Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) A.Ş.’nin, vergi cennetlerinde kurulu başka şirketlerle para alışverişi yapmak için yetki istediğini iki gün önce duyurdum (Rusya’nın Ankara’da kurduğu şirketin tek Türk yönetim kurulu üyesi Cüneyd Zapsu). Henüz resmi bir açıklama gelmeyen bu gelişmenin, şirketin 25 Aralık’ta Ankara’da yapacağı olağanüstü genel kurulunda görüşüleceği Ticaret Sicil
Bayrama günler kala Ataköy-İkitelli metro hattı şantiyesinde 700 işçi işten çıkarıldı. Cumhuriyet’teki Leyla Kılıç imzalı habere göre hattın inşaatını üstlenen Bayburt Group, devletten hak edişini alamamış. Yozgat’tan dört ay önce gelen İslam Güneş, firma çalışanlarının belinde silahla gezdiğini, şantiye içinde ateş ettiğini söylüyor. 700 kişinin işsizliğini aileleriyle birlikte düşünür, İstanbul’un
Şimdi Başbakan’dan cevap bekleniyor. İddia o ki, Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi Yiğit Bulut’a bir AudiA8 tahsis edilmiş. CHP Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı bu iddianın açıklık kazanması için Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na dün yazılı soru önergesi verdi. Yarayıcı, piyasa değeri 850 bin TL olan bu aracın satın
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım, G. Koreli şirketlerin Çanakkale köprüsü projesine yatırım yapmasını, ekonomiye güvenin yansıması diye niteledi. Bütçenin rekor açık verdiği, Merkez Bankası rezervlerinin -ne yazık ki- eridiği, bankalara talimat yağdırıldığı bir konjonktürde, bu tezi sorgulamak elzemdir. (Güney Kore merkezli iki şirket; Daelim ile SK Group) “Gerçek tam olarak
Bütçe, şubat ayında 8.6 milyar TL açık verdi. Oysa geçen yıl aynı dönemde 2.4 milyar TL fazla vermişti. AKP’nin o çok övündüğü mali disiplinin yerinde yeller esiyor. Bilin bakalım neden? Kamu harcamalarında akıl almaz bir savurganlıktan olabilir mi? Ve bu rekor açıkta devlet imkânlarının pervasızca siyasi amaçla kullanılmasının payı?.. Referanduma
16 Nisan’da neden hayır diyeceğimi, 41 maddede listeleyerek açıklamıştım. Hayır diyecek kişi, opluluk ve kurumların, birbirine benzer olduğu kadar, hiç benzemeyen, nesnel olduğu kadar, son derece kişisel sayısız gerekçeleri bulunduğu giderek daha yaygın görülüyor. Bu, zaten hayır diyeceklerin, birbirlerini ikna etmek gibi beyhude, dahası incitici ve haklı öfke uyandıran zorlama
Açıklama en yetkili ağızdan geldi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “müjde”yi Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni’nde verdi. Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) devreye sokulma nedeni, büyük ihalelerdeki teminat sorununun çözümüne katkı sağlayacak olmasıymış. Eximbank’tan sonra böyle bir adımın atılmış olması, yolu kolaylaştıracakmış. Kapalı ifadelerle ve geri sıralarda yer alsa da TVF ana sözleşmesinde,
Türkiye Varlık Fonu (TVF) geçen ağustosta kuruldu. Yetki ve imtiyazları hayli genişti. İstenen her tür kamu varlığının buraya devri mümkündü. Bu yüzden, kimileri “ikinci Hazine” dedi ona, kimileri de “ikinci Merkez Bankası”. AKP, “200 milyar dolar toplayacak” denilen TVF’yi, Sayıştay denetimi dışında bıraktı. Aslında hepten denetim dışında kalacaktı ama Meclis’te
Avrasya Tüneli’nin açıldığı gün (20 Aralık 2016) yazdım: “Bugünkü dolar kuruna göre geçiş ücretlerinin otomobiller için 16.5, minibüsler için 25 TL’den aşağı olmaması gerekiyor. Eğer bu fiyatların altında bir rakam ilan edilirse, biliniz ki bu şirketin değil, iktidarın vatandaşa şirin görünmek için belirlediği bir fiyat olacaktır.” Bir devlet kurumu olan
AKP iktidarının hukuk devleti çizgisinden uzaklaşma hızıyla, altyapı proje teslimlerini öne çektirip hizmete açması arasında doğrusal bir ilişki oluştu. Demokrasiyi yüksek sesle savunanların doldurulduğu cezaevlerinde kapanan kapılar ile büyük köprü ve tünellerin açılış törenleri aynı takvimde buluşuyor. Tek adam rejimini anayasal zemine oturtacak “teklif” görüşmeleri de bu tuhaf tarihsel çizginin
Tuhaf bir sınav alanına fırlattı bizi hayat. Durmadan eksilirken, sevdiklerimizle birlikte adaletin ölümüne, neredeyse saat saat tanık olurken, böyle değilmiş gibi gibi davranıyoruz. Sürüklendiğimiz rejim, dayatılan, günden güne çetin hale gelen gündelik hayat, yas tutmaya izin vermiyor. Gazeteciliği, “gazeteci” görünümlü tetikçilerce hedef gösterilerek sürdürmeye çabalayanların işi, daha zor. Kederler, gözünüzün
Zafer Havalimanı, dört yıl önce Kütahya’da hizmete açıldı. Sağında solunda, Denizli, Uşak, Bursa havalimanları vardı. Bugün Başbakanlık koltuğunda oturan Binali Yıldırım’ın Ulaştırma Bakanı olduğu dönemde, firmaya yıllık 850 bin yolcu garanti edildi. Bizim adımıza. Bu tahminin vahameti, ihaleye tek firmanın katılmasından belliydi. Türkiye’nin ilk bölgesel havalimanı (Afyon- Kütahya-Uşak) olarak takdim
Devlet erkânı dün Keçiören’deydi. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan farklı hizmeti topluca açtılar. Projelerin en iddialısı, “trafiği rahatlatacak” denilen Yavuz Sultan Selim Bulvarı’ydı. Başbakan Binali Yıldırım şöyle dedi: “Eskiden açılış yapmak için bir tane eser ararlar, nerede bir kulübe görseler koşarak gider açarlardı.” Gerçekten de dün kulübe açmadılar.
