrı ayrı tanımlanmalı, iş güvenliği mühendislerinin eğitiminde meslek odaları yer almalı ve yapılan hizmeti denetlemelidir; iş güvenliği mühendisleri ve teknik elemanlarının mesleki bağımsızlığının sağlanacağı düzenlemeler yapılmalıdır; işyeri büyüklüğüne ve taşeron olup olmadığına bakılmaksızın tüm işçiler iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinden yararlanmalıdır.
Tekin, TMMOB ve TTB’nin bu alanda sadece eğitim vermek değil, üyelerini denetlemek ve çalışan üyelerinin bağımsızlığını savunmak zorunda olduğunu, bir çok hekim ve mühendisin mesleki bağımsızlık sorunu yaşadığını, üyelerin meslek odasının desteğini hissetmesi gerektiğini vurguladı.
Konuşmaların tamamlanmasının ardından katılımcılar düşünce ve sorularını yönelttiler.