Haziran Direnişi ve Mühendisler – Hayati Can

Neoliberal Yıkımdan İnsanca Yaşama Doğru
Haziran Direnişi ve Halkın Mühendisleri/Mimarları/Şehir Plancıları

“Değişmeyen tek şey değişimdir” F. Engels

Eskiden bir umut ifadesi olarak ele aldığımız bu başlangıç cümlesi artık bir gerçeğe dönüştü. Çünkü artık bir haziran direnişimiz var. Ve neredeyse herkesin sorduğu soru bu işin nasıl olduğuyla ilgili. Ve yine herkesin hemfikir olduğu diğer konu ise bu isyanın örgütlü yapıları aştığı ve bundan sonra ne olacağıyla ilgiliydi.

Neoliberal politikaların yıkıntılarının harekete geçirdiği, ağırlığı kent merkezlerinde yaşayan genç  bir topluluk, Taksim Gezi parkı direnişinin aktif bir paydaşı oldu. Yıllardır AKP politikalarına karşı aktif bir direniş sergileyen örgütler (sendikalar, demokratik kitle örgütleri, muhtelif platformlar) direnişin paydaşı oldular. Kent içinde baskı politikalarının en çok yaşandığı Gazi/Okmeydanı/Sarıgazi mahalleleri direnişin paydaşı oldular. Sonra, başta Ankara ve İzmir olmak üzere, tüm büyük kentler direniş merkezleri oldu.

Peki kim bu isyancılar? Kim bu kapitalizmin yeni mezar kazıcıları?

İsyan bu kez kent merkezinde yeşerdi. Ve bu kez tarih sahnesine çıkan topluluk yeni işçileşen kitlesinin kendisidir. Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, teknik lise mezunları, doktorlar, avukatlar, üniversite öğrencileri, liseliler, bilişim çalışanları, banka çalışanları, mağaza çalışanları, küçük işletme sahipleri vb. Uzun zamandır damarlarında biriken isyan ateşine teslim oldular. Sokakları doldurdular.

Gündüz işlerine döndüler, geceleri sokakları aydınlattılar. Fabrika çıkışlarında buluşup, Taksim’e akın ettiler. Bu topluluğun önemli bir bileşeni teknik elemanlardı. Ve bu topluluğun en kalabalık grubunu mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları oluşturuyor. İstanbul’da TMMOB üyesi yaklaşık 130.000 üyenin önemli bir bölümü bu direnişin parçası oldu. Ama bir gariplik var. Örgütlü olarak alana gelmediler. Örgütsel çağrılarla alana koşmadılar. Hisleriyle isyana katıldılar. Sevdalarıyla geldiler.

Tüm isyan boyunca, hekimler ve tıp öğrencileri binlerce yaralı insanı tedavi ettiler. Haklarında açılan soruşturma ve muhbirlik taleplerine onurumuzu çiğnetmeyeceğiz diyerek yanıt vererek.  Avukatlar binlerce gözaltıya müdahale edip, halkı savundular. Hem de yaka paça gözaltına alınmaya aldırmadan. Mühendisler ise yalnızca bedenleriyle orada oldular. Örgütlerinin varlığı neredeyse hissedilmedi. Benim açımdan en üzücü tarafı budur. (Mekanların açılması, revir haline getirilmesi tabi ki önemli ve anlamlıdır. Ama burada dayanışma ve destek eylemlerinden bahsetmiyoruz. Burada bahsettiğimiz şeyin kendisi, isyanın parçası ve öncüsü olmaktır. İsyan edenlere destek vermek değil.)

Peki neler yapılabilirdi?

Tekniğin yol göstericiliğinde isyanın başarıya ulaşmasının öncüsü olunabilirdi. AKP insanları gaza boğarken, gazın etkisini giderecek araçlar hızla yaygınlaştırılabilirdi. Toma ve panzer gibi kitle kontrol araçlarının etkisiz hale getirilmesi için yöntemler geliştirilip, yaygınlaştırılabilirdi. İsyan alanında işyeri ve evi bulunanların yaşananlardan en az zarar görmesi için broşür çıkarılabilir ve dağıtılabilirdi. Bunlar sosyal medya üzerinden yaygınlaştırılıp, zarar gören insanların sayıları aşağılara çekilebilirdi. Sıkılan sulardan ve atılan gazlardan örnekler toplanıp, içeriğinin aydınlatılması sağlanabilirdi. Bu doğrultuda koruma etkinlikleri yaygınlaştırılabilirdi. Bir kriz masası oluşturulabilir ve günlük olarak halka gerçekler anlatılabilirdi.

Neoliberal politikaların biriktirdiği ilk ciddi isyanda, ne yazık ki, mühendis, mimar ve şehir plancıları  örgütleri iyi bir sınav veremediler. Haziran isyanında yalnızca destekçi noktasında kaldılar.

Peki ne yapmalıyız?

Öncelikli olarak faşizmin kitle kontrol araçlarının sonuçlarının açığa çıkarıldığı bir çalışmayı tamamlamalıyız. Bu çalışma ana olarak insanlara olan etkilerini ve bundan sonraki dönemde olabilecek muhtemel saldırılarda can güvenliğinin nasıl sağlanacağını içermelidir. Kullanılan kimyasal maddelerin diğer canlılara olan etkileri araştırılmalı ve raporlaştırılmalıdır. Dünyanın önünde duran ana sorunlardan biri olarak küresel iklim değişikliğine etkisi hem ısınma yönünden hem de ozon tabakasına etkisi yönünden araştırılmalı ve raporlandırılmalıdır.

En önemlisi yeni isyan dalgasının ana gövdesini oluşturan topluluklardan biri olarak, insanca yaşam mücadelesinde yerimizi alacak örgütsel yenilenmeyi sağlamalıyız. Bu doğrultuda örgütümüzü üyelerimizin çalışma hayatına yönelik mücadelenin ana omurgası yapmalı ve doğanın, kentlerin talanına karşı mücadelenin merkez üslerinden birine dönüştürmeliyiz.

Şu anda iktidarın başlattığı sosyal medyayı etkisizleştirme ve halkı iletişim araçlarından yoksun bırakma ataklarına karşı, TMMOB halkın alternatif iletişim araçlarının yaratılmasının teknik altyapısının kurulmasında aktif payda olabilir.

Özellikle eğitim sisteminde karşımıza çıkan gericilik hamleleri, her çocuğu imam yapmayı hedeflerken, TMMOB tüm örgütsel kanalları ve mekanlarıyla bu gericilik dalgasının karşısına çıkmalı ve çocukları bilim ve tekniğin yol göstericiliğine taşımalıdır. Mühendis, mimar ve şehir plancıları halkın yanında ve geleceğimiz olan çocuklarımıza sahip oldukları bilgi birikimini aktaran birer aydınlanma meşalesi olmalıdır. Mekanlarımız bu aydınlanma hamlesinin amfilerine dönüştürülmelidir.

Haziran isyanı başarıya ulaştı. İlk taleplerin eksik kalan kısımları, önümüzdeki dönemde tamamlanacaktır. Ama neoliberal kapitalizmi tarihin çöplüğüne atacak isyan dalgası halkın mühendislerini, mimarlarını ve şehir plancılarını göreve çağırıyor.

Neoliberal yıkıntıdan insanca yaşama doğru mücadeleyi yükseltelim.

Hayati CAN
Makina Mühendisi