Ülkemiz okuru, petrol taşıma şirketi Powertrans ile Tolga Tanış’ın “Potus ve Beyefendi” kitabı sayesinde tanıştı. Tanış’ın, Singapur köklerinden başlayarak sorguladığı Powertrans ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak arasındaki bağlar, siber âlemden saçılan e-postalar ile farklı boyuta taşındı. Şirketin “de facto” tek karar vericisi gibi görünen Albayrak, gazetemizin geçen
Kredi dereceleme kuruluşu Fitch 8 Türk bankasıyla birlikte üç şirketin “durağan” olan görünümlerini “negatif”e çevirdi. Fitch’in açıkladığı yeni “görünüm”, Türkiye’deki siyasal çalkantı ile ekonomideki durgunluğu teyit ediyor. (Bankaların kredi notu ise teyit edildi.) Değerlendirmeye konu 18 Türk bankasının 7’si kamu sermayeli: Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank, TSKB, TKB, Eximbank, Takasbank.
“Bir suçun işlendiği tarihi, siyasi iradenin belirleyebileceğine inandırılmaya çalışılıyoruz.” Özgür Mumcu, dünkü yazısında üzerine kitaplar yazılası bu özlü sözü etti. Cümlenin taşıdığı siyasi tarihsel yük, daha doğrusu iktidarın murat ettiği, hepimizi öyle ilgilendiriyor ki, buradan biraz daha açıp öyle gelelim konuya:AKP iktidarının FETÖ/PDY adını alan Cemaat bağlantısı için 17/25 Aralık
Bugün, ülkenin kaderini belirleyecek önemdeki bir düzenleme Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak: Türkiye Varlık Fonu. Parlamento’nun laf olsun diye değil, gerçekten ciddiye alındığı koşullar altında, adamakıllı bir kanun tasarısı halinde gelmesi gereken bu düzenleme, AKP’li 16 milletvekilinin imzasını taşıyan “kanun teklifi” olarak komisyon önünde. Kanun teklifinin, tasarıyla kıyaslandığında, çok daha
Elektrikte kayıp-kaçak oranını düşürmeyi beceremeyenler, bedeli sırtımıza yükledi. Şirketlerin kayıp kaçak tutarlarını AKP marifetiyle faturamıza ekleteceği “torba yasa” yakında yürürlüğe girecek. Meclis’ten geçen metin, akla zarar bir rant hırsı ve hepimizi aptal yerine koyan bir Şark kurnazlığı ile hazırlanmış. Yüksek oranlardaki kaçak elektrik bedelini işçi, memur, emekliye fatura edecekler ya.
3. köprüde, devletin müteahhit firmalara, günlük 135 bin araç geçişi garantisi verdiğini aktaran yazım geniş ilgi gördü. Aslında, yepyeni bir şey yazmamıştım orada. Dört yıl önce, adeta davul çala çala herkese açık yapılan ihaleyi hatırlatıp bu ihaleyi kazanan İçtaş-Astaldi’ye sağlanan garantilerden söz etmiştim. (Epeyce teşekkür geldi, herkes sağ olsun.) Fakat
3. Havalimanı projesi, ihalesinden bu yana Kuzey Ormanlarına tahribatından başlayarak, bataklık zemin, kuş göç yolu, finansman garantisi, kot düşürülmesi, haksız kazanç başlıklarıyla şiddetlenen sert bir muhalefetin odağında. ÇED raporu, acele kamulaştırma davaları devam eder, tartışmalar sürerken, projeyi üstlenen Cengiz-Mapa-Limak-Kolin-Kalyon beşlisince kurulan İGA şirketi ise sahada 6 bin metrekarelik şantiye kurup